Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

YANKILARI HALEN DEVAM EDİYOR

TGF.51.BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISINI KARABÜK’TE

Melike-Soydan-Manset

TGF.51.BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISINI KARABÜK’TE  YAPILMIŞTI. ÇEŞİTLİ İL VE İLÇELERDEN GELEN GAZETECİLER VE CEMİYET BAŞKANLARI İLLERİNE DÖNDÜKTEN SONRA HALEN KBÜ,SAFRANBOLU VE KARDEMİR’DEN BAHSEDİYORLAR..

 

İŞTE GAZETECİ/YAZAR MELİKE SOYDAN’IN SON YAZISI ;

 

 

MASAL DİYARI SAFRANBOLU…

Yumuşak uçlu bir kalemle beyaz bir kağıda yazmalı Safranbolu’yu.

Bastırmadan, nazikçe ama okunaklı. Yoksa nasıl anlatırız Safranbolu’nun büyülü, nazik ve kişilikli güzelliğini.

Kelimeleri yeşile boyamalı ve önce yolları anlatmalı uzun uzun…

Yeşilin bin bir türlü tonunun arasından, yağmurun beslediği meralardan yayılan mis gibi taze çim kokusunu da eklemek lazım cümlelere…

Hatta bu meralarda özgürce dolaşan, güzel arkadaşım Sevgi’nin (Sevgi Erdoğan Akyüz) deyimiyle ‘’mutlu inekleri’’de ölümsüzleştirmek lazım kelimelerle.

Galiba bütün canlılar mutlu buralarda…

Gökyüzü, mavinin en güzel tonunda, bulutlar, gökyüzüne serpiştirilmiş pamuk yığınları adeta.

Ve yılın en güzel aylarından Mayıs’ta, yalnız Türkiye’nin değil belki dünyanın en güzel, en özel kentlerinden birine, sevgiliyle ve dostlarla gidebiliyor olmak ne büyük bir lütuf!

Yaklaşık 5000 yıldır yeryüzünde yaşayan bu kent, Homeros’un İlyada’sındaki Paflagonya’dır. Ve Bizans döneminde Dadibra olur adı, Selçuklu’lar ise sanki zarafetini vurgulamak ister gibi Zalifra adını verirler kente.

Zağfiran Bolu’dan dönüşen ismini de, toprağının insanlığa çok özel hediyesi özel ‘’safran’’dan alır.

Kendi ağırlığını yüz bin katı kadar suyu sarıya boyayan ve sadece sonbaharda kırk gün gece çalışarak elde edilen bu baharatın varlığı bile Safranbolu’ya ‘’büyülü kent’’ demeye yetip de artıyor bana göre.

‘’Muhafazakar’’ olmakla övünür birçok insan bu ülkede. ‘’Muhafaza etmek’’tir anlamı.

Oysa ne soyut, ne somut değerlerimize çok da sahip çıkmayız, muhafaza etmeyiz yani onları.

Bu anlamda içi boş bir kavramdı benim için muhafazakarlık…

Safranbolu’yu görünceye kadar.

Sahip oldukları Arnavut kaldırımlı yollarını, çeşmelerini, demir işçiliğinin en güzel örnekleriyle süslenmiş kapılarını ve Osmanlı mimarisinin en özellikli evlerini geleceğe taşımak için koruma altına almış olan Safranbolu’nun ‘’korumanın başkenti’’ ünvanını öğrendiğim anda ‘’muhafazakarlık’’ anlam kazandı.

Yeni yapılan kente arkamı dönüp eski kente bakıyorum yukarıdan.

Tam ortada Cinci Han, tepede yeşillerle tezat sarı renkli boyası ile Hükümet Binası. İkisi de yıllara meydan okumuş, en ufak bir yorgunluk işareti göstermeden tüm ihtişamları ile selamlıyorlar bugünü ve geleceği…

Ve Karadeniz’in yeşil örtüsünün içine serpiştirilmiş yüzlerce irili ufaklı Safranbolu evleri.

Karadeniz’in yağmurlu iklimine uyumlu uzun saçakları, ‘’beş cepheli evler’’denmesinin sebebi olan muazzam çatılar (4 cephe yan duvarlar, beşinci cephe çoğu kıbleye bakan çatılar), kalabalık aile hayatına uygun çok katlı ve çok odalı evler.

Ama belki de bu evlerin en önemli özelliği konumları.

Evlerin tümü, kendilerinden daha merkezde olan kamu binalarını görür ve hiçbir ev diğerinin görüntüsünü engellemez.

Komşuya ve çevreye saygıdır, Safranbolu mimarisinde aslolan.

Köylerini, mağaralarını, kanyonlarını da unutmamak gerek bu masal şehrinin.

Çarşının Arnavut kaldırımlı yollarında dolaşırken, sıra sıra dizilmiş irili ufaklı dükkanlardan ellerinde tepsilerle çıkıp şehrin misafirlerine lokum ikram eden esnafı ise alışverişin insancıl yanını tekrar hatırlatıyor kentlerin AVM’lerine inat!

Safranbolu, tarihten getirdiği bu güzelliklerle gönülleri fethederken, bağlı olduğu Karabük ise bir başka özelliği ile titretiyor yüreğimizi.

Safranbolu’da kırk yıldır gönüllü rehberlik yapan gönüllü turizm elçisi İletişim Fakültesi mezunu gazeteci/yazar Aytekin Kuş’tan dinledik görmeden önce Karabük’ü.

Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış yorgun Anadolu’nun yılmaz önderi ve arkadaşları, silahla savaşı bitirmiş; beyinle savaşı başlatmıştır.

Ülkeyi kalkındırmak için müthiş öngörüleri ile her alanda atılımlar yapan genç Cumhuriyet’in ilk demir çelik fabrikası kurulmuştur Karabük’te.

Kardemir yani Karabük Demir Çelik…

Kuruluşundan itibaren Kardemir’in tarihini fotoğraflar ile anlatan gazeteci/yazar Aytekin Kuş, bugün korumak için çırpındığımız, kıymetini bilmeyenlerin hoyrat ellerinde parçalanmak istenen Cumhuriyet’i anlatırken dolan gözleri ve titreyen sesi ile Safranbolu’yu ve Kardemir’i yüreğimize işledi adeta.

Bir küçük köyden bir kente ulaşmanın arka plan öyküsüdür aynı zamanda Karabük Demir Çelik İşletmesi…

Cumhuriyet’i küçümseyenlere inat, dimdik duruyor orada kent büyüklüğündeki fabrika…

Safranbolu’nun tarihten süzülen değerlerini görmek için Safranbolu’ya vardığınızda Karabük’e de iyi bakın!

Orada Cumhuriyet’i, Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü göreceksiniz!