Limona Sarımsak
——————————–
Özet : Medyamızın “yerel birleşikleri son günlerde sarımsak ve liman faydalarını tartışmaya başladı. KBÜ Araştırma ve eğitim hastanesine atanan tanıdık doktorların, akademisyenlerin telefonları aranıp doğruluk araştırması yapılıyor. .. Nafile Bakın bu konuda faydalı neler….Öngörüm belli…
—————————————-
Bizim ahali ile sağlık üzerine tartışmaya girmeyeceksin.. Girdin mi “lafla” sopayı yersin..Cehaletle suçlanmakta kalmaz, bir de şarlatan olarak tanımlanırsın..
Örneğin Nobel Ödüllü bilim adamı “ Sarımsak –Limon “ için antioksidan yüklü gıdaların çokça tüketilmesinin nafile olduğunu söylediği.. Bu gıdaların vücuttaki faydalı serbest radikalleri yok ettiğini, bunun sonucu olarak da kötü kolesterollere ve kanserojen maddelere karşı vucudun savaş başlattığını vurguladı….
Aman Allah…tabak,çatal bıçak atmayan kalmadı bu açıklamaya..
Bu bir tez.. Nobel Ödüllü bilim adamı kendi çalışmalarından giderek ulaştığı bir sentez..Tıbbi açıdan kesinlik kazanması için belki de üzerinde yıllarca çalışılması, binlerce deney yapılması lazım..Amaç diğer araştırmacılara ilham vermek ve bu tezin üzerinde yoğunlaşılmasını sağlamak..
Ancak nerdeeeee…Sen bir çay demle otur savunduğun teze acı…
Bunlar bir tek başka türlü standartları olan batı ülkelerinde olur..On yıl tıp tahsil etmiş bir doktora üç bin lira, okuldan terk futbolcuya bir sözleşme ile milyar dolarları veren toplumlarda olmaz..
Futbolculuğun meslek sayıldığı elli dört ülkedeki üniversitelerde yapılan araştırmalara göre diyecem…. işi abartmış olacam… onun için demeyecem..
Ben işi “Bir Türk dünyaya bedeldir..” türünden sosyolojik olaya dökerek , hatta kızlı erkekli bu olayı yaşamalı üniversiteler diyerek değiştirmek istiyorum…
Bu arada bizim yürüyen bulutların şimşek çakan genel yayın müdürü semih Gülen kendi kendine mırıldanıyor “Dünyanın öbür ucunda yaşayan, ismini keşifleriyle Tıp Tarihi’ne yazmış bir bilim adamını; oturduğu yerden “Kuyuyu taşlayan deli..” diye tarif edenler hayatı boyunca ortaya koyduğu mesleki bir tez var mı acaba?” diye..
Hopbala… Semih abim benim konuyu dalma, şu an araştırmacı gazeteci olarak olayı inceliyorum falan diyecem lakin , Titretirsin falan ama burada benim borum öter havasında gözlüklerinin altından doğru bakması yok mu? ..Peeeh..peeeh..
Konuyu kaptırmadan hemen devreye girip; “Bizim üniversitelerin yapısı böyle bir şeye müsait değil bir kere.. İleride olur …diyerek tezime sahip çıkıyorum.. Ama biliyorum ki , Saksıda kavak ağacı yetiştirmek gibi bir gayrettir bu..
Bir kere peşinen ahalinin bu tartışmanın orta yerinde durduğu zaman kime hak vereceğini söyleyeyim..
DNA Sarmalını keşfeden doktora, oturduğu yerden “Kuyuyu taşlayan deli..” diyen Türk bilim adamlarına ..Cehalet cesurdur.. Biz de cesur olanı severiz..demekten başka ne söylenebilir …
Bilimsel önermeleri “davranış bozukluğu” ile karşılayan ahalimizin (okumuşu, okumamışı dâhil) ortak refleksi böyle olmaktadır.. Bu refleksi siyaset sahnesinde gördüğü zaman daha da hararetle alkışlar..Gazetecilere yapılan baskıları protesto için ülkemize gelmeyeceğini söyleyen yazar Paul Auster’a “Gelsen ne olur, gelmesen ne olur?” diye salladığımızda alınan alkışlar gibi yani……
Sonuç olarak Sarımsak-Limon vakasında geldiğimiz son nokta bu bilimselliği dışında bakarsak ancak halka anlatabiliriz .
Meseleye objektif bakarsak tıpkı bu Milletin ; AIDS denen belâya karşı uyarıldığın da “Bana bir şey olmaz biz Türküz ” noktasına geri döneriz..….
Bilimi dahi bizim milletin kendi icadı önermeler karşısında çaresiz kalmıştır..
İşte örneklerimiz..
Eşi sinir hastası olan kocaya verilen tavsiye şudur.. “Bir bıldırcın al.. Yağını tavada erit.. Gece uyuduğunda karın- göğüs her yerine sür.. Uyandığında bütün siniri geçecektir….”O da olmazsa 4 yapraklı yoncanın ısırgan otu dibinde biten otu topla.. Onu kaynat.. Suyunu içir.. O saat tatlı dilli biri olsun….
Neden dersen bu ot suyu ekşiyi tatlı yapar..” da ondan.. Bilimsel değildir ama çok sık uygulanan bir önermedir.. İhtimal Dr hayati Demir’den dense de haberi olup olmadığı tartışılır.. .
Öğrenmesi gereken yaşa geldiği hâlde yatağını ıslatan çocuğa dam üstünde pineyen güvercin yumurtasını yağda kırmadan erit yedir , iyi gelir denir mesela,Çocuk doğuramayan genç anneyi duvara dayalı merdivenin altından her gün yedi kere geçirmek , Sara hastasını kriz anında öldüresiye dövmek gibi …
Bunların hepsi ortak akıldan çıkan çarelerin birkaçıdır… Not ediniz lütfen..
Tüm bunlar halkımızın eşsiz önerileri ve buluşları olarak kanal kanal anlatılır/ yaşanırken memleketimizin en hızlı gelişen üniversitelerinden tutunda en bilimsel çalışanına kadar hiçbir üniversitenin AR-GE biriminden geliştirilmiş tek bir önerme yok….
Ama ben öneriyorum…Tarihe not düşün bu tezi…
İşte öngörüm; “ maaşlar yetmiyor , trafik sıkışık, İnsanlar görgüsüz, sosyal alanlar yok , işsizlik konusunda sıkıntı var, şirketiniz dar alanda paslaşıyor para bulamıyor iflas sinyalleri veriyor, iş yerinde şef –müdür olamadınız, Eşiniz dırdır dır…arkadaşınız düşmanı aratmıyorsa, çaresi belli….. Limona Sarımsak ..
Sonuç ; Ne demişler ; “Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim “