Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

SONRASINA DA SONRA BAKARIZ… ACELEYE GEREK YOK…

Özet: Bi laf var ya, “Doğduğun yer, kaderindir” diye… Onun aslını İbn-i Haldun söylemiş; “Coğrafya kaderdir” diye… Doğru bi söz… Teyit isteyen olursa, bende altına imzamı atarım… Peki ama “Arkadaş seçimi de bi kader midir? Nasip midir? Kendim ettim, kendim buldum mudur?” Ayrıca bi kişi bi işi Esasta Doğru, Usul de Yanlış yapıyosa, bu kişisel bi kusur sayılmalı mı? Hepsini geçtim, tüm bu yazdıklarımın acaba bu gün ki köşe yazısıyla ne kadar alakası var sizce? Cevabını ben vermeyeyim, merak eden okur zaten…

Özet: Bi laf var ya, “Doğduğun yer, kaderindir” diye… Onun

 

Yazıya Özel Prospektüs: Yazının gelişine röveşata vuracakmış gibi yapıp, topu ıskalama ihtimali yüksek olan mizahimsi köşe yazarınızın yazılarını okumak size bilimsel bi katkı sağlamaz ama kişisel gelişiminize köstek te olmaz… Mizahimsi yazı sevmeyenler ve halk ağzı ile yazılan yazıları okumak istemeyenlere tavsiyem, yol yakınken devamını okumasın.. “Ayyy çok merak ettim, acaba Titrettin Abi bugün ne yazdı?” diyenler buyursunlar… Yazı sırasında içilecek çaylar müessese ikramıdır, ısrarla çay tabağının altına para sıkıştırmasın kimse…

  • * –

Astroloji ile ilgilenenlerden duyduğum kadarıyla bu dönem “DOLUNAY” dönemiymiş… Rivayete göre bu dönemde insanların çakraları açık olup, daha enerjik olurmuş… Ay’ın manipülasyonu ile meydana gelen bu ekstra enerji artışı ise insanlarda dengeli ve tutarlı olmayan hareketleri tetikliyomuş… İyi ama herkese enerji veren bu Dolunay beni niye etkilemiyo?.. İşim gücüm olmasa, akşama kadar yat deseler, yastık bile aramam, oturduğum koltukta uyurum.. O derece de miskinlik var üzerimde… Karabük Üniversitesinden Mustafa ERER hocama sorsan, bilimsel olmayan bi şekilde konuyu burçlara getirip benim Boğa Burcuma gem vurup “Titrettin Abi boğa burcu ama sanırım onun Oturan Boğa olma ihtimali yüksek” der.. O yüzden ona sormayın… Bizim doktor Okan ASLAN’a sorsanız, o da “Onun yaşında bu normal, yaşlandıkça insanların hareketleri azalır” gibi cümleler kurabilir.. O yüzden de ona da sormayın… Hatta bana kalırsa kimseye sormayın.. Sonuç olarak “Beyan esas” değil mi? Esas… Benim beyanım da “Benim bu durumumun ne dolunayla ilgisi var, nede burçlarla… Bende NAZAR VAR” derim…

 

GÖZ DEĞDİ DİYE GÖZ DOKTORUNA MI GİTMEK LAZIM??

Kardemir Karabükspor’un efsane başkanlarından Mehmet AYTEKİN’e açtım konuyu… Direk “Abi, sende göz var.. Göz değmiş… Hemen sana Eğitim Araştırma Hastanesi göz doktoru Prof. Dr. Mehmet COŞKUN’dan randevu alıyom” deyip telefona sarıldı… “Mehmet başkanım göz değmesi öyle bişey değil” desem de, dinlemedi bile beni…

Doktor bizi bekliyo, hadi gidiyoz abi, benim araba hemen şurda” deyip koluma girip direk bindirdi arabaya… Hastane yolunda yol kenarındaki mantarcıdan kanlıca mantar almaya çalışan Avukat Bilge Naz KARAOĞLU’nun babası Sedat KARAOĞLU’nu görüp durdurdu arabayı, “Karaoğlu bırak mantarı, Titrettin’e göz değmiş, Mehmet COŞKUN hocamdan randevu aldım, atla arabaya” dedi… O safım da sorgusuz sualsiz bindi arabaya… Hey yarabbim yaaaa… “Ya arkadaşlar yol yakınken dönün şurdan. Valla Mehmet COŞKUN kapıdan kovalar bizi” desem de fayda etmedi… Dolunay beni etkilemedi ama bunları etkilemiş besbelli…

 

“GÖZ”DE ÖĞRENCİYDİ, GÖZ DOKTORU OLDU….

