AKILLI KİM ABİCİM?

Dün Karabük’te sonsuzluğa uğurlanan Celal Vehbi YILMAZ (Nâm’ı diğer, Deli Celal) abimizin anısına- Hiç mühim değil! İnanın ki fark etmez be abiciğim; herkes gibi siz de deli diyebilirsiniz bana… Deli Memet… Mehmet Yılmaz derseniz kimse bilmez abicim, Türkiye’de tam iki yüz bin Mehmet Yılmaz varmış, öyle yazmış gazete. En çok kullanılan admış benim adım. Deli […]


Dün Karabük’te sonsuzluğa uğurlanan Celal Vehbi YILMAZ (Nâm’ı diğer, Deli Celal) abimizin anısına-

Hiç mühim değil!

İnanın ki fark etmez be abiciğim; herkes gibi siz de deli diyebilirsiniz bana… Deli Memet… Mehmet Yılmaz derseniz kimse bilmez abicim,

Türkiye’de tam iki yüz bin Mehmet Yılmaz varmış, öyle yazmış gazete. En çok kullanılan admış benim adım.

Deli Memet bir tanedir abicim Karabük’te…

Trabzon’un Sürmene’sinden zamanın fi tarihinde kalkıp ekmek uğruna bu dağlar arasına, Karabük’ün Kayabaşı’na konmuş Deli Hamdi’nin altı deli erkek evladından biriyiz işte. Bu ibreti âlem yerde cümle âlemin kendi adı gibi iyi bildiği, ünlerini herkesin duyduğu en tanınmış abilerden Deli Celal’le Deli Adnan’ın en küçük kardeşleriyiz ya; akıllı olacak değiliz elbet!

Bak şimdi; Deli Celal deyince geliverdi aklıma bizim kulüpçülük maceramız. Şu Kayabaşı’nın onca topçusu, delikanlı adamı var, bir futbol takımı yok diye düşündük abicim, hiç olmamış da… En önce benim içimden geçti bu iş… Mahallenin adamları şurada burada top oynar yıllardır. Karabük’ün Kayabaşı’sı dediğin, Karadeniz uşağının, delikanlı topçunun harman olduğu bir yer. Ulan neden bizim de bir takımımız olmasın? Takıldı mı kafamıza… Kurduk mu abicim kulübümüzü… Karabükspor’da yöneticilik yapmıştır; Demirçelik’te sendikanın lokal yöneticisi olmuştur, âlemlere girip çıkmıştır, oturmasını kalkmasını bilir, büyük abimiz sonra; saygımız var; tutup Deli Celal’i de kulüp başkanı yaptık mı?


Kayabaşı çocuğuyuz da, adı da uydu: Kayaspor. Kayaspor başkanı oldu bizim Deli Celal. Amman abicim, Başkanımız Deli Celal, Kayabaşı’nın o uzun yokuşlu caddesi boyunca, attı mı paltoyu omuzlarına, yaklaşmayın sakın yanına! Adamda havanın bini bir para! Ara sokaklardan o geçerken kedi köpek girecek delik arıyor. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz burnu sümüklü çocuklar çığlık çığlığa analarının kucağına sığınıyor. Ana caddeye çıktı mı, trafik tıkanıyor Allah’ıma kitabıma. Aklı olan kenara çekilip yol veriyor bizim başkana. Bir mahallenin gözü onda… Kahveden içeri bir girişi var, sanırsınız imparator geliyor. Yok anasını satayım, imparatorda da olmaz, reisicumhurda da onun havası. Adam havalandı, inmez yere. Pişman etti abicim bizi, bin kere pişman…

