Osman GÜLDEMİR
İlkyaz sabahın dayım. Derin ve sessiz günlere yol alıyor umutlarım. Hüzünleri ve sevinçleri topluyorum yorgun yüreğime.
Türkülü, çiçekli dallarda eriklerin çiçek açışına bakıyor, ihanetleri topluyorum mayıs güneşlerinde.
Işıksız tepelerin doruklarında esen rüzgârlara yalnızlığımı bırakıyorum. İçimdeki sese kulak veriyor, yaşamın geçmişle gelecek arasında nasıl sıkışıp kaldığını, derin denizlere yelken açar gibi anılar denizinde kayboluyorum.
Oysa akşamın karanlığı çökecek birazdan. Dolunayın ışığında dostlarımızın ve sevdiklerimizin cesaretini ve sevgisini bastırıyor korkularımız.
Televizyonların akşam haberleri cinnet geçiren insanların ve şehitlerimizin görüntülerini yaydıkça kin acı ve nefret tohumları saçılıyor her yana. Tanrım nasıl bir toplum olduk…
Şimdi ılık bahar rüzgârlarının getirdiği badem kokuları ertelenmiş umutlarıma karışıyor en eski yüzlerimizle duruyorum alacakaranlığın karşısında.
Korkak, ürkek ve acıyla bakıyorum hayata…
Hani nerde benim MAYIS HEYACANLARIM!…