“Bence dünyada kadın olmak zor..”

‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ kapsamında günümüzde başarılı olan Kadınlar ile söyleyişimiz bu kez Bursa Uludağ Üniversitesinde öğretim Görevlisi Berrin Sarıtunç ile gerçekleşti. Mütevazı, öğretici yapısı yanında onun bir Karabüklü oluşu bu söyleyişiyi yapmamızda etken oldu. Araştırma alanında “Safranbolu İlçesi Halk Kültürü ” adı altında araştırma kitabı bulunan Sarıtunç’un,  çok sayıda yurt dışı bağlantılı projede […]

‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ kapsamında günümüzde başarılı olan Kadınlar ile söyleyişimiz bu kez Bursa Uludağ Üniversitesinde öğretim Görevlisi Berrin Sarıtunç ile gerçekleşti.

Mütevazı, öğretici yapısı yanında onun bir Karabüklü oluşu bu söyleyişiyi yapmamızda etken oldu.

Araştırma alanında “Safranbolu İlçesi Halk Kültürü ” adı altında araştırma kitabı bulunan Sarıtunç’un,  çok sayıda yurt dışı bağlantılı projede rol alıyor. Kitap, İlk tırnak kesme ritüelinden cenazelere, düğünlerden yemek tariflerine dek bugüne dek sürmüş ya da kaybedilmiş gelenekler, maniler, deyişler her Safranbolulunun ve kente ilgi duyan tüm vatandaşların dimağına hitap ediyor

Bugüne dek Safranbolu üzerine 8000 fotoğraflık bir arşivi bulunuyor.

İşte, halen Bursa Üniversitesinde Türk Dili Bölümünde Öğretim Görevlisi olan Berrin Sarıtunç ile 8 Mart Dünya Kadınlar gününe ithafen yaptığımız söyleyişi

  1. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

1978 Karabük doğumluyum. İlkokulu şu anda Kent Meydanı olan yerde yıkılan Atatürk İlkokulunda, ortaokulu ise Karabük Yenişehir Ortaokulunda bitirdim. Liseyi Safranbolu Lisesinde tamamladıktan sonra aynı yıl(1999) Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakütesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini kazandım. Okulu dereceyle bitirir bitmez –şanslılardandık sanırım-1999’da Bursa Karacabey Anadolu Lisesine atandım. 2,5 yıl MEB’de görev yaptım. 2000 yılında Balıkesir Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisans eğitimime başladım.

Ardından Balıkesir Üniversitesinin sınavlarına girdim ve kazanınca kurum değişikliği yaparak akademiyeye atıldım. 2002 yılından beri üniversitede görev yapmaktayım. 2005 yılında ikinci yüksek lisansımı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesinde tamamladım. 2006 yılında Uludağ Üniversitesine geldim ve o tarihten beri burada görev yapmakta aynı zamanda İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri alanında doktora tez aşamasında bulunmaktayım. Yurt içi ve yurt dışında pek çok projeyi tamamladım. Eylül Naz adında 10 yaşında bir kızım var.

Ben “insan insanın gölgesinde yetişir” sözünü düstur edinmiş kişilerdenim. Bu nedenle öğrenmeye ve öğretmeye kendimi adadım. Bu benim hayat tarzım. Öğretmenlik sonsuz öğrenme süreci. Her daim kendinizi yenilemek ve geliştirmek durumundasınız. Mezun olunan bilgilerle, kendine yeni bir şey eklemeden aynı şeyleri anlatmakla bu ülkeye bir şey katamayız.  Bu nedenle her daim seminerlere, kongrelere katılarak, yazarak, çizerek, okuyarak, öğrenme gayretinde olmakla birlikte bilgimin zekâtını vermek adına gençlerin kendilerini yetiştirmesine vesile olmaya gayret ediyorum.

