Fabrikalar Yapan Fabrika ve Bir Ömür Bölüm 3

TDÇİ Tevsiat Montaj Pendik Şantiyesi Baş Mühendisi (Makina) Mustafa Hatinoğlu'nun  'FABRİKALAR YAPAN FABRİKA' Yazı dizisi (Yazı dizisinin ilk 2 bölümü yayınlanmıştı)

Birinci Bölüm Linki ;  https://karabukgundem.com/hatinoglundan-fabrikalar-yapan-fabrika-yazi-dizisi-2.html

İkinci Bölüm Linki ;  https://karabukgundem.com/hatinoglundan-fabrikalar-yapan-fabrika-yazi-dizisi-2.html

FABRİKALAR YAPAN FABRİKA VE BİR ÖMÜR Yazı Dizisi Bölüm -3-

Bir mühendislik harikası olan KIRK ÇEŞME SU TESİSLERİ ,

Osmanlı medeniyetinin dünya çapında bir projesi sayılır. İstanbul’a 55 kilometre mesafeden 1/1000 meyille suyu ulaştıran, SİNAN 16. yüzyılda İstanbul’da yaşanan su sorununu çözmüştür.

Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım.”

MİMAR SİNAN : İyi bir gözlemci ,meraklı , araştırıcı ve sorgulayıcı

Tonyy BUZAN ve Raymond KEANE tarafından yazılan DEHANIN EL KİTABI isimli eserinde tüm

zamanların en büyük dâhileri çeşitli kategorilerde puanlama yapılarak sıralanır. KATEGORİLER :

Bu kategorilere göre yapılan puanlama ve değerlendirmede alınabilecek en yüksek puan 835 iken LEONARDO da VİNCİ (1452-1519)

Alan Hakimiyeti, Çok yönlülük ,Güç ve Enerji ,IQ için tam puan alarak 822 puanla tüm zamanların en büyük dâhileri sıralamasında 1. olmuş.

MİMAR SİNAN (1490-1588)

AKTİF YAŞAM SÜRESİ ve ÜRETKENLİK alanında tam puan alarak tüm 782 puanla tüm zamanların en büyük dâhileri sıralamasında 21. olarak yer almış.

Meslek hayatım boyunca benim için rol model olmuş bu iki büyük dahi, sanatkâr, mimar ve mühendisi rahmetle ve şükranla anmak istiyorum.

Osmanlı dönemine bakarsak, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan TKSA D.1461-4 nolu elyazması defterde Mimar Sinan için “Mühendis-i zü-Fünûn [fenler sahibi mühendis]” ifadesinin kullanıldığını görmekteyiz.

Türk mimarlik tarihindeki en büyük mimarlardan biri olan Koca Sinan aradan yüzyıllar geçse dahi adından ve eserlerinden hayranlıkla bahsedilmektedir.

Sinan hayranı Japon Mimar Isozaki Sinan’a ve Süleymaniye Camiine olan hayranlığını şöyle dile getiriyor: “Bu kadar büyük bir yapıyı , bu kadar iyi bir denge içinde kurmayı nasıl başarmış? Dünya mimarlık tarihini çok yakından tanıyan biri olarak Sinan’ın bu eserini tek kelimeyle muhteşem bir yapıt olarak görüyorum.”

Prof. Sinan SERTÖZ “Matematiğin Aydınlık Dünyası” eserinde Mimar Sinan’ı anlatır: “BİLMEK YA DA BİLMEMEK

Matematik Antik Yunancada “matesis”, “ben bilirim” kelimesinden türetilmiştir. Osmanlılar da “riyazet”, yani “toy taylara baş kırdırma eğitimi” kelimesinden türettikleri “riyaziye” kelimesini kullanmışlardır.

Tarihte “ben bilirim” diye öne çıkan , taşa ve çamura baş kırdıran bir tanıdığımız var: MİMAR SİNAN. Hayatı Kayseri’nin Ağırnas köyünde Sinan Bin Abdülmennan olarak başlayıp “Bu şehr-I İstanbul’da “ Mimarlar Mimari Koca Sinan olarak biten Mimar Sinan yüz yıla yakın yaşamı boyunca “bilmek” fiili içindeki yaşam sevincini damıtabilmiş nadir ölümlülerden biridir.

Mimar Sinan’a Osmanlıdan son iş emri 26 Ocak 1588 günü (98 yaşında) gelir…Fakat bildiğimiz bir şey varki o da Ocak ayı İstanbul’da karlı geçer. Koca mimar düşer ve belini kırar. Altı ay kadar yattıktan sonra 17 Temmuz 1588’de ölür.

Mimar Sinan hakkında söyleyeceklerimizi onun söylediği bir sözle bitirelim:

“Dünya durdukça bu yaptıklarımı görecek zevk sahibi insanlar , çabalarımın ciddiyetini göz önünde bulundurarak insaf ile bakarlar ve hayır dua ile anarlar, inşallah.”

Sakın :”Bu minareleri , bu kubbeleri dikmek için matematiğe ne ihtiyaç var ?” demeyin. Böyle bir işin ardında muazzam miktarda hesap ve geometri bilgisi yatar. Bu bilgi olmadığı zaman ancak gecekondu yapabilirsiniz, yüzyıllara dayanabilecek bir şaheser değil. Özellikle de mimarlikla inşaat mühendisliğinin henüz ayrı meslekler haline gelmediği bir dönemde yaşamış olan Mimar Sinan çok iyi matematik bilmek zorundaydı. Ne yazık ki notlarından elimize bir şey kalmamış.

İstanbul’da Mimar Sinan’ın türbesini ararken yoldan birisini çevirip :”Sinan nerede ?” diye sorduk. O da bize gösterdi! Ölümünden 400 yıl sonra bir insanı önadıyla anıyorsunuz ve hâlâ insanlar onu tanıyorlar. Ölümünüzden 400 yıl sonra önadınızla anılabilmek herhalde ölümsüzlüğün tanımı olsa gerek. Ama ölümsüzlük de boş yere hak edilmiyor; önemli bir iş becermeniz gerekiyor. İstanbul neresidir sorusuna SİNAN’ın iz bıraktığı yerdir diyebiliriz.

İTÜ emekli profesörlerinden Kâzim ÇEÇEN :

FATİH İstanbul’u fethettikten sonra bilim adamlarını toplamış ve müspet bilimlerdeki gelişmeleri incelemek istemiş. Ve hatta meşhur Nasirettin Tûsi’nin Hendese-I Öklides’ini (Öklit’in Elemanlarının çevirisi) tekrar yazdırmış…Fevkalade güzel bir nüsha. Onları tetkik etmiş ve Bizans kaynaklarındaki eserlere bakmış. Asya’dan Ali Kuşçu’yu getirtmiş…Kadızade gibi büyük astronomlar ULUĞ beyin rasathanesine gitmişler gelmişler. Yani Fatih İstanbul’da bir bilim havası uyandırmış…

KANUNİ de ilme irfana çok büyük önem veren bir kişiydi. Benim kanaatimce eğer Kanuni olmasaydı SİNAN bugün bir duvarcı ustasından ileri değildi.”

Devam edecek ./.

Exit mobile version