Aymazlığın Daniskası !

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun cezası, TCK md. 134/1 ve md.134/2’de suçun basit ve ağır hali olmak üzere iki ayrı fıkrada düzenlenmiş olduğunu biliriz.. Onun için “Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye […]

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun cezası, TCK md. 134/1 ve md.134/2’de suçun basit ve ağır hali olmak üzere iki ayrı fıkrada düzenlenmiş olduğunu biliriz..

Onun için “Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez.” diye de hükümlerine dikkat ederiz…

Tartıştığınız yada sizin haberlerinizi beğenmeyen, hatta hasbelkader bulunduğu kurumlarda Gazetemize karşı keyfi uygulamalar getiren biri ile muhatap olmama adına tarafımıza servis edilen bir haberde,  bizim de kendisinin şahsını ‘tanımadığımız’ ilkesi yanı sıra yine bazı resmi makamlarca da tanınmadığı konusunda resmi olmayan bilgi duyumlarımız dolayı,  yüzünü mozaiklediğimiz,  zat önce bizim de abone olduğumuz İHA ajans üzerinden ardından Safranbolu TSO yu kullanarak, kendi çevresine sosyal medya ağları üzerinden ‘KINAMA’ yayınlamış..

Bir internet sitesi denerek,  hukuki boyutlardan kurtulmak adına KARABÜK GÜNDEM GAZETEMİZİ görmezlikten gelen zat ve özel habercilerine de çok itibar gösterilmemiş..

Onu gördük..

Habere yorum yazan 1-2 kişi, paylaşan TSO çalışanı 2 kişi ve dayatma olmasına rağmen Meclis üyelerinden 3-4 kişi.

Ha birde TSO dergisini yapan zat! (ne alakaysa)

Şimdi nereden çıktı bu polemik denebilir..   

Anlatmaya çalışalım…

Birkaç ay önce bizim Gazetemizin Resmi İnternet sitesinden, “Karabük MÜSİAD kongresi öncesi eski Yöneticiler arasında FETÖ‘CÜ suçlamaları ve gözdağı” başlıklı bir haberimiz yayınlandı…

Haber kaynağı Karabük Haber Gazetesi İnternet sayfasında ki haberdi ve biz İddiaları ve gelişmeleri kaynak göstererek yayınladık…

Haberimiz Ankara-İstanbul derken geniş çaplı ses verince, zat-ı muhterem bizi arayarak haberin kaldırılmasını istedi…

Bizde kaldıramayacağımızı söyledik..

“- Peki” denerek telefon kapandı

Tehdit unsuru vardı yoktu doğrusu çokta kulak asmadık…

Ancak ortada müthiş iddialara dayalı suçlamalar vardı…

Bizim arkadaşlarımızı Avukatının aradığını öğrendik, sonra meclis üyesi bir başkasının da devreye girmesi ile orta yol bulma çalışmaları, haberin kaldırılma talepleri, falan derken, haberi bizim Kaynak gösterdiğimiz, yani haberin asıl yapımcısı kaldırınca, bizde kaldırmak zorunda kalmıştık..

Tabi haber okunması gerektiği kadar okunmuş ilgili makamların dikkatine girmişti..

Devletimiz, Yurttaşlarımız bu FETÖ metö terör örgütleri ile kimler nasıl haşır nesir nasıl bağlantılı zaten bilmekte.. Biz kimseyi bu FETÖ bilmem ne terör örgütünden diye suçlamayız, Kamunun bilmesi gereken iddialar varsa gündeme taşırız, bilgilendirme yaparız ama biz suçlama yapmayız/yapamayız..

Zaten DEVLET mekanizması İnsanların TC Kimlik Numarasından, kişinin  ne numarası var bakıp bilmiyor mu?

Bir de  atasözümüz vardır ‘YARASI OLAN GOCUNUR’ diye… Yarası olamayan zaten gocunmaz, keskin sirke gibi küpüne zarar vermez, diye de biliriz..

Şahsı tanımadığımız için ve yine  Resmi makamlarca nasıl tanındığını bilmediğimiz için bir nevi “görmezlikten” geldik..

Olayın özeti buydu…

Bizim öyle İl Müdürü atama, protokol gönderme vs. görevden alma gibi üstün yeteneklerimiz yok onun için haddimizi bilir gereğini kamu adına yapar, haberciliğimiz dışında her işe maydanoz olma gibi alışkanlığımız olmadığı için de işimizi yapar geçeriz…

Bir söylenen lafa, birde adama, demiş ya! Mevlana..

Ha ne diyorduk..

O MÜSİAD haberi sonrası, yani çekilen kılıçlar sonrası tabi ki inceden hedef olduk..

Bunu o zat’a yakın kişilerden, çevresinden gelen bilgilerden de alıyorduk ki, tanımadığımız kişinin ‘Kişilik Haklarını Koruma’ adına yaptığımız mozaikleme ses verdi..

Hem de ne ses..

Dedik ya Önce İHA Haber ajansına Özel Haber yaptırma.. Sonra Safranbolu TSO Sosyal medyasından paylaşım zorunluluğu…

Vay be..

Biz o zat gibi çok alınganlık göstermedik doğrusu.. Güldük tabi… Bu bizim meslek hayatımızın bir parçası biliyoruz…

Ve diyoruz ki; Biz işimize bakarız..

Örneğin, “FETÖ terör örgütü MÜSİAD yapılanmasına nasıl sızacak” haberi de yaparız, yarın diğer STK larda nasıl gizleniyor haberini de..

Yine biliyoruz ki, Devlet-Siyasi iktidar, bu FETÖ, terör örgütünün inlerine kadar girip yok etme konusunda kararlı…

Bir çok masum İnsanın canı yanarken, sağda solda gizlenen dünya İnsan olduğu iddialarını her gün yaygın basında da okumuyor muyuz..

Biz de kamu adına bu haberleri yapmakla sorumluysak (!) dedik ya biz işimize bakacağız, bugün de yarın da … Bundan sonra da..!

“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

                               bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak,

                               bu cehennem, bu cennet bizim.”

Not: TDK’na göre Aymazlık : “Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu, aymaza yakışacak durum, gafillik, gaflet, dalgı”

Exit mobile version