Bir millet düşünün ki, bir zamanlar kendi kendine yeten, kendi yağında kavrulurken milli kaynaklardan milli eserler üreten…
Bir Millet var dı ki; Tarımda kendi üretimi ile geçinen, çiftçisinin ürettiğiyle beslenen, kendi alnının teriyle kazandığı ekmeği sofraya koyardı.
Bugün mü?
“Askıda Ekmek”, “Askıda Çay”, “Askıda Yemek” ve şimdi “Askıda Buğday”, ”Askıda İftar” ve ”Askıda Sahur” ile askıya alınan Millet..
Bize de ASKIDA YAZI yazmak kalıyor tabi…
Bu tablo, sadece ekonomik bir zorluk meselesi değil, aynı zamanda sosyal-kültürel çöküşün süreci..
1960 lı yılların önemli sloganı dahi olan, bu toplumun ümmet anlayışı ile “komşusu açken tok yatan bizden değildir” ..
Elbette ki değildir..
Ancak bu yardımlaşma kültürü, toplumun büyük bir kesimi için bir zorunluluk hâline geldiyse, o zaman burada derinlemesine düşünmemiz gereken bir şeyler var demektir.
Askıya alalım yazımızı..
Eskiden “tarım ülkesi” olarak bilinen Türkiye, neden buğdayını dahi dışarıdan almak zorunda kaldı?
Neden çiftçi ekip biçemez hâle geldi?
Neden fırıncılar, simitçiler, lokantacılar “Askıda” sistemine mahkûm olacak kadar müşterisinin alım gücünün düştüğünü söylüyor?
Bir millet, üretmek yerine tüketmeye, çalışmak yerine yardımlara muhtaç olmaya sürükleniyorsa, burada ciddi bir sorun, ekonomi politikalarında vahim hatalar ve gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik olduğunu göstermez mi….
Bakın burası çok önemli… Yaşanan bu durum yalnızca son dönemin veya bir iktidarın meselesi değildir.
Bugün yaşanan ekonomik sıkıntılar, yıllar boyunca birikmiş hataların, yanlış kararların ve ihmal edilen tarım, sanayi ve üretim politikalarının sonucudur.
Devam eden hatalar anlayışı ile bu sorunlar kökleşmiştir…
Eğer Türkiye yeniden kendi kendine yetebilen bir ülke olmak istiyorsa, yapısal reformlara, planlı kalkınmaya ve üretim ekonomisine geçişe ihtiyacı vardır.
“Askıda Buğday” çağrısı, belki de bu gerçeğin en acı sembollerindendir…
Çünkü ekmek, çay, yemek gibi yardımları anlıyoruz ama bir ülkenin temel besin kaynağı olan buğdayı dahi yardıma muhtaç hale getirmesi, bambaşka bir çaresizliğin nedenidir..
Türk milleti, tarih boyunca savaşlardan, yokluklardan, krizlerden çıkmayı başarmış bir millettir.
Lakin, bunu başarmanın yolu, günü kurtarmak için yapılan yardımlardan değil, askya bıraılan ekmek,buğdağ vs. değil, toplumun her kesiminin yeniden üretebilir hale getirilmesinden geçmektedir.
Elimizi vicdanımıza koyup sormalıyız: Biz gerçekten bu hâlde mi olmalıydık? Ve bu gidişatı tersine çevirmek için ne yapmalıyız?
Sorunun cevabı, “askıda” değil, çalışarak, üreterek, adaletli bir ekonomik sistem içindedir..
Bize BALIK VEREREK hayatı zindan etmeyin…
BALIK TUTMASINI öğretin…