ÇILDIRACAM YA, HAKKATEN ÇILDIRACAM

  ÖZET: Rica ediyorum bişey yaparken iki kere düşünüpte yapın.. İlk aklınıza gelen şey sizin için doğru olabilir ama bari bize acıyın… İki kere düşünmezsen, Ayşeyle kurduğun hayalleri, Fatmayla yaşayıp, Hayriye ile coşarsan, Kezban ile evlenirsin… Başlarken Önemli Notumuzu yine paylaşmış olalım: Mizahimsi yazar Titrettin Abiyi mizah sevmeyen okumasın.. Net bilgi..   Tez zamanda Newyork […]

 

ÖZET: Rica ediyorum bişey yaparken iki kere düşünüpte yapın.. İlk aklınıza gelen şey sizin için doğru olabilir ama bari bize acıyın… İki kere düşünmezsen, Ayşeyle kurduğun hayalleri, Fatmayla yaşayıp, Hayriye ile coşarsan, Kezban ile evlenirsin…

Başlarken Önemli Notumuzu yine paylaşmış olalım: Mizahimsi yazar Titrettin Abiyi mizah sevmeyen okumasın.. Net bilgi..

 

Tez zamanda Newyork Times gazetesine rakip olası Karabük Gündem Gazetesindeki mısır tarlası büyüklüğündeki odam da köşe yazılarıma başlayınca, haliyle Titrettin Abi olarak bizde GÜNDEM olduk… Safranbolu Birlik Medya’dan Serap KARAOĞLU’ndan, Kent Meydanının ortasındaki direğe ismi verilesi estetikli patronum Semih GÜLEN’e kadar sağolsunlar kendi köşe yazılarında övgüyle bahsetmişler şahsımdan…

Bi yerde elleri mahkum… Yazılarımda ne kadar çamur biri olduğumu bildikleri için “Aman bize bulaşma da, kime bulaşırsan bulaş” demeye getirmişler. Akıllı politika… 3 bant bilardo da “ince görme” deyimi gibi ince görüp puan toplamaya çalışmışlar.. Ama bana sökmez.. Amele sümüğü gibi yapışır kalırım üzerlerine.. Sadece zamanı var…

Birde ilk yazılarımda yerel medyadaki bir iki kişiyi kaleme alıp, bazılarının arabalarına da zarar verdiğimi bildikleri için, yoğurdu üfleyerek yemeleri normal… Bi tek Serap KARAOĞLU’ndan accık çekinmiyo değilim… Kızı Bilge Naz avukatlık cübbesini üzerine giyip, İstanbul’da adalet dağıtmaya başlayınca ister istemez biraz tırsma geldi bana… İstanbul’da işler kesat deyip, benim yazılardan nem kapıp dava açma ihtimalini de göz önünde bulunduruyom… Bende çirkin şansı var, Bilge Naz için küçük lokma olmayalım durduk yere…

 

ELİ BOŞ GELMEMEK AKILLICA…

Neyse bakacaz ilerleyen günlerde…

Yazının özetinde, “Rica ediyorum bişey yaparken iki kere düşünüpte yapın.. İlk aklınıza gelen şey sizin için doğru olabilir ama bari bize acıyın… İki kere düşünmezsen, Ayşeyle kurduğun hayalleri, Fatmayla yaşayıp, Hayriye ile coşarsan, Kezban ile evlenirsin…” demiştim. Şimdi gelelim o mevzuuya..

Bu sabah oturmuş Karabük gündemine bugün nasıl bi katkı sağlayayım, memleketin siyasi dalgalanmalarına mı dalayım yoksa araştırmacı soruşturmacı bi o kadar da ısrarcı bi köşe yazarı olarak gündeme 2 tane bomba gibi haber mi patlatayım düşünceleri arasında gidip gelirken,  eline İmren Lokumdan 2 paket lokum alıp Trabzon eşrafından ve aynı zamanda sıkı okurlarımdan Mustafa KURİ geldi ziyaretime…

Tanıyanlar bilir, bilmeyenlerde benden öğrenmiş olsun… Mümkün olduğu kadar sayın KURİ ile 15 dakikadan fazla sohbet etmemeye çalışırım yıllardır. Aksi halde 15. dakikadan sonra benim şivede Trabzon şivesine kayıp “Dedim ona ki…” şeklinde devrik cümleler kurmaya başlıyom… Ona bi türlü Özneyi başta, Yüklemi sonda kullanmayı öğretemedim…

Neyse lokumların hatrına bugün yarım saatim feda olsun… “Lokumların birini TOR Çelik’ten Semih ERSOY gönderdi” dedi..

