ADD (ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ) “TECAVÜZ VE UMUTSUZLUK YUVALARI TARİKAT YURTLARI VE BİR BAKAN YARDIMCISI…” BAŞLIĞI ALTINDA YAZILI BİR AÇIKLAMA YAPTI
Yapılan açıklamada; ” Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 tarihindeki “ Efendiler ve Ey Millet, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz, en doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır” sözünün üzerinden 96 yıldan fazla süre geçti. Ne yazık ki yüzüncü yılına ilerleyen Cumhuriyetimiz bu hedefe yaklaşacağına, giderek uzaklaşıyor. Gözlerden hiç de uzak olmayan tarikat yurtlarında, cemaat evlerinde, yatılı Kuran kurslarında, çok az bir kısmı kamuoyuna yansıyabilen, utanç ve dehşet verici olaylar karanlık tabloyu gözler önüne seriyor.
Son yıllarda ortaya dökülen iğrenç tecavüz olaylarından sonra, son bir ay içinde iki öğrencimizin hazin ölümü artık bu gidişe güçlü bir sesle “DUR” demenin ve yetkililerden en sert şekilde önlem almalarını istemenin vaktinin çoktan geldiğini gösteriyor.
Kesin olarak ifade edelim ki; Tarikat ve cemaat yurtları, devlete ait olmayan yatılı Kuran kursları, artık faaliyetlerini açıkça yürüten tekkeler, tecavüz, umutsuzluk ve ölüm yuvaları haline gelmiştir. TAMAMI DERHAL KAPATILMALIDIR!
Büyük özveri ve umutla yetiştirdiğimiz çocuklarımız, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimiz, bu izbelerde; ya tecavüze uğrayıp gelecekleri karartılmakta ya kara bilgilerle zehirlenmekte ya saldırıya uğramakta ya da bir çıkış yolu göremeyerek ölümü seçmektedir.
6 yıl önce Diyarbakır’ın Kulp ilçesindeki bir Kuran kursunda 6 öğrencinin yanarak ölmesinin üzerinden 1 yıl geçmeden Adana Aladağ’da, Ortaokul öğrencisi 11 kızımız ve bir eğitmenin yine bir tarikat yurdunda yanarak ölmesinin ardından bu karanlık yuvalarda arka arkaya ortaya çıkarılan küçük yaştaki erkek çocuklara tecavüz olaylarının, hem de ilgili bakanın ağzından “bir kereyle bir şey olmaz” sözleriyle nasıl geçiştirildiğini, Gazi Meclis’te soruşturma önergelerinin nasıl sonuçsuz bırakıldığını unutmadık. Nihayet 1 ay önce, 7 Aralık 2021 günü de Antalya’daki bir tarikat yurdunun aşçısı İHSAN GÜNEY adlı IŞİD artığı bir cani, 18 yaşındaki üniversite öğrencisi MEHMET SAMİ TUĞRUL’un başını satırla keserek “Deccalı vurdum” diye bağırdı. Mehmet Sami evladımızın acısı geçmeden bu kez bir başka elim haber Elazığ’dan geldi. NUR CEMAATİ’ne ait büyük bir sitedeki yurtta ailesinin baskısıyla kalan 19 yaşındaki Tıp Fakültesi öğrencisi ENES KARA baskılara dayanamayarak son sözlerini kayıt altına aldı ve ölüme yürüdü. Enes’in bıraktığı mesajda anlattığı ayrıntılar tarikat yurtlarındaki acı gerçeği bir kez daha hepimizin suratına çarptı.
Köy okullarının kapatılması, parasız yatılı okulların neredeyse yok edilmesi sonucu, çok küçük yaşta ailelerinden uzakta, korumasız bırakılan ilk ve orta eğitimdeki çocuklarımız gözlerden ırak tarikat yurtlarına mahkûm ediliyor. Aynı şekilde büyük umutlarla üniversiteyi kazanan gençlerimiz bir türlü artırılmayan yurt kapasiteleri ve yetersiz kredi-burs olanakları ile yine tarikat yurtlarının tuzağına düşürülüyor. Çocuklarımız bu yurtlarda çağ dışı kafaların tehdidi altında tarikat militanı haline getiriliyor. Böylelerinin neler yapabileceklerini 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’cü hain darbe girişiminde yaşayarak gördük. 40 yıl boyunca soruları çalarak, iktidarlar desteğiyle devlet kademelerinde sinsice örgütlenen CIA destekli FETÖ elemanlarından sadece ortaya çıkarılanların sayısı 150 bini aştı. Buna diğer tarikat ve cemaat mensuplarını da eklediğimizde ortaya dehşet verici bir tablo çıkıyor. Denebilir ki; kabaca devletin yasal güvenlik güçlerinin birkaç katına denk bir örgütlenme ile karşı karşıyayız.
