Türkiye’de ‘sansürün kaldırılmasının’ yıl dönümü olan 24 Temmuz’a dair Karabük’te örgütlü bulunan Basın Dernekleri mesajlarını yayınladılar.
Anadolu Gazeteciler ve Yazarlar Derneğinden yapılan açıklamada “24 Temmuz, gazetecilerin ‘Basın Bayramı’ değil, basın özgürlüğü için ‘mücadele günüdür” ifadeleri yer aldı.
Yeni adıyla Anadolu Gazetecileri ve Yazarlar derneği olan, AGYD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Semih Gülen , ” 24 Temmuz, gazetecilerin ‘Basın Bayramı’ değil, basın özgürlüğü için ‘mücadele günü’ olmalıdır. Dünya Demokrasi Endeksinde 167 ülke arasında 102’nci; Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 158’inci; Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 142 ülke arasında 117’nci sıraya gerileyen basın sansür uygulaması adına düşündürücüdür. Bugün gazetelere uygulanan aboneliklerin kaldırılması da bir sansürdür, Engellemedir, düşündürücüdür. Bu koşullar altında 24 Temmuz’u geçmişte bir dönem olduğu gibi ‘Gazeteciler ve Basın Bayramı’ olarak kutlamamız anlamsız kalıyor. Ülkemizde kuvvetler ayrılığına dayalı çağdaş demokrasinin yeniden tesisi edilerek yasama, yürütme ve yargının yanında medyamızı dördüncü kuvvet haline getirme mücadelesinden vazgeçmediğimizi ve asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz.” ifadelerine yer verdi
Karabük Gazeteciler Derneği Başkanı Metin Kaya ise günün anlamına istinaden bir açıklama yaparak, “SANSÜR DEVAM EDİYOR” dedi
Kaya açıklamasına şöyle devam etti; “Türk basınında sansür, gazetecilerin 24 Temmuz 1908 tarihinde gerçekleştirdiği onurlu direniş sonucu kalkmış, ancak ardından yapılan yasal düzenleme ve baskılarla hemen hemen her dönem yeniden gündeme gelmiştir.Sansür, demokrasinin gelişimini engelleyen, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan çok önemli bir sorundur. Günümüzde yaşanan uygulamalara bakıldığında, sansürün kalkmadığını, etkisini arttırarak devam ettirdiğini görmekteyiz. Sansür günümüzde bazen ‘haber yasaklama’, bazen de gerçeği çarpıtma, gizleme veya çeşitli tehdit ve yaptırımlarla devam etmektedir. Düşüncelerini yazdıkları, röportaj ve haber yaptıkları gerekçesiyle meslektaşlarımız yargılanmakta, gözaltına alınmakta, cezayı gerektirmeyecek basit suçlamalarla uzun süreli tutuklamalarla özgürlükleri elinden alınmakta ve hapse atılmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Yasası’nda yer alan ve darbe dönemlerinden bu yana değişmeyen basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler mutlaka ele alınmalı ve yeniden düzenlenmelidir. Halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının aracı olan basın özgürlüğünün önündeki engeller kalkmadıkça, 24 Temmuzlar bizler için bayram olmayacaktır. Bu nedenle bu yıl da 24 Temmuz’u Basın Bayramı olarak değil, dayanışma günü olarak görüyor, bu anlamda kutluyoruz.
EKONOMİK DARBOĞAZ
Sansürün yanı sıra, son dönemde yaşanan ekonomik sorunlar ve tasarruf tedbirleri gibi uygulamalar basın kuruluşlarını kapanmanın eşiğine getirmiştir. Özellikle deprem bölgesinde faaliyetlerini sürdürmeye çalışan yerel basın kuruluşları çok zor durumdadır. Ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle, diğer sektörlerde olduğu gibi; gelişmiş demokratik sistemin vazgeçilmez unsuru olan basın sektöründe de tarihin en zor ekonomik krizlerinden birisi yaşanmaktadır. Özellikle yerel gazeteler yaşam savaşı vermektedir. Pandemiden bu yana ekonomik darboğaz içindeki yerel basınımız, 13 Mayıs 2024 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığınca açıklanan “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” kapsamında uygulamaya konulan kısıtlamalarla tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bilindiği gibi yerel basının tek geliri, abone satışları, reklamlar ve Basın İlan Kurumu aracılığıyla alınan resmi ilanlardır. Ancak “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” kapsamında getirilen kısıtlamalarla yerel basının bu gelirlerinde önemli oranlarda azalma yaşanacaktır. Örneğin; Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nde yer alan “Basın ve yayın organlarına ilan ve reklam verilmeyecek, kamu kurum ve kuruluşlarınca hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak, görev alanı ile ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacak” düzenlemeleri yerel basının adeta can suyunu kesecek uygulamalardır. Pandemiden bu yana yaşanan ekonomik sorunlara göz attığımızda; Gazete maliyetlerini oluşturan kâğıt, kalıp ve mürekkep başta olmak üzere tüm malzemelerin döviz cinsinden fiyatları artmış, medya kuruluşlarının girdileri Dolar bazında yüzde 50’ye varan oranlarda yükselmiş, genel giderlerdeki ve asgari ücretteki artışın da etkisiyle yüzlerce yerel medya kuruluşu kapanma noktasına gelmiştir. Bu ortamda uygulamaya konan Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi, adeta yerel basının idam fermanıdır. Demokrasilerin gelişimine katkıda bulunan ve halkın özgür haber alma hakkı doğrultusunda kamusal görev üstlenen yerel basının yaşatılması için; Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ndeki olumsuz uygulamaların iptal edilmesini bekliyoruz.