Sağolsun, düşünmesi yeter, falan demedim tabi ki.. İçinden gelmiş göndermiş, niye kompliman yapayım ki… Her haftabaşı gönderirse o zaman başka… Kent Meydanının ortasındaki direğe ismi verilesi estetikli patronum Semih GÜLEN’i bile tanımam o vakit…

 

TOR NE DEMEK Kİ?

Lokumlardan çifte kavrulmuş olanı açıp ağzım tatlansın diye 2 tanesini ağzıma atınca aklıma geldi… “Sayın KURİ, TOR ne demek biliyon mu?” diye sordum… “Hiç merak edip sormadım” dedi. “Ama bana kalırsa, Trabzon Ordu Rize’nun baş harflerini alıp kısaltmıştır” dedi…

La havleee… Trabzonluya öyle bişey sorarsan alacağın cevapta böyle olur zaten… “Ne alaka beee” demişim… 3 vilayeti birleştirip neden ortaya karışık salata yapar gibi koysun ki Şirketinin ismini…   Kesin başka bi anlamı vardır…

Haliyle kafama takıldı TOR Çelik firmasındaki TOR ne anlama gelir ki diye… TOROS Dağlarından esinlenmiş olsa direk Toros Çelik koyardı… Sadece TOR dediğine göre kesin başka bi anlamı vardır… Sahibinin İsminin harflerinden de öyle bişey çıkmıyo… “Semih Ersoy”.. “TOR”? … I ıhhhh.. O da değil…

Taktım bi kere kafayı, bulmam lazım diye düşünüp ağzıma 2 lokum daha attım… Konusu geçmişken yıllardır bu çifte kavrulmuş lokumu ağzıma 2 şer 2 şer atarım… Sanırım “Çifte kavrulmuş” derken, ordaki ÇİFT kelimesi tetikliyo bu alışkanlığımı…

Ne diyodum ben ya?? Heh hatırladım, TOR kelimesi ne anlama gelir diye takıldıydım. Adam çelik konstrüksiyon imalat montaj firması kuruyo ama ismini niye TOR ÇELİK koyar ki?? Hiçte duymadım bu güne kadar TOR diye bişey… Torf var, Bor var, Kor var ama benim literatürde TOR yok… Çıldıracam Allah canımı alsın ya..

Açıp internete bakayım dedim… İlk çıkan cümle “Tor: Sık gözlü balık ağı”… Ne alaka??? Balık ağıyla çelik konstrüksiyon şirketinin ne alakası olabilir ki… İnternette tırt çıktı…

Türk Dil Kurumu’na girip bakmak geldi aklıma… “Tor: Bir Dairenin Kendi Düzleminde Bulunan Fakat Merkezinden Geçmeyen Bir Doğru Çevresinde Dönmesiyle Oluşan Cisim”… Hoppala Hasan dayı, bi yerlerim seyridi…

Sabah sabah ağız tadıyla çalışalım diye masaya oturuyoz, başımıza gelenlere bak… “Kalk gidiyoz sayın KURİ” dedim… Kalk gidip soralım Semih ERSOY’a neymiş bu TOR.. Valla öğlen ki siesta uykuma setme verir cevabını bulamazsam… “Gidemeyiz Titrettin Abi, biraz önce şehir dışına çıktı.. Yarın veya sonraki gün gideriz” dedi…

Tabi yaaaa, sana göre hava hoş… Ben bunu öğrenemezsem nasıl olacak..? Halkın yazarına, araştırmacı soruşturmacı köşe yazarına bu yapılır mı?? Bütün dengem bozuldu.. Obsesif kompulsif bozukluğu var bende… Kafaya taktım mı illa ki çözmem lazım sorunu.. Of yaaa… O yüzden dedim yazıya başlarken, bi şey yaparken, bi şirket kurarken iki kere düşünmezsen, Ayşeyle kurduğun hayalleri, Fatmayla yaşayıp, Hayriye ile coşarsan, Kezban ile evlenirsin diye… Sanırım Semih ERSOY’da Şirketini kurarken artık ne düşündüyse Ayşeyle hayal kurup, Kezbanla evlenir gidi isim koymuş Şirketine…

 

YİNE YERİM BİTTİ…

Yazmaya başlayınca lütfen biri beni durdursun… Yine uzattıkça uzatmışım yazıyı.. Kim okur ki bu kadar uzun yazıyı, hiçkimse.. Sizde haklısınız.. Neyse diğer yazımda görüşene kadar şimdilik kendinize iyi bakın..

 

Meraklısına Not: Diğer yazımda Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odasına, Karabük Gündem gazetesi  olarak yaptığımız ziyareti kaleme alacam.. Ziyarette Semih GÜLEN’in yediği kurabiye sayılarını, kuruyemiş kasesindeki fındık fıstıkları cebine nasıl doldurduğunu tek tek ifşa edecem.. Hele biraz sabır…

 

 

 

 

Exit mobile version