HERŞEY ÜST ÜSTE GELDİ… Bİ TEK SEN GELMEDİN…

ÖZET: Bi gazetenin ennn önemli kişisi kimdir? Patron hariç… Kim? BAŞYAZAR’ıdır. Peki bizim Karabük Gündem gazetenin başyazarı kim sizce? Hadi ufak bi tüyo vereyim… Yıllarını yazmaya adamış, bakışları delici ama şefkat dolu, 165 IQ’ya sahip olmasına rağmen mütevazi görünmek için ortalama 100 IQ gibi davranmaya çalışan, araştırmacı soruşturmacı, bir o kadar da ısrarcı, ünü ülke sınırlarını aşıp Avrupalara kadar yayılmış, tuttuğunu koparan biri kim var tanıdığınız bizim gazete de? Varsa bilin ki doğru tahmin etmişsinizdir… Hadi bi tüyo daha vereyim, başharfi T ile başlıyo… Daha fazla tüyo isteyenler yazıyı okusun…

 

 

Yazıya Özel Prospektüs: Boş zamanın mı var? Haberleri okumaktan ve dinlemekten kafan alt üst mü oldu? İşinizi yaparken mola mı verdiniz? Hazır önümde çay da varken biraz kafamı dağıtacak bişeyler mi okuyayım dediniz? O zaman doğru yerdesiniz… Bizde olsak böyle bi durumda TİTRETTİN ABİ’yi okurduk.. Yok mizahsimsi yazı sevmem ben, hem de Titrettin halk şivesiyle yazıyor, ona da gıcık oluyorum diyorsanız, şu dakikadan itibaren yazıyı okumamanızı tavsiye ediyoruz…

 

Cümleten merhabalarrrr… Hoşgeldiniz… Bugün dereden tepeden, inceden kalına, aşağıdan yukarı bi yazı hazırlamayı düşünüyom.. Vira bismillah deyip başlayalım mı? Buyrun o zaman…

 

GAZETE DE “BAŞYAZAR” OLMAK HERKESİN HARCI MIDIR?

Uzun zamandır tez zamanda Newyork Times gazetesine rakip olası KARABÜK GÜNDEM gazetesinde “Başyazar” olarak çalışıyom. Boru değil, Başşşyazarrr… Öyle cadde de sokakta görebileceğiniz bişey değildir Başyazarları… Ayrıcalıklı, seçilmiş, akil adamlardan çıkar Başyazarlık… Ben de bu gazetede yıllar önce de Başyazarlık yaptıktan sonra aldığım yüksek maaş yüzünden Kent Meydanındaki uzun direğe ismi verilesi ulu patronum beni işten kovmuştu… Sonra yıllar sonra döndü dolaştı bana geldi.. “Lütfen geri dön Titrettin Abi” diye yalvarır gözlerle bakmasa da “Gel işteee beee, sensiz bu gazete olmuyo” dedi… Sonrasında Başyazarı olarak yaklaşık 1 yıl önce tekrar işe başlayınca, haliyle diğer yazarların kem gözleri de üzerime yöneldi.… Özellikle de Soner MANAV, Hür KALYOCU, Tayfun ÇETİN… “Bizde yazarız, yıllardır biz bu gazetede yazıyoruz. Neden biz değil de o Başyazar oldu” diye kendi aralarında konuştuklarına şu kulaklarım kaç kere şahit oldu…

Sanıyo ki onlar, her yazı yazandan Başyazar olur… Yok öyle bişey… Bakanlıktan “Kart hamili yakınımdır, sizin gazeteye bu arkadaşı Başyazar yapın” kartviziti ile olmuyo bu işler… Önce kendine geniş bi okur kitlesi yaratacan, sonra yönetici vasfına haiz olup, kendini geliştirecen, en sonda gazetenin patronu ile aranı iyi tutacan… Patron “leb” demeden onun leblebi olduğunu, leblebinin iyisinin Çorum’da üretildiğini, patronun beyaz leblebi mi sarı leblebi mi sevdiğini bilecen ki, bana rakip olabilesin… Aynayı alıp bi bakın bakalım sizde o meziyet var mı? Bakmanıza gerek yok, direk ben cevabı vereyim, YOK…

 

BACA TÜTÜYORSA MÜDÜRÜN İŞİNE KARIŞMAYIN…

Konuyu bi örnekle açıklayayım mı? Neden herkesten yönetici/başyazar/idareci olmaz?