Ben kendimi bildim bileli öğretmen olmak istedim. Bizim çocukluğumuzda şimdiki gibi internet, kitap, materyaller yoktu. Eski bir gazete bulsam bile onu okumaya okutmaya anlamaya çalışırmışım. Evde bir kara tahtam vardı. Annem süngerden bir silgi yapmıştı babam da küçük bir tabure. En kıymetlilerimdi. Birisi gelince saklanır kimselerle paylaşamazdım. Yaşıtlarım dışarıda oynarken ben öğretmencilik oynardım. Daha sonra iş  üniversite sınavına gelince 99’larda iki basamaklı sistem vardı, 24 tercih yapılarak ÖYS’ye girilirdi. Benim 24 tercihimin tamamı öğretmenlik idi. Çok şükür Allah bana nasip etti. İnsanın sevdiği istediği bir mesleği yapması çok keyifli, verimi kaliteyi artıran temel unsur. Bu anlamda gençlerin kendi ilgi yetenek ve eğilimlerini hayattan beklentilerini bilmeleri çok önemli. Ben MEB’de çalışırken anladım ki öğrenme sürecini devam ettirmek istiyorum. Araştırmaya öğrenmeye meraklıyım. Üniversiteye geçmeye karar verdim.

Bence dünyada kadın olmak zor…. Elbette Türkiye’de ve akademide daha zor. İnsanlar öğretmenlik denince yarım gün okula giden, yaz tatillerinde 3 ay yatan, ara tatillerde işi olmayan bir meslek gibi algılıyorlar. Oysa ne MEB’ de ne de üniversitede böyle bir şey var. Öğrenci olmadığında ders olmadığında da devam eden bir hayat ve arka plan bulunmakta. Sınavlar yapılıyor, notlar giriliyor, ders materyali hazırlanıyor, ek sınavlar yapılıyor, eğitimler veriliyor alınıyor gibi. Kişiler bunu görmediğinde ders bitince işlem bitti sanıyorlar ( isyan gibi oldu biraz sanırım) hele üniversitede olunca gece dersleriniz oluyor, ders saatiniz ve öğrenci sayınız çok fazla oluyor.  Hele ki başta belirttiğim gibi öğrenmeye meraklı iseniz akademik çalışmalarınız ( tezler makaleler, bildiriler) için yaz kış sabahlara kadar bilgisayar başında oluyorsunuz. Elbette bu bir tercih. Ben hayatımdan memnunum.

Kütüphaneye bırakın orada yaşarım ben diyebilirim kızım da çok şükür benim gibi. Ama annelik işin içine girince işler değişiyor. Kendiniz uykusuz kalabilir veya bir şeyler atıştırmakla günü tamamlayabilirsiniz. Ama anne olunca gece 12’de “et suyu çıkarayım da çocuğa çorbayı ondan yapayım” diyorsunuz makalenizi yazarken. Bu nedenle ben kekimi, böreğimi yapayım çay kahve muhabbet gündüz kuşağı modunda diyen bir yapıda iseniz bu meslek size göre olmayabilir

Kadınların öğrenmesi çocukların öğrenmesi demektir. Cehaletle en büyük savaş da budur. Üreten, öğrenen, gelişen kadınlarımıza ihtiyacımız var. Medya endüstrisinin bize pompaladığı değerlere göre kendini şekillendiren kadınlara değil, kendinize evlatlarına ülkesine yapacağı çalışmalarla değer katan kadınlarımıza ihtiyacımız var. Bu anlamda bölgedeki kadın çalışmalarını büyük bir beğeniyle takip ediyorum ve yürekten destekliyorum. Bu anlamda yapılabilecek her türlü desteğe açık olduğumuzu da sizlerin vesilesiyle dile getirmek isterim.

Şu anda Safranbolu ile alakalı ikinci kitabımın çalışmalarını yürütüyorum. Arşiv, veri toplama, mülakatlar vs. Diğer yandan Gazi Üniversitesinden bir hocamın kitabı ile akademik uluslararası bir derginin editörlük görevlerini yürütmekteyim. Halkevlerinin sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında yürüttüğümüz projemizi tamamladık onun kitabını düzenleme aşamasındayız. Aynı şekilde Balkanlar ile yoğun temas halindeyim. Bir süre üniversitede balkan danışmanlığı görevi yürüttüğüm için Kosova ve Makedonya ile işbirliği halindeyiz. Mevlana projesi kapsamında “Kosovada Okul Öncesi Dönemde Değerler Eğitimi” çalışmamızın makalesi üzerine çalışmalar devam ediyor. Bu yoğun süreçte doktora tezim gençlik ve sosyal medya üzerinde olduğu ve başta da belirttiğim gibi rehberlik hizmetlerinin hayattaki önemine inandığım için BEBKA ile gençler üzerine mentörlük çalışmaları yürütmekteyim.

