Aydın’ın Derdi Büyük !

-Gündem Ajans- TGF ( Türkiye Gazeteciler Federasyonu) 52. Başkanlar kurulu toplantısı için Egenin tarım ve turizm kokan çağdaş, temiz bir kentindeydik geçtiğimiz bir hafta boyunca…. “Dağlarından yağ,ovalarından bal akan” Aydın’da Gazeteciler Cemiyetinin’ başarılı organizasyonuyla dolu dolu 5 gün yaşadık..Adnan Menderes’in büyük saygı gördüğü, İnsanın yaşama sevinciyle dolu olduğu AYDIN’da bir de acı bir tablo gördük.. […]

-Gündem Ajans-

semih-gulen

TGF ( Türkiye Gazeteciler Federasyonu) 52. Başkanlar kurulu toplantısı için Egenin tarım ve turizm kokan çağdaş, temiz bir kentindeydik geçtiğimiz bir hafta boyunca….

“Dağlarından yağ,ovalarından bal akan” Aydın’da Gazeteciler Cemiyetinin’ başarılı organizasyonuyla dolu dolu 5 gün yaşadık..Adnan Menderes’in büyük saygı gördüğü, İnsanın yaşama sevinciyle dolu olduğu AYDIN’da bir de acı bir tablo gördük..

Oysa Nazilli’nin o meşhur deyimi kulaklarımızda halen “ Eşeğini kaybet ama Neşeni asla” anlayışı ile Ülkenin 70-100 yaş limitin de en çok yaşayan vatandaşlarımızın ili AYDIN’da şimdilerde de dert büyük.. Kanser ev ev, sokak sokak sarıyor uzun ömürlüler kentini ve Vatandaşlar korkularını her platformda dillendiriyorlar.

Aydın “DÖRT –T-“ si ile anılıyor.. ( Tarım-Ticaret,Tarih-Turizm) olarak adlandırılan bu Dör T ye bugün sahip çıkamama korkusu var kentte..

Tarım üretimi yapan çiftçiler, jeotermal enerji firmalarının kontrolsüz olarak doğaya saldığı buhar ve su nedeniyle TARIMIN ve TARİHİN yok olacağı korkusu yanı sıra KANSER vakalarının çoğalması ile de dertlimi dertliler..

Ancak Kentin Valisi, Belediye Başkanları, Rektörü, STK ları bu konuda sanki yorum yapmaktan korkuyorlar.. “Tarıma,Tarihe kısacası kentin Ticaretine sekte vuracak” bu söylemler diye korktuklarını da dost sohbetlerinde dile getiriyorlar…

Aydın’da jeotermal su, çevre katliamına neden oluyor.. Yani yüksek derecede kaynar su/buhar veya su formunda doğaya bırakılıyor.. Sonra ortaya çıkan kötü koku ve kirlenme, çiftçilerin/köylülerin tepkisini çekiyor.. Çünki son yıllarda kanser olan onlar..…

Üreticiler “İncir o kadar hassas bir ürün ki, çok küçük hava değişikliklerinden hemen etkileniyor” diyorlar. Burada hemen bir bilgi notu verelim, “Aydın; İnciri ve Kestanesi ile Ülkenin %80 ihtiyacını karşılıyor” ve tadı damakta İncir üretimi yapılıyor. Kentte “İncir eker biçersin olursun Zengin, Eğer eker biçersin zeytin, aç kalmazsın” deniyor.

Bu arada uğraş veren, Aydın için Ülke için mücadeleye de girenler yok değil… Köylüler, Çevre dernekleri gibi..