Geleceğimiz çalınıyor, gençlerimizin umutları kararıyor. Ülkemiz, devletimiz tehdit altında. Artık bu duruma mutlaka son verilmelidir.
Sorumlular harekete geçmiyorsa, Türk Ulusu yetkilileri uyarmalı, görevlerini yapmalarını talep etmeli, çocuklarının geleceğine sahip çıkmalı, gençler ve aileleri cesaretle ortaya çıkıp yaşadıkları kötü deneyleri anlatarak kendilerinden sonrakilerin tuzağa düşmelerinin önünü kesmelidir.
Unutmayalım!
Devlete ait olmayan her YATILI KURAN KURSU bir tür TEKKEDİR ve yasa dışıdır. Bunu anlamak için kapılarına “TEKKE” yazılması beklenmemelidir.
Bütün tarikatlar, tekkeler 30 Kasım 1925 tarihli, 677 sayılı Devrim Yasası ile kapatılmış ve bu yasa Anayasanın 174. Maddesi ile koruma altına alınmıştır. 677 sayılı yasanın ve Anayasamızın 2, 24 ve 174. maddelerinin gereği yapılmalı, tarikat ve cemaatlere derhal son verilmeli, açık ve gizli tekkeler kapatılmalı, sorumluları hakkında ilgili ceza yasaları uyarınca davalar açılmalıdır.
Devlet; geleceğimizin teminatı gençlerimiz için yeterli sayıda ve çağın gereksinimlerine uygun öğrenci yurdu yapmalı, tarikatların elindeki yurtlara el koyduktan sonra çağdaş olanaklarla donatıp gençlerin hizmetine sunmalıdır. Eğitim tüm kademelerde parasız olmalı, ailesinin maddi koşulları uygun olmayan her öğrenciye yeterli miktarda burs ya da kredi sağlamalıdır. KEMALİST CUMHURİYET en zor yıllarda bile gençlerine bu olanağı sağlayabilmek için her türlü fedakârlığa katlanmıştır, yine katlanmalıdır. Gençlerimizin “havuzcu” müteahhitlerden çok daha değerli oldukları akıldan çıkarılmamalıdır.
Öte yandan; MİLLİ EĞİTİM BAKAN YARDIMCILIĞI görevine getirilen NAZİF YILMAZ adlı şahsın “Türkçe ölmüştür, herkes Arapça konuşsun” dediği iddia edilmekte, İmam Hatip Okullarında Türkçe konuşmanın yasaklanmasını önerdiği bilinmekte ve bu sözlerinin adeta bu atama için referans oluşturduğu söylenmektedir ki, VAHİM ÖTESİDİR. Vahim ötesidir çünkü; bu sözler, Türk Milli Birliği’nin temel ögesi olan TÜRKÇE’ye açık bir meydan okumadır. Eğer doğru ise; bu anlayışta birinin Milli Eğitim Bakan Yardımcısı olması bir yana, devlet kadrolarında yer bulması bile kabul edilemez, atama mutlaka geri alınmalı, Nazif Yılmaz memuriyetten çıkarılmalıdır!
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ; Kemalist Cumhuriyeti yeniden kurmak, geleceğin terör odakları olabilecek karanlık yuvaları dağıtmak, çocuklarımızı Laik Cumhuriyet düşmanı sapkın zihniyetlerin elinden kurtarmak ve gençlerimizin akıl ve bilim yolunda geleceğe umutla bakmalarını ve muasır medeniyet seviyesini aşmalarını sağlamak için Ulusumuzla birlikte var gücüyle çalışmayı temel görevi saymakta, bu konudaki kararlılığını saygı ile kamuoyuna duyurmaktadır.” dendi