Değerli Rektör Hocam…!

Geçtiğimiz ay Rektörümüz Burhanettin Uysal’ın üniversitemizin yeni öğretim dönemi bilgilendirme kahvaltısına ben de katıldım. Sayın Uysal genel bir değerlendirme yaparken Karabük Üniversitesi’nin kurumsallaşma yolunda büyük yol aldığını gördüm. Ben sadece Karabük Havaalanı ile ilgili aktardığı bilgilere ve sürece odaklanmıştım. Rektör Hocam “Bu havaalanı Karabük halkının birliğinin, beraberliğinin en güzel göstergesidir. Beş yıldır devam eden uzun […]

1507145_252768018261660_2983778682829239030_n

Geçtiğimiz ay Rektörümüz Burhanettin Uysal’ın üniversitemizin yeni öğretim dönemi bilgilendirme kahvaltısına ben de katıldım.

Sayın Uysal genel bir değerlendirme yaparken Karabük Üniversitesi’nin kurumsallaşma yolunda büyük yol aldığını gördüm. Ben sadece Karabük Havaalanı ile ilgili aktardığı bilgilere ve sürece odaklanmıştım.

Rektör Hocam “Bu havaalanı Karabük halkının birliğinin, beraberliğinin en güzel göstergesidir. Beş yıldır devam eden uzun soluklu bir çalışma oldu. Bugün havaalanı yapılsa da yapılmasa da en büyük kazancımız havaalanı yapılabilecek 133 bin metrekare bir yerimizin olması, yer sorununu çözdük. İmar planını da işlettik.” Dediğinde sevincim sonsuzdu.

Ancak yüzünde acılara yenilmeyen bir gülümseyiş vardı sanki!.. Ona göre havaalanı Karabük’ün dünyaya açılan penceresi üniversitemizin de olmazsa olmazıydı.

Aklım “yapılsa da yapılmasa da” sözüne takılmıştı. 5 yıldır neden uğraşılmıştı o zaman…

Kim bilir kendi tarihiyle yüzleşiyordu belki… Bu proje onun son gözdesiydi. Bir bütünün en önemli parçasıydı. “Hayallerimiz ne kadar büyükse gerçeklerin önemi yoktur” diyen oydu.

“Bugünü anlatmak için düne bakmak lazım” dediğinde çoğumuzun hayallerinde bile yoktu. K. Üniversitesi’nin geldiği nokta.

Sevgili Hocam… Güzel insan… Yorgun eylül gölgelerinde yürekli insanların sığınağıdır gökyüzü…

Kim bilir kaç kez gittin, kaç kez rüzgâr şarkılarını söyledi sen dinledin o tepelerde…

Kim bilir kaç kez dağların ve güllerin akrabalığına şahit oldun o tepelerde…

Kim bilir kaç arkadaşını, konunun uzmanlarını götürdün o tepelere…

Kim bilir kaç kez uçaklar mavi gökyüzü altında, Karabük’ün sahipsiz bulutlarına hayallerin eşlik etti…

Ömründen uzun ideallerin vardı…

Biliyorum Sevgili Hocam, çevrende küçük hayatlara sığınan, kendi çıkarları için bu projeyi geciktirmek isteyen insanları gördükçe üzülüyorsundur.

Sevgili Rektörüm;

Hayatın uzun soluklu bir kavga, gidilmesi gereken siyah beyaz çizgilerle kaplı uzun bir yol olduğunu sen öğrettin bize…

“Hayatın düşlere borcu var” der ünlü şair Yılmaz Odabaşı.

Oysa sen düşlerimizin de ötesine geçirdin bizleri. Üstelik sadece biz söylemiyoruz diğer meslektaşlarımda seslendirirken bizler sadece tüm Karabüklüler olarak gurur duyuyorduk.

Sen umudun ve mutluluğun resmini çizmeyi öğrettin Karabük caddelerine.

Umudu, umutsuz gibi görünen zamanlarda yüreklere taşıdın hep.

Şimdi Karabük semalarında gökyüzünün derinliklerinde umuda yolculuğa uçmak için düşün önümüze…

Hatırladın mı hocam son sözlerini? “Biz bu havaalanını yaparız. Bizim görevimiz yaşanacak tüm zorluklara direnmek ve kendi müziğimizi yapmaktır. Önce elimizde olan her şeyle… Yetmediğinde sadece elimizde olanlarla kazmayla, kürekle” dediğini…

Sevgili Okurlar;

Bir gerçek var ki insanların şarkıları, geçmişin şarkılarına alışıktır. Yarının şarkılarını duymak istediklerinde küçük hesapları olanlar yadırgarlar.

Ünlü bir düşünür “SİYASET ADAMI GELECEK SEÇİMLERİ, BİLİM ADAMI İSE GELECEK KUŞAKLARI DÜŞÜNÜR.” Der.

Değerli Rektör Hocam;

Yeter ki siz heyecanınızı kaçırmayın… Biz kazma, kürekleri çıkardık… Düşün önümüze… Karabük tarihine bir sayfa daha ekleyin!..

Bir sözümde “BİZ KARABÜK SEVDALISIYIZ” diyenlere…

Unutmayın “Baykuşlar karanlıkta bile görürken bizlerin aydınlıkta bile bir şey görememesi ilginç değil mi sizce…

Exit mobile version