Tabipler odası eski başkanı halen AYÇEP 2.Başkanı Doktor Metin Aydın bakın nasıl bilgilendirdi bizi;  “Aydın’daki toprakların %80’nin jeotermallerin kullanımına açılmış olması, şu anda Türkiye’de üretimde olan ve gelecekte Türkiye’de yapılması düşünülen jeotermal santrallerin %80’nin de Aydın’da olmasından kaynaklanıyor. Jeotermal işletmeler kurulum ve işletim aşamasında doğal ve tarımsal bitki örtüsünü ortadan kaldırıyor, zeytinlikler ve diğer bahçeler sökülüyor,tarım topraklarının doğal profil özellikleri bozuluyor, atmosfere ve yüzeye zararlı ağır metaller ve gazlar salgılıyor,etki alanı içindeki insanlara,hayvanlara,doğal ve tarımsal bitkilere,yüzey ve yer altı sularına olumsuz fiziksel,kimyasal ve termal etkiler gösteriyor. Jeotermaller kurulurken ÇED istenmiyor ve acele topraklarımız kamulaştırılıyor”

Buyurun bakalım…Kentte siyaset neden kitleniyor diye bir düşünün bakalım… 

ÇED raporunun (çoğunluğu İtalya Firmalarından) İstenmemesi ilginç geldi bize, Çevre konusunda duyarlı olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, mevcut Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ceylan’a konuyu bizzat ben taşıyacağım,aktaracağım sözü de verdim Aydın’da gazeteci arkadaşlarıma..

Büyük Menderes nehri şu anda Ergene ve Gediz’den sonra Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri dediler, çok ilginç geldi bize ve  “Her şeyden öte Menderes’in’ adına yakışmaz” dedik (!) bizde 

Menderes nehrinin, yer üstü ve yer altı sularının en önemli kirleticileri arasında yer altından çıkarılan ama geri reenjekte edilmeyen, jeotermal akışkanlar yer almasından kaynaklandığı anlatıldı bize.

Peki kentteki Üniversite nerede diye sorduk, “ ADÜ Bahçe Bitkileri Bölümü Alangüllü’de 2013-2015 döneminde yaptığı çalışmada incir ağaçları ve meyvelerinin jeotermallerden salınan Bor’a maruz kaldığını,jeotermale yakın kuru incir ürünlerinde ağır metal oranlarının fazla ,jeotermale uzak incirlerde ise az olduğunu saptadı” şeklinde bilgi verdiler..

Demek ki bilimsel olarak bu kanıtlanmış ve vatandaşın yaşadıkları ile örtüşmüş…

Aydın’da şu anda faaliyette bulunan tüm jeotermal santraller bir termik santrali kadar CO2 (Karbon dioksit) , üç termik santrali kadar SO2 (Kükürt dioksit),bir termik santrali kadar NO2 ( Azot dioksit) emisyon miktarı salgılamaktadır şeklinde verilen teknik bilimsel bilgiler karşısında donduk kaldık iyimi..

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Aydın jeotermal atıkların en fazla toprak kirliliği yaptığı üç ilden biriymiş… Aydın’da jeotermal kapasitesinin tümü kullanılır hale gelince bu emisyonların hepsi 5 ile 25 kat arası daha fazla olacak deniyor ya işte o zaman yandı keten helva derler bizim buralarda da buna..

TGF 52. Başkanlar Kurul toplantısını mükemmel organize eden Aydın Gazeteciler Cemiyet Başkanı ve Yöneticilerini kutlarken, bizim Efeler diyarında en çok dikkatimizi  çeken bu çevre olayına gerçekten üzüldük ..

Aydın’da jeotermal santrallerin tarıma,çevreye verdiği zarar sonucu halk topraklarını, işini kaybetme ve yoksullaşma sürecine girmiş..

Bir gazeteci dostumun ifade sine göre de “2010-2013 döneminde Türkiye’de kansere bağlı ölümler %18 artarken bu oran Aydın’da %42 olmuştur “

Aydın’da jeotermal su çevre katliamına neden oluyor… Yani bir kent <KANSER LE Şİ YOR>

Üstelik o kent tarımı ve de tarihi ile eşsiz güzelliklere, verilere sahip iken….Yok edilmesi adına Kanserleştiriliyor..

  1. Yazı

Exit mobile version