Yolda Mehmet başkan, Sedat KARAOĞLU’na dönüp “Bak bu Mehmet COŞKUN var ya, Demir Çelik Lisesinden mezun. Okul da çok GÖZde bi öğrenciydi… Sonrada gidip Göz Doktoru” oldu dedi… KARAOĞLU’da onu tasdikler gibi başını salladı.. Ne yani şimdi bizim Mustafa ERER lise de fiziği düzgün diye mi Fizik hocası oldu?

Yok yaaa, valla ben bunlarla dostluğumu bi gözden geçirmem lazım… Benim onların kafasına gelebilmem mümkün değilll…

 

“KEŞKEK”TEN NAZAR DUASI…

Eğitim Araştırma Hastanesinde Mehmet AYTEKİN ön de, biz arka da Göz Doktoruna gidiyoz.. Daha oraya gelmeden soldan bi kapıdan içeri girdik… “Gel Titrettin abi önce KEŞKEK sana bi nazar duası okusun” dedi… “Keşkek Kayabaşı çocuğudur, bana bile göz değdiğinde önce onun yanına gelirim” dedi..  Çok ikna oldum şahsen..!!! Keşkek ne yaaa?? En son geçen bayram Bulak’ta sabah kahvaltısında ikram ettilerdi bana… “Mehmet başkanım bu arkadaşın ismi yok mu?” dedim hafifçe kulağına eğilip… “Hiç sormak aklıma gelmedi.. Ben kendimi bildim bileli buna Kayabaşı’nda hep Keşkek diye hitap ediyoz” dedi… Yok arkadaş valla bu dolunaydan mıdır, yazdan kışa hızlı geçtiğimizden midir nedir bilinmez ama bunlar normal değil… Sağolsun arkadaş ismini lütfetti, “Emrah abi benim ismim” dedi de, bizde öğrenmiş olduk… Yine de 3 gulfuala, bi elham okudu Emrah, sağolsun…

 

GEZDİĞİNİZ 4 KİŞİYE DİKKAT EDİN…

Derler ki, “İnsan, çevresindeki 4 kişinin ortalamasıdır”.. Yani vaktini kimlerle geçiriyosan, sende onlara benzersin… Benim bu ortalamam okul yıllarında olsa, öğretmenler “Kanaat” bile kullanmaz, direk sınıf tekrarı yaptırırlardı bana.. Çok şükür ki, bunlarla beraber okumadım…

Neyse ki kısa sürdü nazar duası.. Kendimi ordan Prof. Dr. Mehmet COŞKUN hocamın yanına atınca, daha kapı önünde hocama sıkı sıkı sarılasım geldi… “Hocam, Mehmet AYTEKİN ile Sedat KARAOĞLU gelmeden kilitle şu kapıyı da, içeri giremesinler” demeye fırsat kalmadan, beni de kenara itip daldılar odaya… Offf offff… “Doktorum, Titrettin Abiye göz değmiş ama senlik bi durum kalmadı, biz yolda hallettik o işi… Hazır gelmişken hani siz harfleri okutuyonuz ya göz testinde, okuyabiliyom mu, bi kontrol edeyim mi kendi mi?” dedi Sedat KARAOĞLU… Hani şu üzerinde ters E, küçük a, büyük B’lerin olduğu kartonu söylüyo…

Daha adını bilmiyo… Adını bilmiyo ama maşallah her konuda bi fikri var… “Snellen Tablosu onun adı”, demek bile gelmedi içimden… Nasıl olsa aklında tutmayacak…

 

Bİ DAHA BUNLARLA YOLA ÇIKARSAM, UYARIN BENİ…

Bu gün ben ne yaşadım öyle yaaa. Hala kendime gelemedim.. Bence Aile Hekimliği sistemi genişletilmeli.. Herkesin bir de Psikoloğu olmalı… Hele ki benim çevremdekilere mümkünse ikişer psikolog atanmalı… Eğer mümkün değilse ben, kendime düşen hakkımı bu arkadaşlara gönüllü olarak devredebilirim…

Neyse gazetemizin ombudsmanı,  bakışları keskin ama göz kapağı düşük olduğu için karşısındaki insana o keskinliği veremeyen, gün içerisinde herkese randevu verip o gün homeofis evden çalışan, Kent meydanının ortasındaki uzun direğe ismi verilesi yüce patronum Semih GÜLEN’in bana ayırdığı köşe bu kadar olduğu için yazıyı bitirmek durumundayım… Defalarca da yazdım, şööle 10-15 kişi toplanıp gelmiyonuz ki gazete ofisimize… “Ver şu Titrettin’e daha büyük bi yer. Adam içini rahat rahat dökemiyor” demediniz…   Bu şartlarda daha verimli çalışmam mümkün değil… Mecburen bu şekilde idare edecez… Diğer yazıda görüşene kadar herkes kendine iyi baksın… Birde durduk yere okurlarım için üzülmeyeyim.. Benim derdim zaten bana yetiyo… Kalın sağlıcakla…