Nasıl pişman olmayalım… Elimizde evraklar arkasından koşturuyoruz. Maçlar başladı başlayacak… Çocukların lisansları çıkacak… Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’na yazılar var, bölgeye, il spor müdürlüğüne gidecek kartlar var. Elimizde evraklar arkasında dolanıyoruz. O kadar yazdık, çizdik, fotoğraf topladık, devlet dairelerinde memur abilerimizin önünde hürmet gösterip kapı kapı gezerek ikametgâhlar, nüfus cüzdanı suretleri, doktor raporları çıkardık, ayakkabılarımızın altı delindi, ulan bu kadar yorulmadık! Evrakları, sporcu kartlarının altını imzalattıracağız kulüp başkanına. Başkanımız Deli Celal bizi görünce elinin tersini gösteriyor “Sonra gelin, şimdi işim var” diyor. Abicim ne işi ya, Deli Celal’in ne işi olur? Demirçelik emeklisi boş bir adam… Atacağı iki imza… Nuh diyor adam, peygamber demiyor. Gün akşama, gece sabaha arkasından dolanıyoruz. Karabük’ün yeni valisine, Kardemir’in Genel Müdürü’ne çıkmak, onlarla konuşmak Deli Celal’e yanaşmaktan daha kolay. Ulan anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Gerçi sütün çoğunu kendisi içtiğinden zamanında, garip anamın memesinde bana pek süt kalmamıştı ya, o da başka bir konu…

Anlayacağınız abicim, iki imza için bizi günlerce arkasında dolaştırdı bu Deli Celal. Evet abicim, abim olur, öz abim… Herkes nasıl seslenirse ben de öyle; Deli Celal derim. Neyse, bir hava, bir hava bizim başkanda… Ulan o kadar uğraşsam başbakana imzalattırırdım ben bu kâğıtları. Bakmayın abicim şahsımıza Deli Memet dediklerine; bizim de kılıcımız keser buralarda. Demirçelik fabrikalarında adımız bilinir, sendikalarda lokal yöneticilikleri yaparız, partilerde delegeyizdir. Oturmasını, kalkmasını biliriz. Sonra Karadeniz uşağıyız, bir de Kayabaşı’nın ileri gelenlerindeniz. Değme partici, sendikacı çiğneyip geçemez bizi… Gördüklerinde hatırımızı sormadan, gönlümüzü almadan, sırtımızı okşamadan bırakmazlar; onlarınki de çıkarları gereği elbet abicim, bilirler arkamızda insan olduğunu, gücümüz bulunduğunu…

Neyse lafı uzatmayalım; biz bu Deli Celal’den illallah dedik abicim başkanlığı boyunca. Ulan Deli Celal, alacağın olsun dedim içimden. İlk fırsatta da topladım abicim kongreyi, bastım tırpanı… Ayıptır söylemesi abicim, Kayaspor’un yeni başkanı benim anlayacağınız. Hem başkan, hem hoca… Bizde âdet böyle abicim. Böyle gördük eskilerden. Kulüp başkanıyım diye şişinmek yetmez abicim, topçunun evrakı, fotoğrafı, her şeyini sen bulup buluşturursun. Hoca olursun takıma, çocukların maça hazırlanması, idmanı elbet senin üstüne de, maçlardan önce karınlarının doyurulması, malzemelerin sağlanması, toplanması da görevin olur bir yandan. Şimdi hem kulüp başkanı, hem de hocası olarak düşünün bakalım ki, ben nasıl bir işin altına girmişim. Biz böyle gördük büyüklerimizden. Şu Erdoğan Abi; hani Kel Erdoğan dedikleri. Demirspor’un hocalığını yaptı yıllarca. Önceleri topçusuymuş tabii ki… Buranın geleneği bu… Önce top oynar, sonra da hoca ya da yönetici olursun. Delikanlı adamın işi budur!

Hocamızdı Erdoğan, yemin billah abicim, yıllarca elleriyle hazırladı yiyeceğimiz ekmekleri. Eti ne budu ne Demirspor’un? Yıllarca abicim, her maç sabahında, ekmeğimizin üstünde Kel Erdoğan’ın elleri vardı. Hocalık böyledir bizim amatör kümede.

Exit mobile version