Öyle yalan bir dünyadayız ki.
Karanlık adamlar için ‘ışığın keşfinden’ daha anlamlı gerçektir para!
En kötüler masum görünmeye çalışıyor..
Sokakta hayvanlara acımayanlara, ormanları cayır cayır yakanları, çevreyi kirletirken kahkaha atanları, seyrediyor hayat..
Kadınlara çocuklara yapmadıklarını bırakmayanlar pişmanlığı dahi olmayanlar, mutluluğun üzerine kurulu bu hayattan nemalanıyor..
1 Liraya satılan fabrikaların gölgesinde büyüyen çınarlar, o paylaşım sohbetlerinde kurulan hain planlar..
Helal para ergiyen madenin mai ateşinde alın terine karışmış, bugün tatlı tatlı yiyenden acı acı çıkacak pozisyonunda..
İnsanoğlu kendine ikiyüzlü yeni bir dünya yaratmış…
O senin adamın, bu benim..
Kim kaç liraya satılmış?
Dün sahtekar dediğine bugün canım,
Dün canım dediğine bugün düşman olmak hele hele Küfür kıyamet, iftira gambazcılık kötülüğün himayesinde; nefret yüklü bir saltanat kurmak..!
Düşünmek, üretmek ve harama yüz vermemek! Prim yapmayınca, işte o zaman yoksulluk kader olur…
Kaçınılmaz…
Oysa bu dünyayı sevmeyi kendilerine yakıştırmayanlara ne çok şey verdi o kader.
Birde, sanal alemde güzellikler kenara atıldı, nefrete itibar verildi..
Doğrulara cevap veremeyenler sosyal medyalarda sataşma kültürüne sığındı.
Yoktu verecekleri cevap, zavallıların sahtekarlıkları yakında gün yüzüne çıkacak..
İnsandan insana geçmesi gereken toplumsal duygular köreltildi, yardımlaşmaya enayilik diye bakıldı malı götürene alkış tutuldu..
Sosyal medyalarda bile beğeni kişilere göre yapılır oldu
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın şiiri okunurken bir bir sokuldu o yılanca masum onlarcası.
Yine de akıllanmadı
İnsanların mutlu olması için hiçbir şey yapmayanları baş tacı etti hayat.
Kendine bir anlam kazandırmaya çalışırken, düşünen insanlar için de anlamını kaybetti. Zaten.
Yine de durulmadı
Sorun bakalım hemen yanı başınızda kine “nasılsın?” diye..
Bazıları geleceklerinden vurulmuştur, bazıları geçmişinden.
“Geçinip gidiyoruz” derler.
Geçinip gidenlerin yanında…