Yıllar önce ünlü bir kasabada makarna fabrikası kurulmuş. Fabrikanın başına daha önceki başarılarından tanınan bir genel müdür getirilmiş. Fabrika çok güzel gelir getirmeye başlamış. Günden güne kar etmiş. Fakat; genel müdür çok çalışkan değilmiş. Şirketin sahipleri onu odasında, elleri başının arkasında camdan dışarı bakarken bulurlarmış. Arada bir fabrikaya iner, işçilerle sohbet eder ve odasına geri dönermiş.

Yönetim kurulu toplanmış daha çalışkan bir genel müdür getirmeye karar vermişler… Daha fazla kar yapabilme adına.. Nasıl olsa fabrikada her şey yolunda imiş. Sonunda çok çalışkan yeni bir genel müdür getirmişler. Müdür erkenden işe geliyo, akşam geç vakitlere kadar çalışıyo, odasına neredeyse hiç çıkmıyomuş.

Patronlar mutlu mesut yeni karları beklerken, aradan birkaç ay geçmesine rağmen bazı aksilikler meydana gelmiş. Fabrika zarar etmeye başlamış, sonunda yeni genel müdürü kovmuşlar… Patronlar tekrar süklüm büklüm eski genel müdürün yanına gitmişler.  Misafirlerine “Geleceğinizi biliyodum, hoş geldiniz diyerek“ karşılamış eski patronlarını.

Patronlar durumu açıklamışlar. “Ama” demişler biz haklıydık, sen bütün gün odadan dışarıyı seyrediyor ve pek çalışmıyodun.

Eski müdür gülmüş. “Benim odamın penceresinden fabrikanın bacası görülür. Ben gün boyunca fabrikanın bacasını izlerdim, ne zaman dumanda bir azalma olsa bir problem olduğunu düşünür ve fabrikaya inerdim. Problemin sebebini araştırır, bulur, çözer, birimler arası koordinasyonu sağlar ve odama geri dönerdim. Duman düzenli ve iyi çıktığı zaman ise ufka bakar ve kurumla ilgili yeni projeler tasarlar, hangi bölümlerde ne değişiklik yapacağımı düşünür ve yıllar sonrasını planlardım.” demiş. Sözün kısası; İşler iyi gidiyosa, baca tütüyosa Genel Müdür’ün işine karışmayın! Semih GÜLEN’de benden iyisini bulamadığı için beni BAŞYAZAR yaptı… Yapcak bişey yok…

 

HÜR KALYONCU HOCAM, AZ SAKİNNNN….

Gazetemiz köşe yazarlarından Hür KALYONCU hocamı takip edeniniz var mı? Asıl mesleği Tarih öğretmenliği olmasına rağmen yıllardır basının içerisinde… Bir nevi, yerel İlber ORTAYLI… Tarihi de, araştırmayı da, yazmayı da çok sever… Yıllarrrr önce dershane de bende Tarih dersi almıştım ondan… Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin büyük ölçüde toprak kaybettiği tarihteki ilk antlaşma olduğunu bile bana o öğretti.. Onun dışında bi de Pasarofça Antlaşması vardı.. O anlaşma ile de Osmanlı İmparatorluğu Belgrad, Temeşvar’ın Banat bölgesini Avusturya’ya vermek zorunda kalmıştı. Yürüyen Tarih ansiklopedisi gibidir Hür hocam..