Benim yüksek lisans tezim Safranbolu ve halk kültürü üzerine idi. Bu çalışmamızı zenginleştirip geçen yıl Safranbolu İlçesi Halk Kültürü adında bir kitap çıkardım. Kitap, Safranbolu’nun halk geleneklerine dair kapsamlı bir derlemeyi içeriyor. İlk tırnak kesme ritüelinden cenazelere, düğünlerden yemek tariflerine dek bugüne dek sürmüş ya da kaybedilmiş gelenekler, maniler, deyişler her Safranbolulunun ve kente ilgi duyan tüm vatandaşların dimağına hitap ediyor. Milli Kütüphane kaynakları başta olmak üzere, çok sayıda kaynağı taradım. Kentin ileri gelenleriyle görüştüm, halk kültürünü kayıt altına aldım pek çoğu bugün maalesef aramızda değiller. Safranbolulu eski bir ailenin kızı olarak ve bu kültürle büyümüş biri olarak bu değerlere çok önem veriyorum. Bu konuda araştırma yapmaya çalışıyorum. Şu anda amcamın oğlu İsmail Sarıtunç tarafından işletilen Sarıtunç Deri Müzesi ve debbağlık kültürüne yoğunlaştım mesela.  Bu tarz değerlerin turizme kazandırılması, kültürel mirasın korunması için tanıtımının yapılmasının gerekliliğine inanıyorum. Bu anlamda belediyelerin bölge kalkınma ajanslarının ve üniversitenin büyük bir öneme sahip olduğunu biliyorum.

Yurt dışında bu tarz kültürel mirasların korunması, tanıtılması, özel müze statüsüne getirilmesi ile ilgili çalışmaları takip ediyorum. Bu anlamda ilgili kurum ve kuruluşlardan destek beklediğimizi bu vesileyle dile getirmek isterim.

Safranbolu UNESCO kültürel miras listesine alınalı 25 seneyi tamamladı. Ancak somut olmayan kültürel miras konusunda da çok büyük bir hazine, yaşayan bir açık hava müzesi. Bu anlamda böyle bir somut olmayan kültürel miras müzenin açılması ile ilgili çalışmaların yapılması irtibata geçilmesi yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Coğrafi işaretli ürünlerin sayısı da  artırılabilir.

Yine halk kültürü açısından cumhurbaşkanlığı tarafından desteklenen “Türk Masal Külliyatı” projesinde Batı Karadeniz Bölgesinde masal derlenmesine destek vermekteyim.  Tüm bu saydıklarımı uzaktan gerçekleştirmek meşakketli olmakta ve de uzun sürmekte. Sahadan uzak olmanın en büyük dezavantajı da bu. Aslında bölgenin insanısınız. Ancak yerinde yapılan çalışmalara katılamıyorsunuz. Veya destek bulma konusunda süreç uzuyor. Bu bağlamda ben debbağlık ve masal dâhil Safranbolu ve çevresi dâhil yapılacak olan tüm çalışmalara seve seve destek vereceğimi eklemek isterim. Gözden ırak olan gönülden ırak olur yerine manevi olarak doğduğumuz büyüdüğümüz topraklara katkıda bulunma isteğimize bölge ileri gelenlerinin ses vereceğine inanıyoruz.

Sayın Sarıtunç, Bursa’da bir Karabüklü olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ederiz. Başarılarınız daim olsun…

Ben teşekkür ederim.Böylesi anlamlı bir günde bu fırsatı verdiğiniz için de sizlere, yine destek olan kurum Yöneticilerimize, Bursa Üniversitesi Bölüm Başkanlığıma ve kıymetli hocalarıma, hassaten teşekkür ederim…

Exit mobile version