Geçtiğimiz hafta Mersin’de hunharca bir cinayete kurban giden Özgecan kızımızın yaşamını yitirmesi bütün yurtta olduğu gibi Karabük’te de lanetlendi, vicdanları yaraladı.
Çoğumuz sonuca odaklandık. Nedenlerini düşünmedik, düşünmek istemedik. Bir insan nasıl bunu yapar, nasıl bu hale gelir sorgulamadık.
Oysa Özgecan bardağı taşıran son damla idi. Devletin resmi kayıtlarına göre geçen yıl 284 kadın erkek terörüne kurban gitmiş.
Çözümü yine bir insanlık dersi veren Özgecan’ın babası ve kız kardeşinin söylediklerinde yatıyordu. Örnek gösterilecek bir aile. Baba, Özgecan ve kardeşlerine “Ben onlara önce insanları sevmesini öğrettim” diyordu.
Kız kardeşinin söyledikleri ise tam bir ders niteliğindeydi “Okullarda bize önce sevgiyi, saygıyı, dostluğu öğretin. Dersler zaten arkadan gelir.” Dediğinde Milli Eğitim camiasına sesleniyordu.
Sevgili dostlarım gerçekten bu toplumun ruhu kayboldu. Sevgi üretmiyoruz çünkü birbirimizi sevmiyoruz. Saygı üretmiyor, paylaşmıyoruz. Çünkü barış, kardeşlik, dostluk gibi değerlerimizi hızla yozlaştırıyor, şiddet dilini tercih ediyoruz.
Kalplerimizi sevgiye kapatıyoruz. KALPLERİNİ SEVGİYE KAPATANLAR NEFRETE AÇMAK ZORUNDA KALIRLAR.
Bakın okullarda felsefe derslerini ya kaldırmayı düşünüyor ya da önemsizleştiriyoruz. Bence bu durum Türk Eğitim Sistemi’ne yapılan en büyük haksızlıktır.
Felsefe bize insanca yaşamayı öğretir. Hayatın anlamını, düşüncelerimizi geliştirmeyi öğretir. Milli Eğitim Bakanlığı ortaöğretimde Montaigne’nin Denemeler kitabını ders kitabı olarak koyması gerekir.
Gücüm olsa bu yıl okullarda SEVGİ KİTAPLARI okuma yılı ilan ederdim. Sevgi kitapları karanlığın nereden geldiğini, ışığın nereden doğduğunu ve insanları sevmeyi öğretir.
Yazımın başında Özgecan’dan Karabük’e mesaj var demiştim. Taziye çadırında kız arkadaşlarının eleştirilerini dikkatle dinledim. Minibüslerde ve toplu taşıma araçlarında nasıl taciz edildiklerini anlattıklarında içim sızladı.
Karabük’ün ve Safranbolu’nun her mahallesinden, sokağından çıkıp okula gidiyor kızlarımız. Ben bir insan olarak empati yapmamız gerektiğini belirtmek, bu çocukların bizim namusumuz, emanetimiz olarak düşünüyorum.
Ben zaman zaman Karabük Üniversitesi’ndeki kızlarımızın da bu şikâyetlerden yakındıklarını duyuyorum.
Buradan Karabük ve Safranbolu Şoförler Odası Başkanları’na sesleniyorum. Lütfen şoför arkadaşlarınızı özgeçmişlerini takip edin. Onları eğitime tabii tutun. Sakın ola ki Türkiye’nin gündemine bu ve buna benzer konularla gelmeyelim.
Burada olmaz demeyin.
Bizden söylemesi…