30 Mart Pazar; herkesin susup sandığın konuşacağı gün.
Yaklaşık dört aydır konuşanları dinleyenlerin konuşacağı gün.
Bu süreçte herkes konuştu, Başbakan konuştu, muhalefet liderleri konuştu, aday adayları, adaylar konuştu, yazarlar, gazeteciler konuştu, işi olan, olmayan konuştu, boş konuşan da konuştu, dolu konuşan da konuştu.
Şimdi herkes susacak halk konuşacak. Halk bu kadar konuşmadan elbet bir anlam çıkaracak ve en doğru kararı verecek ve herkes bu karara saygı duyacak. Birbirimize olan saygı ve güveni tekrar kazanabilmemizin başlangıcı 31 Mart sabahı sandıktan çıkan iradeye saygı duymakla başlayacak, aksi takdirde…
Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Öncelikle şunu belirtelim ki bu seçimler yerel seçim havasından çıktı adeta bir genel seçim havasına sokuldu ve Başbakan özellikle böyle olmasını istedi, istediğini de elde etti görünüyor.
Ülke geneline baktığımızda başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerimiz dâhil siz adayların mitinglerini, açıklamalarını, projelerini ne kadar görebildiniz? Oysa yerel seçim, insanların, parti ve ideolojilerin ötesinde kendilerine hizmet edeceğine inandığı kişilerin seçildiği seçimdir.
Örneğin Karabük’te AK Parti’nin en güçlü olduğu dönemde son yerel seçimlerde bunun en net örneğini gördük. Karabük Halkı sevdiği, saygı duyduğu, uzun yıllardır tanıdığı bir ismi, parti ayrımı gözetmeksizin Belediye Başkanı seçti. Sanırız Başbakan bundan ders çıkarmış olacak ki yerel seçimleri adayların inisiyatifine bırakıp ülke genelinde bir kayıp yaşamamak için seçimleri kendi tekeline aldı.
Bu sonuca nasıl ulaştığımızı sorgulayacak olursanız, size cevabım AK Parti mitingi olacaktır. Başbakan yedi yıl aradan sonra Karabük’e geldi, belli ki Karabük Halkı kendisini özlemiş, azımsanamayacak bir kalabalığa hitap etti ancak ne dedi derseniz, üzgünüm ama Sayın Ceylan’a oy kazandıracak bir konuşma olmadığını düşünüyorum.
17 Aralık’tan bu yana devam eden kalıplaşmış söylemlerinin bir benzerini burada yaptı. Pensilvanya, paralel, sülük, okuldan alma, biz yaptık, başka kimse bir şey yapmadı. Konuşmadan akılda kalanlar bunlar. Bu arada uzun zamandır Başbakanı bu kadar yorgun ve yılgın görmemiştim, fiziki yorgunluğun ötesinde manevi bir yorgunluk gözlemledim kendisinde. Belli ki bu süreç Başbakanı hem yormuş hem de çok üzmüş.
Gelelim Karabük özeline, seçimlere iki gün kala Karabük ne durumda? Gözlemlerimize göre sandıktan nasıl bir sonuç çıkacak?
Mevcut Belediye Başkanı ve MHP adayı Sayın Rafet Vergili halk nezdinde ciddi bir karşılık buldu. Bu karşılığın sebebi elbette öncelikle bir önceki seçimlerde verdiği taahhütlerden çok şu ana kadar seçilmiş belediye başkanlarının çiçek böceklerle uğraşmış olmasıdır. En azından halk böyle düşünüyor. Şimdi siz Esntepe’den Şirinevler Hastanesine yürüyerek giden bir amcaya, teyzeye, vatandaşa istediğiniz kadar Pensilvanya deyin, Filyos Limanı deyin, anlatamazsınız, zaten anlatmaya çalışmanız da anlamsız olur. Belediye Başkanı, insanların yaşadığı yerdeki sorunlarını çözmesi için seçilir, daha iyi yaşam koşulları oluşturması için seçilir, Belediye Başkanı seçerken genel siyasete bakılmaz, yerel projelere bakılır.
Diyeceksiniz ki; seçmene sunulan projeler biraz hatta biraz değil fazla abartılı olmadı mı?
Evet, bütün adayların yaptıkları projelere baktığımızda uçuk geliyor, Abartılı geliyor, belediyenin imkanları ile yapılacak işler olmadığı akla geliyor. Bu kapsamda projeyi yaptım, yaptırmadılar mantığı ortaya çıkarsa da şaşkınlık duymayalım.
Bu anlamda özellikle AK Parti’nin ve Sayın Ceylan’ın ve Belediye Başkanı Sayın Rafet Vergili’nin stratejik hata yaptıklarını düşünüyorum. Kendi yerel projeleri yerine genel yönetim desteğinin arkasına sığınarak yerel siyaset yapmaya kalkıştı.
Sayın Ceylan, Hükümetin ilimizde yaptığı yatırımları ve her biri ulusal planların parçası olan yatırımları yerel siyaset malzemesi olarak kullanmaya çalıştı. Oysaki hastane yapmak bu iktidarın Karabük’e borcuydu, yolları yapmak, üniversite kurmak, hepsi borcuydu çünkü Karabük Halkı kurulduğu günden bu yana AK Parti’ye sınırsız destek verdi, her genel seçimde kayıpsız destek verdi, bu sebeple yapılanların bu desteğin diyeti olduğunu düşünüyorum. Ancak yerel seçimde oy istemek için halkın karşısına çıkanların bu yatırımlarla, Filyos limanıyla oy isteyip, “bizi seçerseniz daha neler yaparız, zaten iktidarda arkamızda el ele çalışırız” demelerini çok doğru bulmuyorum. Bu durumda halk şu soruyu sorar; Bundan önce on yıl size bu imkânı verdik, hem iktidar hem belediye, o zaman neden yapmadınız? Bu sorulara muhatap olmak da zordur, cevap vermek de zordur.
Geçmiş ola..
***
İşin bir de üslup boyutu var tabi, Ülke genelinde söylemlere baktığımızda gerçekten halkın duymak istediği söylemler olduğunu düşünmüyorum. Söyleyene de söyletene de yakışmadığını düşünüyorum. Ancak bu noktada Karabük adaylarını takdir etmek gerekiyor. İlçeler dâhil partilerin adaylarının büyük bir centilmenlik ve saygıyla bu dönemi geçirdiğine şahit olduk. İşin doğası gereği bazı sert söylemler olsa da adayların üslubu düşürmeden, bel altı vurmadan, ölçülü ve saygılı bu tavırlarından dolayı kendilerini takdir ediyor, Karabük’e yakışır bir seçim süreci yaşattıkları için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.
Toparlamak gerekirse; 30 Mart’ta seçmen sandıktan ses verecek. 2009’u aratmayacak bir seçim olacağını düşünüyorum. 31 Mart sabahı mazbatayı almaya hak kazanan adayın, parti kimliğinden arınıp Karabük Halkı için hizmet etmeye başlamasını, diğer herkesin de halkın tercihine saygı duymasını, her durumda kazananın Karabük olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.