YEREL DESTEK İHTİYACI
Bu ortamda yerel basının ayakta kalabilmesi; yerel demokrasilerin gelişmesi ve halkın haber alma özgürlüğünün sağlanması için yaşamsal önem taşımaktadır.
Yerel basın, bir toplumun sesi olarak işlev görür. Yerel gazeteler ve haber siteleri, yerel sorunları ve başarıları gündeme taşıyarak, toplumun farklı kesimlerinin seslerini duyurur. Bu sayede, yerel halkın yaşadığı günlük sorunlar, çözüm önerileri ve toplumsal gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanır. Örneğin, yerel yönetimlerin aldığı kararlar, yerel ekonomik gelişmeler, kültürel etkinlikler gibi konular yerel basın aracılığıyla topluma ulaştırılır.
Basın İlan Kurumu aracılığı ile alınan ilan ve reklamlar basın kuruluşlarının ayakta kalmasına yetmemekte, birçok yerel basın kuruluşu küçülme yoluna gitmek zorunda kalmaktadır.Bu ekonomik çıkmazdan kurtulmanın yolu, başta belediyeler olmak üzere yerel kuruluşların basına destek olmasından geçmektedir.
Yerel basın, yerel yönetimler tarafından mutlaka desteklenmeli, tasarruf tedbirleri ve bunun gibi düzenlemelerin gölgesinde kalınmadan yerelin sesinin kısılmasına engel olunmalıdır. Karabük Gazeteciler Cemiyeti olarak tüm belediye başkanlarından beklentimiz; zor koşullarda kamu adına görev yapan yerel basın kuruluşlarına sahip çıkmaları, ekonomik anlamda desteklemeleridir. Özetlemeye çalıştığımız tüm bu sorunlara karşın görevini fedakârca ve layıkıyla yapan meslektaşlarımın 24 Temmuz Basın Dayanışma Günü’nü kutluyor, esenlikler diliyoruz.”
ALPBOĞA ” Zor şartlar altına kalemin namusunu emanet bilerek, yağdanlaşmadan ve yandaşlaşmadan görev ifa eden ve halkın haber alma ihtiyacını gideren meslektaşlarımın gününü kutluyorum.” dedi
Karabük İletişim Derneği Başkanı İlhan ALPBOĞA ise günün anlamına binaen; “Bilindiği üzere 24 Temmuz 1908 tarihi basından sansürün kaldırıldığı tarihtir. Bu tarihte gazeteler ilk kez sansürsüz olarak yayınlanmaya başlamıştır. Aradan geçen 116 yıl gibi uzun zaman diliminde basın iktidar sahipleri tarafından sıkıştırılıp, etkisizleştirilmeye çalışılmıştır. Hele ki; Günümüzde tamamen baskı altına alınıp, yayın yasakları, Demokles’in Kılıcı gibi basın mensuplarının kafasının üstünde sallanan mahkeme baskıları, giderek artan şiddet ile bağımsız gazeteciler görevlerini yapamaz durumuna düşürülmek istenmektedir. Zor şartlar altına kalemin namusunu emanet bilerek, yağdanlaşmadan ve yandaşlaşmadan görev ifa eden ve halkın haber alma ihtiyacını gideren meslektaşlarımın gününü kutluyorum.” dedi
KARAOĞLU; ” Yalan haberin kolaylıkla yayılabildiği, dezenformasyonun kolaylıkla karşılık bulabildiği günümüzde, doğru, ilkeli ve objektif medya ortamına gereksinim daha da artmaktadır.”
Karabük Gazeteciler ve İletişim Derneği Başkanı Serap Karaoğlu’da 24 temmuz açıklamasında; “24 Temmuz 1908’de Türk basınına yönelik uygulanan her türlü sansürün kalktığını ve 24 Temmuz gününün Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kutlanmaya başlandığını hatırlarak şöyle dedi; “İçinde bulunduğumuz iletişim çağında yazılı, işitsel ve görsel basın kuruluşları tüm dünyadaki gelişmeler hakkında toplumu bilgilendirmenin yanı sıra vatandaş ile devlet arasındaki iletişimin sağlanması gibi önemli bir görevi de üstlenmektedir. Toplumsal değerlere saygılı, kişisel hak ve özgürlükleri temel görev sayan, halkın doğru ve tarafsız haber alma ihtiyacını karşılayan basın kuruluşları ülkemizin sosyal gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. Yalan haberin kolaylıkla yayılabildiği, dezenformasyonun kolaylıkla karşılık bulabildiği günümüzde, doğru, ilkeli ve objektif medya ortamına gereksinim daha da artmaktadır. Kişilerin haber alma hak ve hürriyetleri, özel hayatlarına saygı bağlamında basın mensupları kamuoyunun da vicdanını temsil etmektedir. Bir kamu görevi yapan gazeteciler bugün gizli sansür uygulaması altındadırlar buna en somut örnek gazetelerin aboneliklerinin kaldırılmasını gösterebiliriz” dedi