
Metrobüs kelimesi medyada ilk görünmeye başladığında ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
İstanbulluların metrobüse binebilme savaşı yazılıp çiziliyordu.
Metrobüs çilesi falan.
İstanbul ‘da şurdan şuraya , özellikle de bir yakadan diğer yakaya en hızlı şekilde ulaşabilmeyi birebir deneyimlemeyince metrobüs nedir anlamak zor .
Metrobüs , İstanbul’un dillere destan trafiğine takılmadan ( Sadece köprüde takılıyor, o da nazar boncuğu olsun) upuzun şehir içi yolculuğunun etkili bir çözümüdür.
Bunun benzeri Ankara’da 90’ların ortalarına kadar vardı. Dikimevi-Bahçeli arası belediye otobüslerine tahsisli alan vardı,trafikten etkilenmezlerdi ama kavşak ışıklarında sıradanlaşırdı.
Mesela Kızılay’da Kolej yönünden Maltepe yönüne bir otobüs 20 dakikada geçebiirdi. Yeşil yanar, yolcu biner, kapı kapanır, kırmızı yanar, sonra yolcu gelir kapı açılır, yeşil yanarken meşguldür vesaire, bu kısır döngü otobüs başına 20 dakka .
Neyse ki İstanbul Metrobüslerinde bu durum yok.

Sadece “ rush out “ saatlerinde pestilin çıkar. Ben turist olarak takıldığım için buna denk gelmedim.
Rush – out tabirini yeğenden yeni öğrendim. O bir mavi yakalı. Metrobüs nedir bilir. Rush –out işe giriş çıkış saatleri demek oluyor.
Bunu bir doktor arkadaş da söylemişti bana , rush- out demeden. Metro ve metrobüsü günün bu zamanlarında kullanmanın heyecanını tatlı bir dille anlatmıştı. “Baktın ilerleyemiyorsun, önündekine bir koyuyorsun, o da ilerliyor sana da yer açılıyor “.
Rush- out saatlerinde metrobüse binmek,yer tutmak için İstanbullunun Rahibe Teresası , Adolf Hitler’e dönüşür ki şaşırmaman lazım. Neticede hayatta kalma geni diye bir şey var.
“Nezaket o saatler için sözlükte olmayan bir kelimedir” diye ekliyorum onun yerine.
Deneyimlemesem de anladım sayılır.
Yalnız bunu İstanbul’da değil de vallahi Mekke’de deneyimledim. Tecrübe ettim demek istiyorum. 2002’de görevli olarak Hacca gitmiştim.
Sağlıkçıların servislerinin azaltıldığı haccın sonlarına doğru bir günde, Kabe’de namaz sonrası kaldığımız mekana gitmek için hacılarımızın servis otobüslerinin olduğu durakta ,yaşamımda ilk kez gördüğüm anormal bir keşmekeş nedeniyle tam 2 saat peşpeşe gelen otobüslerden herhangi birine binemedim.
Üst katta bulunan Harem-i Şerifte namazını bitiren hacılar, öğle sıcağında otelinde uyumak için yağmur gibi otobüslere hücum ediyordu. Bir dakka bir dakka. Gecikmemeleri gerek.
O yıl ben 32 yaşımdaydım ve ortalama yaşı 65 olan kadın-erkek hacılarımızın arasından sıyrılıp bir otobüse binemedim. Sonra bindim . 2 saat sonra.
Metrobüsün arka koltuğuna geçeyim.
Metrobüslerin en arka koltuğu aslında 3 kişiliktir ama 2 kişi oturur.
2 kişiyi oturur görünce 3.bir aday sıkışma cesaretini göstermez. Bu durumu ben birkaç kez yaşadım.
Ben özellikle oraya oturmayı seçtiğimden bu tuhaf durumu deneyimledim.
Metrobüs kalabalıklaşsa da en arka koltuk civarı hala sakin kalabiliyor bu bir.
Fan var en arka koltuğun üzerinde. Kışın sıcak, yazın soğuk üflüyor. Bu da bonusu.