Şu güne kadar hiç yanlışını görmedim.. Tek hatası var, şu gazete de beni kendine rakip seçmesi ve BAŞYAZAR olmak istemesi…  “Titrettin’den daha çok köşe yazısı yazacam ve Başyazar ben olacam” diye kendiyle inatlaşmasa, sorun yok ama freni patlamış bayır aşağı giden Vabis kamyon gibi elinde kalem, yazdıkça yazıyo…  Haftada 3-4 yazı yazıyo.. Yetmiyo, başka gazetelere de köşe yazıyo… Maşallah her konu da bi fikri olduğunu gösterip Başyazar olmak için klavyedeki tüm tuşlara bastı… Ulusal basındaki tartışma programlarında her konuda fikri olan gazeteciler gibi, bizim Hür Hocamın da maşallah her konuda bi fikri var.. En son okuduğum yazısında Gayze köyünün hala doğalgaza geçemediği için tüp kullandığını yazmış.. Dert olmuş içine… Yazıyı okuyunca Enerji Bakanımız sayın Aplarslan BAYRAKTAR’ı arayasım geldi… “Üzmeyin bizim Hür hocamızı sayın Bakanım, Gayze köyüne de çekiverin doğalgazı” dememek için kendimi zor tuttum… Peki bunca çabaya rağmen bu gazetede ben varken Başyazar olabilir mi sizce? “Bi ihtimal var” diyenin ağzına kaşıkla vururum… Aklınızdan bile geçirmeyin… Ben var olduğum sürece bu koltuk benimmmm…

 

TEHDİTLE OLMAZ, İÇİNDEN GELMELİ…

Bu arada bizim gazete dışında da benimle ilgili başka gazetelerde de kavga başlamış… Kulağıma geldi… Ben yazılarımda “Gazetemizin onursal başkanı, kaptanı derya, modern abaküs, yapay zekanın idolü, tez zamanda Kent Meydanındaki direğe ismi verilesi yüce insan Semih GÜLEN” gibi cümleler kurduğum için birtakım mihraklar (Misal, Ergun BAŞKAYA) kıskançlık krizleri yaşamaya başlamış… Karabük Net Haber’de çalışan personelleri tek ayak üstünde karşısına dizip “Bakın bakın, köşe yazarı kendi patronu için ne meziyetler diziyo.. Benim neyim eksik? Niye birinizde köşe yazınızda beni övmüyosunuz? Ben Titrettin Abi’den daha komiğim, artı onun Mercedes’i bile yok.. Bundan sonra herkes beni yazılarında övecek, aksi halde alayınızı işten atıp Titrettin Abiyi buraya Başyazar olarak transfer edecem” gibi kıt Türkçesiyle yazarlarına tehditimsi şeyler söylüyomuş…

Onun köşe yazarlarının yapacağı övgülerin daha astarı kurumadan, ben birinci kat boyayı vurur, ikinci katın boyasını karıştırıyor olurum.. Çok net… O yüzden de Karabük Net Haber’in köşe yazarlarına pres yapmayı bırakmalı bence Ergün YAŞKAYA, pardon BAŞKAYA… (Klavyenin harfleri ara sıra yanlış bastığı için bazen yanlış yazabiliyom, kusura bakmayın)

Sözün özü, o ünvanları hak etmek lazım, siparişle değil içlerinden gelmeli köşe yazarlarının. Gelmiyosa da zorlamamak lazım, diye düşünüyom.. (Özenay, Emel sizde gazete içinde tek ayak cezası aldık diye tek ayak üstünde seke seke yürümeyi bırakın. Korkmayın arkanızda dağ gibi Titrettin Abiniz var.. Ateş olsa cürmü kadar yer yakar sizin patronunuz)

Neyse bu hafta çenem düştü, çok uzattım yazıyı… Diğer yazı da görüşene dek kendinize iyi bakın.. İmza: Karabük Gündem gazetesi Başyazarı TİTRETTİN ABİ… Nokta.

 

 

 

 

Exit mobile version