PARTİ KUR OY VERELİM, ÜLKE KUR YERLEŞELİM…

ÖZET: Havalar yazdan sonbahara hızlı bi geçiş yapınca her sonbaharda olduğu gibi ortalık gribal enfeksiyondan geçilmiyo.. Kime kafa mı çevirsem hapşırık, burun akıntısı gırla gidiyo.. Bi de şimdi ki gripler eskisi gibi değil.. Kovid aşılarından mıdır, yoksa iklim değişikliklerinden midir bilmiyom ama insanlar daha ağır geçiriyo gribi.. Ha bu arada yarın bana telefon açıpta “senin ahın mı tuttu ne, benimde burnum yanmaya başladı” gibi abuk sabuk şeyler söylemeyin.. Direk inkar ederim…

Yazıya Özel Prospektüs: Bu köşede yazılanlar mizahimsi söylemlerden ibaret olup, “hiç havamda değilim, okuyamam şimdi bu kadar uzun yazıyı” diyenler ile “ben zaten mizahimsi yazı sevmem” diyenlerin okumasına gerek olmayan bir yazı türüdür. Okumak isteyenler çay veya kahve eşliğinde okumaya devam edebilir.

Topluca hepinize meraba..

Geçen hafta ki yazımın üstüne çay döküldüğü için yayınlayamadığımız yazıdan sonra ahaliyi bi heyecan basmış… Kimi hastaneleri arayıp “Titrettin Abi diye biri yatıyor mu hastanenizde?” diye sorarken, aralarında şer güçlerinde olduğu bir grup beni çekemeyen diğer köşe yazarları gıyabımda cenaze namazı kılmaya yeltenmiş… Gazetelerde vefat ilanlarına bakanlar bile olmuş…   Çok beklerler… Kardemir’in 1 nolu Yüksek Fırını “Fatma” gibi, dimdik ayaktayım çok şükür…

 

MORAL EKİP ARAYIŞLARIM DEVAM EDİYO…

1 hafta yazı yazmayınca şer odaklı güçler hakkımda dedikodu üretince, bende kendime ALTERNATİF savunma mekanizması geliştirmeye başladım… Okurlarım arasında yapacağımız değerlendirme sonucunda, beni her halukarda destekleyecek 10 kişilik bi destek ekibi oluşturuyom… Bu ekip benim yokluğumda, yokluğumu hissettirmeyecek, şer güçler saldırırsa hemen karşı atağa geçecek, menemen yapılırken biri soğan doğrayıp diğeri domatesin kabuklarını soyacak, her sabah benden önce gazete büromuzun önüne gelip, benim Volvo S60 görünümlü modifiye Ford Fiesta mı görünce konfeti patlatıp, slogan atacak fişşek gibi bir ekip hazırlıyom…

Ben arabadan inerken “İşte adam gibi adammm”, “Yollar gelişine, okur gülüşüneee hastaa”, “Haşin bakışlı köşe yazarımızzz hoşgeldinnn” “Parti kur, oy verelimmm, ülke kur yerleşelimmm” gibi sloganlar atarak güne keyifli başlamam için oluşacak MORAL EKİBİM için Özel Kalem Müdirem hazırlıklarına tam gaz devam ediyo… Şimdiden aday sayısı 865 i bulmuş… Gerisini şer güçler düşünsün…

 

BALIK SEZONUNU AÇTIK, SIRADA MANTAR VAR…

Neyse o işi bi ara halladecem… Bu arada balık mevsimi başladı.. Açtınız mı sizde sezonu?… Erdek’te sardalyayla başlayan bu seneki balık sezonum da, hamsiyi Tuncay ÖZCAN’la, istavriti Keltepe Salmanlar köyünde Sedat KARAOĞLU’yla, mezgidi de Safir Konak’ta Dr. Vasfi AYDIN’la ayrı ayrı açmış bulunuyorum… Sıra da üstad Cihat GÜRLEYİK var. Rezerve yaptırdı, “Birlikte yiyelim” diye…  Dili gibi eli de lezzetli Cihat üstada “Hayır” dersem taş olurum…

Kanlıca mantarda girdi tezgahlara… Fiyat biraz daha düşsün, sıra ona da gelecek…

RİVAYET O DUR Kİ….

Bu arada balıktan söz açılmışken, Filyos’taki Haluk Hocayı tanıyanınız var mı? Günbatımı Balık Restoranın sahibi… 20 yıla yakındır tanışıklığımız var onunla… Çok iyi bi ev sahibidir, balıkları dersen efsane… Tanımayanlar için söylemiş olayım çok iyi bi KARABÜKSPOR sevdalısıdır… Ne Karabük’te ki nede deplasmandaki hiçbi maçı kaçırmazdı Haluk hocam… Rivayet o ki, yıllar önce nostalji olsun diye Karabükspor’un maçı için arabayla değil trenle Karabük’e gelmiş… Maçı Kent Meydanındaki direğe ismi verilesi patronum Semih GÜLEN ve Ergun BAŞKAYA ile birlikte izlemişler… Neyse maç bitince Semih GÜLEN’le Ergun BAŞKAYA , Haluk hocayı istasyona bırakmaya gitmişler…

Semih GÜLEN gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş…

Elinde biletle dönmüş Ergun’la Haluk hocamın yanına.

Oradan buradan derken laf lafı açmış. Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile. Tren kaçmış…

Sormuşlar;

Sonraki tren ne zaman…?

Bir buçuk saat sonra…

Yine dönmüşler kafeye. Yine çay, yine laf ve derken yine düdük sesi…  Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar.

Bir saat sonra bir tren daha varmış.

Dönmüşler kafeye… Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar koşmaya başlamışlar… Semih GÜLEN yetişmiş bi vagona, Ergun Başkaya’da arkadaki vagona zar zor yetişmiş..

Haluk hocam geride kalarak yetişememiş trene.

Bir süre nefesini toparladıktan sonra, başlamış katıla katıla gülmeye…

Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş ;

Hem treni kaçırdın, hem gülüyorsun.

Nasıl gülmeyeyim…? demiş Haluk hocam

Onlar beni uğurlamaya gelmişti, onlar gaza gelip trene bindiler, ben kaldım burda, demiş…

Her ne kadar da  Semih Gülen  ile  Ergun BAŞKAYA  bu olayı yalanlasa da, ben duyduğuma inanırım… Gerisini bilmem…

Neyse yeni yazımızda görüşene dek yüzünüzden tebessüm eksik olmasın…

Exit mobile version