Güneş, “yeni sistem onarılamaz”

  24. Dönem Kocaeli Milletvekili olarak TBMM’ye görev yapan  Prof Dr Hurşit Güneş bugün Karabük’e gelerek partisinin İl başkanlığı toplantı odasında önce basın mensuplarına ardından partililere seslendi. Güneş “Referandumun telafisi hiç yok” dedi   1986 yılında Belçikada kurulan Avrupa Ekonomik Birliği’nin kurucu üyesi olarak tanınan Prof.Dr Hurşit Güneş, 1991 yılında kurulan DYP-SHP koalisyon hükumetinde Başbakan […]

 

24. Dönem Kocaeli Milletvekili olarak TBMM’ye görev yapan  Prof Dr Hurşit Güneş bugün Karabük’e gelerek partisinin İl başkanlığı toplantı odasında önce basın mensuplarına ardından partililere seslendi.

Güneş “Referandumun telafisi hiç yok” dedi

 

1986 yılında Belçikada kurulan Avrupa Ekonomik Birliği’nin kurucu üyesi olarak tanınan Prof.Dr Hurşit Güneş, 1991 yılında kurulan DYP-SHP koalisyon hükumetinde Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’ye ekonomik konularda başdanışmanlık yaptı. Bu görevi sürecinde Rekabet ve Tüketici Yasa Tasarıları Komisyonu Başkanlığını yaparak bu yasaları hazırlattı..2001-2010 döneminde ekonomik konularda köşe yazarlığı yaptığı Milliyet gazetesinden 26 Mayıs 2010 tarihi itibarıyla CHP Parti Meclisine seçilince ayrıldı. 4 Kasım 2010 tarihinde CHP Genel Başkan Yardımcılığına getirilmişti.

 

 

Basına açık bölümde yapılan açıklamalarda ilk olarak CHP İl başkanı Av.Erdoğan Dinçel konuştu. Başkan Dinçel, Türkiye ve emekçi halkımız için bu referandum çok önemlidir, bu parti meselesi de değildir bunun altını sık sık çiziyoruz diyerek, sözü Prof.Dr Hurşit Güneş’e verdi.

Karabük,Kastamonu,Sinop,Bafra,Samsun,Trabzon ve Artvin’e kadar uzanan bir Karadeniz programı olduğuna değinen Prof.Dr Hurşit Güneş, refarandum ile ilgili görüşlerini beyan etti.
 Güneş;  Bugün Türkiye’nin önüne yeni bir siyasal sistemi Mecliste AK Parti’nin Lideriyle MHP’nin Lideri anlaşarak önümüze getiriyor diyerek  şu açıklamalarda bulundu..

” Bugün referandum ile gelecek sistemi tartışıyoruz Evet çıksın isteyenler  bize üç nedenle bu yeni sistemin gerektiğini söylüyorlar. Bir gerekçe MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylediği gerekçedir. Bahçeli; “Bir Hukuksuzlık vardı, Anayasaya uymayan bir Cumhurbaşkanı vardı, partisiz ve tarafsız olması gerekirken partili ve taraflı davranıyordu bu hukuksuzluğu ortadan kaldırabilmek için kendisini hukuka uyduramadık, hukuku kendisine uyduracağız o zaman dedi” tabi bu anlayıştaki çarpıklık şudur, bir mimar düşünün sürekli yıkılabilecek ve imar kanununa aykırı binalar yapıyor ve bunu engelleyemiyorsunuz? Ne yaparsınız? Bahçeli’ye göre İmar Kanunu değiştirirsiniz bundan sonra yıkılabilecek binaların yapılmasına izin verirsiniz. Bu çarpık bir anlayıştır, doğru bir anlayış değildir. Herkesin, 80 Milyon yurttaşımızın hukuka uyması gerekir, toplumsal kurallar neyse ona uyulması gerekir. Dolayısıyla bu yanlış bir düşünce ile Anayasa değişikliğidir.

AK Parti ise şöyle diyor, iki tane temel gerekçeleri var, bir tanesi Türkiye’nin güçlü bir Lidere ihtiyacı var ve güçlü bir yönetime ihtiyacı diyor ve güçlü bir lider olabilmesi için de bütün yetkileri elinde bulundurması gerekiyor diyorlar. Burada da bir çarpıklık var çünkü bu güçlü lider diye bilinen insan eğer sık sık kandırılıyorsa veya ilerde güçlü olduğuna inandığınız birisini getirirseniz ve o daha da çok kandırılır ise  yanlış işler yaparsa ne yapacaksınız? Bunun mutlaka bir denetlenmesi, ne yaptığının bir kontrol edilmesi gerekir. Bunu biz iddia etmiyoruz zaten. Şu anda Cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan ben iki defa çok ciddi kandırıldım dedi bunlardan bir tanesi PKK beni kandırdı dedi. Ben onla bir açılım sürecine girdim, silahlarını bırakacaklarını zannettim meğerse çok daha güçlü hale gelmişler dedi. Terör örgütünün daha güçlü olmasında ben büyük bir gaflet yaptım dedi. İkincisi FETÖ konusunda söyledi hatta özür diledi.

Demek ki parlamenter sistemde bile yani muhalefetin etkin olduğu sistemde bile bir Ülkenin Yöneticisi kandırılabiliyorsa düşünün ki yeni gelen sistemde hiç onarılmaz, geri dönülemez bir gaflet içinde ülke kendini bulabilir.yani  kısaca Referandumun telafisi hiç yok.

