Akşam sekize gelmek üzereydi, karnım aç, karavanada nohut bulgur turşu var.
Varmış , haber aldım.
Bu nohut-bulgur-turşu üçlemesi geçen çarşamba da teşrif etmişti ,bu kez öğlen yemeğinde. Turşuyu almadım. Nohutla bulguru ekmeksiz kaşıklayıp yemek borumun alt ucunu şişirdim.
Yemek borusunun alt ucu şişince beyindeki doyma merkezi “tamam” diyormuş “doydun lan bırak artık.” Esasında mide çeperinin gerilmesi ile beyindeki doyma merkezi tatmin olur diye biliniyorken bu değişti.
Bir sabah genel cerrahi stajında (1991 sonbaharı) makale saatinde sıçanların doymasıyla alakalı bir araştırma okundu. Bülent isminde çok kilolu bir abi sunuyordu, genelde tişörtü göbeğini örtemiyor, göbeğini hep görüyorduk. Sunum sürerken birimiz parmağını kaldırdı. Ateş Kara’ydı.
Prof.Dr Ateş Kara. Hacettepe Çocuk Enfeksiyonda hoca olan, şu covid döneminde sıklıkla ekranlara çıkan ama son aylarda görünmeyen Ateş Kara.
Ateşle aynı sınıftaydık. Ateş ,henüz öğrenci olmasına rağmen, asistan gibi hoca gibi dergilerden makale okuyormuş. Ateş başka bir makaleden bahsetti, okumuş , dedi ki “ aslında beyinde doyma merkezine “doydum” sinyali gönderen yemek borusu alt ucundaki reseptörlermiş ( algılayıcılar), midedekiler diil.
Son durumu bilmiyorum, değişmiş olabilir, belki sinyal yukarı çıktı, belki biraz aşağı indi.
Neyse benim yemek yemem ilazım yemek borusu ya da mide çeperi ,neresi olursa.
Pide söyledim, yarım kıymalı , bir de çorba, mümkünse salata çoban olsun diye istirham ettim, malum soğansız salata olmaz.
Çorba ezogelin,her zaman ilk tercihim. Özalp pide iyi yapıyor ezogelini.
Odamda tekim, sehpaya serdim malzemeyi, öğlen de nar suyu almıştım Migrosdan. 250 cc 5 tl olmuş, eskiden ( eskiden derken 2-3sene) 1 litresi 4 liraydı niyse ,verdik bitti.
Radyo açık bu arada, çoğu zaman olduğu gibi açık. .Radyo dinliyorsam ya Radyo Voyage ya da TRT Türküdür. TRT türkü dinliyordum.
Programın son türküsü anons edildi: “Bastım da kırıldı iğdenin dali” Yozgat türküsüymüş. Yav arkadaş ne Yozgatmış, türkü Allah türkü bitmiyor Yozgat türküleri.
Bunun arkaplanında TRT’nin Muzaffer Sarısözenle beraber fenomen derlemecisi olan Nida Tüfekçi’nin Yozgatlı olmasının payı illaki vardır.
Nida Tüfekçi’nin Yozgat’ta kentin ortasında bir yerde heykeli var. Ali Ekber Çiçeğin Erzincan ‘da , Hisarlı Ahmet’in Kütahya’da heykelleri olduğu gibi.
Konu dağılmasın konumuz “Bastımda kırıldı iğdenin dalı “türküsü.
Orta 3 bitmek üzereyken çoğu yıl olduğu gibi bitmiş derslerin boş derslerinde öğretmenler türkü okuturdu. Türkü şarkı ne varsa işte herkes bildiğinden bir şeyler okur.
Bazısı istekli bazısı isteksiz görevlendirme ile.
Ben Edip Akbayram’dan Selda’dan falan okurdum Orta 1’deyken.Baktım ortam müsait değil bıraktım.
Elan Edebiyat öğretmeni olan Ahmet’in sesi iyiydi. “Mihrabım diyerek sana yüz vurdum” u okuya okuya tüm sınıf ezberledi.
Sınıfın o zaman çalışkanlarından olan,Rıfkı ( Din dersi öğretmeni ve tüccar şimdi ) öğretmenlerin sıkıştırmasından bıkmış mıydı yoksa gerçekten istedi miydi valla bilmiyorum bir gün Rıfkı beklenmedik bir şekilde türkü okumaya başladı.
Bu türküyü “Bastım da kırıldı iğdenin dalı”.
Yav dersteyiz enstrüman falan yok olduğu kadar oluyor işte , aslında orta3’üz birkaçımız ağzıyla enstrüman yapabilirmiş sırıtsa da henüz tam büyümediğimizden kurtarırdık. Demek aklımıza gelmemiş.
Bastım da kırıldı türküsünün uzunca bir nakaratı var :
Oynaksın diller diller
Kaymaksın diller diller
Açılsın güller güller
Açılsın kollar kollar
Ne bilsin eller eller
Görüyorsunuz ,diller, güller,kollar,eller uzadıkça uzuyor.
Rıfkı türküyü her okuduğunda bitmeyecek bu türkü derdik. Saydıkça sayıyor, el,kol dil, gül.
Bu kelimelerle kafiye yapmanın kolaylığından olsa gerek.
Rıfkı buna bir iki ekleme yaptı mı “incesin beller “ gibi mesela ya da aynı nakaratı tekrar mı etti sanki daha uzun okuduydu öyle anımsıyorum.
Geçmiş gün, türkü okundu bitti.