ÖZET: Ahali son dönemlerde yerel seçimlerle uğraşırken, bir kısım gazetemiz yazarları da benimle uğraşmayı şiar edindi kendine… Hele seçim arefesinde bulaşmayayım dedim… Ama seçim bittiiiii… Eeeee? Ne “eee”’si? Öyle kem küm yok artık… Benimde sakin tavrımı kenara koyup aleyhimde atıp tutanlara cevap verme günüm gelmiştir…
* * *Seçim meçim derken son 1-2 aydır, yattık seçim konuştuk, kalktık seçim konuştuk… Gazetemiz Yazı Kurulu “Titrettin Abiye seçim döneminde yazı mazı yazdırmayalım, durduk yerde başımıza iş vermesin. Gitsin o sağda solda dolansın” kararı aldığını Semih GÜLEN’den yeni duydum.… Enginnnn siyasi fikirlerimi okurlarla paylaşmama müsaade etmeyen sözüm ona gazetemiz YAYIM Kurulu (ki buradaki “YayıM Kurulu” bilinçli olarak tarafımdan yazılmıştır) gazetenin de yaymasına yol açmıştır.
PARALEL MEDYA
İsmail AKÇA ve Semih GÜLEN paralel yapısına Metin ÇELİK ve Ergun BAŞKAYA’nında destek vermesiyle seçim öncesi yazmış olduğum 48 adet köşe yazım bizzat bunlar tarafından çekirdekçiye külah yapsın diye satılmıştır. Bunu da çekirdekçiye verdiğim küçük bi cep harçlığı ile öğrendim. Yetmiyormuş gibi bu “paralel medya” birde söylenti çıkarttılar başıma..Sözüm ona ben kaybetmeye tahammül edemiyormuşum.. İki ayrı kimliğim varmış.. Kazandığım zaman birinci kimliğim devreye giriyomuş, çok neşeli biri oluyormuşum..
Kaybettiğim zaman da yüzümden düşen bin parça oluyormuş..
Efendim.. Sözünü ettiğim kazanç ve kayıplar kağıt oyunu ile ilgili.. Yani arada bi oynadığımız 51 oyunu ile ilgili… Bizim gazetede çalışmadığınız için bilmezsiniz.. Aslında gazetemiz 51 oynanırken çıkan bir yayın organıdır.. (Siz misiniz bana seçim döneminde yazı yazdırmayan… Buda size kapak olsun… Gazeteyi deşifre etmeyen namerttir)
Olayı biraz daha açmak gerekirse gazetemiz yazar ve çizerlerinin bir kısmı kahvede kağıt başında toplanır, diğer kısmı da gazeteyi hazırlar.. Haliyle iddialı maçlar olur.. Ufak çapta bahisler yapılır.. Eğlenilir..
İşte hakkımda üretilen ve imajımı olumsuz etkileyen dedikoduların dayanağı bu kağıt oyunları sırasındaki tavırlarım..
* * *
SAVUNMA HAKKIMI KULLANIYORUM
Araya yerel seçimler, seyahatler neyim girdiğinden hakkımda atılıp tutulanlara şöyle ağız dolusu cevap veremedim.. Bu rehavetimi “kişisel zaferi” olarak yorumlayanlar olmuş.. Misal Ergun BAŞKAYA… O yüzden pür neşe dolaşıp, adeta kuyruğu ile oynamaya başlamış…Bir kere altını çizerek belirteyim ki kağıt oyununda sonuç ne olursa olsun, daima olgunlukla karşılamışımdır.. Özellikle kazandığım zamanlar gösterdiğim olgunluk dikkat çekicidir..
Asla şımarıp, sevinç gösterileri yapmam.. Alacağımı tahsil ederken “sonra alırım, vermesen de olur..” gibi tok gözlülük belirten laflar söylerim.. Ama ne olur ne olmaz diye bir elimi de açarım..
Kaybettiğim zaman efendi efendi hasmımı kutlarım.. Kazandığım zaman gösterdiğim olgunluğu karşı tarafın da göstermesini beklerim.. O yüzden alacak konusunda olay çıkartanlara biraz sinirlenirim, lakin terbiyemi bozup belli etmem..
MUHALİF GÜÇLER
Paralel Medyaya sorsanız, mağlubiyeti hazmedemezmişim, yenildiğim şahıslara maddi zarar verirmişim… Daha neler neler..
Bir kere, Şirinevler yolunda Stadyumun altındaki saklanıp İsmail AKÇA’nın arabasına taş atma işinin yenilmemle hiç ilgisi yok.. Ben gazetenin yayın politikası hakkındaki düşüncelerimi ifade etmek istemiştim.. Hem o da benim arabamı çizdi..
Ayrıca Karabük Postası Spor yazarı Metin ÇELİK’in arabasındaki çizikler de benim imzama benziyor olabilir.. Elinizde yazı uzmanından rapor mu var? İnsanları bu kadar rahat nasıl suçluyorsunuz?
Tamam! Arada bir sinirlenmiş olabilirim.. İnsanız nihayet.. Hepimizin gerildiği, tepki gösterdiği zamanlar oluyo illaki..
Mesela bir defasında Semih abiyle Ergun yenmişti bizi… Biraz hırslandım galiba.. Espri olsun diye uzanıp Ergun BAŞKAYA’nın boynundaki kravatı çekiverdim.. Adamcağızın yüzü morardı.. Ben yüzünün morarmasını, yaptığım espriye gülmesine bağladığımdan kravatın ucunu elimde biraz fazlaca tutmuşum..
Sonunda o gülmeyi, ben de kravatın ucunu bıraktım, anlaştık gitti..
Metin ÇELİK’in dizine attığım tekmenin de yenilgiyle ilgisi alakası yoktu.. Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü aleyhinde atıp tutuyordu.. O yüzden küçük bir darp olmuş olabilir. Hem o dizindeki çürüklerin benim tekmemden olduğu ne malum!…
Sonuçta, bugüne kadar oynadığım bütün 51 oyunlarında topu topu iki ya da üç defa rakiplerimin suratına bardağımdaki çayı fırlatmışımdır.. Heeee hatırladım, bir kere de cep telefonu fırlattım.. Benim yenilgiye tahammül edemediğim iddialarını dayandırdıkları olayların hepsi bu işte..
Aklıma gelmişken bir defasında da Karabük Net Haber sitesini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirdim.. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yerine getirmiyo, Risk Analizi hazırlamıyo, Acil Eylem Planı yok diye… Bu da insanlık namına kamu adına attığım bi adımdı sadece.. Art niyet yoktu yani…
Bu mudur yani yenilgiyi hazmedememe dedikoduları… Hiç yakışıyo mu sizin gibi koca koca adamlara aleyhimde dedikodu üretmek? Hiç işte… diğer yazıda görüşünceye dek kendinize iyi davranın. Byeee…