Onun için bu ikinci düşünce de yanlış bir düşüncedir. AK Partisinin ikinci ve nihayet sonuncu söylenen konuda şudur. İstikrarsızlık ortadan kalkacak diyorlar. Her türlü istikrarsızlık, siyasi istikrarsızlık, ekonomik istikrarsızlık bunun hepsi kalkacak diyorlar. Siyasi istikrarsızlıkla ilgili bir şey söyleyelim. Varsayalım 2019’da bir Başkanlık yarışına girdik ve bu Başkanlık yarışında Recep Tayyip Erdoğan birinci çıktı ve yüzde 45 oy aldı, ama seçilememiş oluyor yüzde 45 oy aldığı zaman. Unutmayalım haziran 2015 seçimlerinde AKP yüzde 40 oy almıştı. Biz karamsar bir tablo koymuyoruz ortaya. AK Parti’nin 2019’da yüzde 45 oy almalarında bile birinci turda seçilememiş olacak ve varsayalım 2019 seçimlerinde diğer adaylar kendi aralarında birleştiler ve o aday seçildi. Parlamentoda başka bir yapı, iktidarda başka bir yapı olur. Şimdi acaba düşünüyorum da bu Recep Tayyip Erdoğan’a kurulmuş bir tuzak olmasın. Kendisi de yine kandırılmış olmasın. Çünkü sık sık kandırılıyor. Şimdi bunun istikrar getirmeyeceği ortada.

Ekonomik istikarar da getirmez. Yani ekonomik istikrarın Başkanlık sistemi ile geldiği söylenseydi, bilinseydi, bilimsel bir konu olsaydı ekonomi kitaplarında yazardı. Ben ekonomi profesörüyüm şimdiye kadar böyle bir şey okumadım. Batı ülkelerinin çoğunluğunda parlamenter sistem var ve istikrar var, gelişmemiş ülkelerin en gelişmemiş olanlarında Başkanlık var ve istikrarsızlık var. Dolayısıyla bu tez doğru değil hem de tam aksi geçerli. Dolayısıyla Türkiye’nin geleceği ile ilgili çok önemli bir referandumla karşı karşıyayız. Bu referandumda açık söyleyeyim ben CHP’li olmasaydım da maazallah AK Parti’nin üyesi bile olsaydım bu referandumda hayır verirdim çünkü Türkiye’nin geleceği için hayır oyunun verilmesi gerekiyor. Neden parlamenter demokrasiyi korumak ve geliştirmek için. Bunun için hepimize bir görev düşüyor bu görev sadece CHP’lilere düşmüyor bu görev CHP’nin dışın da bütün siyasi kimliklere düşüyor” 

 

“Liderleriyle partileri arasında kalmıştır MHP mensupları ve Ülkücüler.” diyen Güneş sözlerine şöyle devam etti
“MHP’nin mensupları veya Ülkücüler bu seçimlerde ya Evet oyu verecekler ve MHP’nin fiilen 17 Nisan itibariyle kapacaklar, ya da Hayır oyu verecekler 17 Nisan itibariyle partilerinin devamına karar verip sadece belki Liderleri bertaraf etmiş olacaklar. Üstelik Ülkücüler hayır oyu verdikleri takdirdi sadece partilerini kurtarmış olmayacaklar aynı zamanda ülkenin demokrasisini de kurtarmış olacaklar. Dolayısıyla bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Bu nedenle hepimize çok ciddi görevler düşüyor. Hayır oylarının ben bu referandum da daha güçlü çıkacağı kanısını ve umudunu taşıyorum. Hayır oyu çıktığı takdirde ne Hükümet düşer, ne herhangi bir Siyasi Parti kazanmış olur. Hayır oyu sadece ülkede parlamenter demokrasinin kazanıldığı bir oydur.

Hayır oyu ile AK Parti kaybetmiş olmayacaktır, CHP kazanmış olmayacaktır burası çok önemli özellikle AKP’ye oy veren seçmenlere bu sesi iletmek istiyorum. Burada Recep Tayyip Erdoğan oylanmıyor, burada VHP oylanmıyor, burada AKP oylanmıyor, burada sadece bir siyasal sistem oylanıyor ve yanlış olan ve doğru olan iki Siyasi Parti iki siyasal sistem oylanıyor. Doğru olan sistem parlamenter sistem Türkiye’de Başkanlık sistemini isteyen liderler oldu ama hiç birisi işi buraya kadar getirmedi böylesi bir sistemi ise asla arzu etmedi. Televizyona çıkan o çeşitli simaları değişik fakat görüşleri hep aynı olan ve hepsi de belli cenahtan beslenen yazarlara bir sormak isterim şu anda Suriye’deki rejimin Anayasasından bugünkü bize önerilen Anayasa değişikliğinin ne farkı var, hiçbir farkı yok. 12 Eylül’den bakiye kalan hangi Anayasa kuralı, hangi Anayasa maddesi değişti? Hiç birisi o nedenle hep birlikte İnşallah bizi, ülkemizi, hepimizi sevindiren bir sonucu referandumun soncunda görürüz. Karabüklü yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum Karabük’ten doğru bir karar, güzel bir karar, Ülkeyi sevindiren bir karar, umutlu bir karar çıksın istiyorum” 

Daha sonra partililer şile görüşen Hurşit Güneş ; ”  “CHP’yi büyütecek olan adalettir” dedi.

CHP’nin büyümesi için siyasette bir eksen değişikliğine ihtiyaç var. Bu eksen değişikliği denenmemiş bir eksen değişikliği de değil. Bu eksen değişikliği aslında Bülent Ecevit ile beraber denendi. Ecevit bu iki sosyo-kültürel ayrıma dayalı siyasal uçurumdan kendisini ayırmaya çalıştı ve başka bir şey sergiledi. 1970’lerde bunu başardı. Şimdi yine böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. diyen Hurşit ama Türkiye’de asıl sorunun referandum öncesi olduğuna dikkat çekti. 

 

 

Exit mobile version