BU NE YAMAN ÇELİŞKİ

  BU NE YAMAN ÇELİŞKİ USTA !              Harun ÜNLÜ   Canlılık garip bir şey. Tam tanımını yapmakta zorlanıyorum. Hele de Mustafa Yanık’ın ardından bu tanım kargaşam daha da belirginleşiyor. Kimi canlılar vardır, ölü gibi yaşarlar. Kimi ölüler vardır ki her gün daha canlı çıkar karşımıza. Bedenlerinden çok daha büyük […]

 

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ USTA !

77

 

 

 

 

 

   Harun ÜNLÜ

 
Canlılık garip bir şey. Tam tanımını yapmakta zorlanıyorum. Hele de Mustafa Yanık’ın ardından bu tanım kargaşam daha da belirginleşiyor.

Kimi canlılar vardır, ölü gibi yaşarlar. Kimi ölüler vardır ki her gün daha canlı çıkar karşımıza. Bedenlerinden çok daha büyük isimleriyle yaklaşırlar yanımıza, seslerinden daha güçlü bir sessizlikle fısıldarlar kulaklarımıza.

Daha çok duyarız onları yokluklarında, daha çok dikkat kesiliriz uyuyan gözlerindeki anlama, daha çok seviniriz var olmuş olduğuna; ya hiç olmasaydı ?..

Sevgili ağabeyimdi benim. Bir çok kişinin olduğu kadar. Ama ona sorarsanız o daha çocuktu. Karabük diye bir can yoldaşı vardı. Onunla yaşadı. Oyunları onunlaydı, aşkı da onda anlamlandırıyordu. Hüznünde “Ne kadar öğünsen hakkındır senin “ dediği fabrika bacaları vardı. Çığlığında “ üç nisan, üç nisan, üç nisan bizim/ ilk sabah ışığısın sanayimizin “ dizeleri…

Karabük ile büyümeye inandırmıştı kendisini. Karabük kadar yaşayacaktı. Karabük hasta olduğunda o da kıvranıyordu gizli gizli.

Karabük güldüğünde coşkusuna diyecek yoktu. Ne günler yaşadılar Karabük denen o gel gitli can yoldaşıyla. Karabük susuyordu ya da susturuluyordu çoğu zaman ve Yanık, onun yerine konuşuyor, onun adına bağırıyor; onun için koşuşturuyor ve onun için yazıyordu.
Karabük’e kimse kızmasın istiyordu, “gerekirse bana kızsınlar…” Karabük’e zarar vermesinler, “gerekirse ben üstlenirim sorumluluğu…” “Karabük kararmasın ne olur !” diye bakardı yüksek bacalardan çıkan kara kızıl dumanlara.

Çocuklarını unuttuğu zaman olmuş mudur, bilemem ama Karabük’ü unuttuğu bir anının bile olmadığını yakından bilenlerdenim.

Zaman zaman, görmek istediği Karabük’ün olması gerekenden uzaklaştığını gördü ve boğuluyor gibi oldu. Yorulmuştu, yormuşlardı ama bu yorgunluğunu eşinden başka kimse fark etmedi, hele hele Karabük’e hiç hissettirmedi.

Karabük’ü gözün gibi koruyordun ya sevgili ağabey, şimdi sen Karabük’e emanetsin.
Bu ne yaman çelişki usta, ne yaman çelişki !

Ama asıl sorun ne biliyor musun ? Bakalım can yoldaşın Karabük seni koruyabilecek mi ?

Kimi canlılar vardır usta, bilirsin, ölü gibi yaşarlar. Kimi ölüler vardır usta hiç ölmezler. Her gün çıkar Keltepe’den kente bakarlar. Kızarlarsa bir rüzgarın sesi olur kulakları delerler, bir şimşek olup gökyüzünden kükrerler, bir yağmur olup temizlemeye çabalarlar biriken kirleri…

Canını sıkma usta ! Sen ancak Cumhuriyet ölürse ölürsün. Zaten o zaman hepimiz birlikte ölürüz ve yeni şiirler yazarız kafa kafaya verip. Kalan sağlar da kimin olursa olsun, bize ne!…

Yola çıktığından haberim olmadı inan. Bir telefoncuk gelseydi keşke ve seni ışıklara uğurlarken alkışlayabilseydim. Olsun. Sen sabırlı adamsın. Kızmadan, küsmeden beklersin bizi. Umarım sana Karabük’ten iyi haberlerle geliriz.

Ha, belli mi olur ! Belki de bir kütüphaneye adını verirler ve daha sık görüşürüz. Kim bilir!…

Exit mobile version