ÖZET: İki adam büyük bir alışveriş merkezinde karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış. Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış birisi; “Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum.” demiş. Diğeri; “Sen de kusura bakma ama ben de karımı arıyorum” demiş.
Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki; “Arkadaşım, madem ikimiz de karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat 12 ’de falanca pastanenin önüne gitmesini söyleriz’’
Diğeri ‘’Tamam’’ demiş ve başlamış karısını tarif etmeye; “Benim karım sarışın, mavi gözlü, 30 yaşında, 1.75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor” Sonra diğer adama “Senin karın nasıl biri ?” diye sormuş. Diğer adam; “Boş ver benimkini seninkini arayalım..’’
** – **
Bugün ki yazımızın özet bölümündeki fıkrayla alakası yok… Kadını bulmuşlar mı bulamamışlar mı onu bende bilmiyom… Bugün ki yazımız son günlerde takıntı yaptığım tavla üzerine…
Şu tavlayı kim icat ettiyse Allah razı olsun… Tavla sayesinde 10 gündür elimi cebime atmadım desem abartı olmaz… Sadece arabanın anahtarını çıkartmak için elimi cebime atıyom… Onun dışında yeme, içme, gezme gibi temel ihtiyaçlarımı tavla sayesinde beleşe getirmeyi huy edindim…
Bizim ahaliye sorsan herkes iyi tavla oyuncusu… Bizde üniversite yıllarından beri mütevazı tavla oyuncusu olarak nam yapmamış olsak ta, kendi stilimizle şu ana kadar arkamızda çok enkaz bırakmışlığımız vardır…
Yıllardır da elime sürmüyodum tavla zarlarını… Ta ki Vasfi AYDIN gözümü açana kadar..
TAVLA DOKTORU OLUR MU??
Doktor Vasfi AYDIN’ı tanıyanınız var mı? Çapa mezunu, tıpçılardan… Hatay’lı… Ama kendisi Hatay künefesi kadar meşhur değil Hatay yöresinde… 20 senedir Karabük’ü mesken tuttuğu için bizim yöremizde daha meşhur… Bizden daha çok Karabüklü oldu. Otobüs biletini de alsak, yine de gitmiyo Karabük’ten… Yıllık iznini bile Karabük’te geçiriyo, varın gerisini siz hesap edin.
Neyse konumuza geri dönersek Vasfi hocam 10 gün önce gözümü açtı… Dedi ki, etrafta sazan çok, at oltayı mutlaka takılan olur oltaya… Sazan bulduğun yerde tavla oyna, dua edersin bana, dedi… Kendisi Safranbolu yöresinde tavla doktoru olarak kendisine yeni bi ekmek kapısı yaratmış… Her akşam iş çıkışı yeme içmesine tavla oynayıp ek gelir kapısı yaratmış… Dedi ki, “Sende dene, yıllardır sigaraya para vermiyorum, yeme içmesi de cabası”..
Bir iki kez izlemişliğim var Vasfi hocamı tavla oynarken.. Zarla resmen aşk yaşıyo… Herkesle oynarım ama Vasfi hocamla ASLAA… En son Eczacı Uygar’la oynarken rakibin 3 taşını kırıp eline verip, “Sabah, öğlen, akşam yemeklerden sonra birer tane alıyorsun bunlardan” dediğine ben şahidim…
DOKTORUN DEDİĞİNİ YAP, YAPTIĞINI YAPMA…
Yıllarca oynadığım tavla yeteneğimden bu güne kadar maddi olarak sebeplenmek aklıma gelmediydi… Geçmişte oynayıp kazandıklarımı tahsil kısmında sıkıntılar çıktığından olsa gerek, çok üzerine düşmemiştim…
Vaktiyle devrin siyasetçilerinden biriyle tavla oynamıştım.. O da yirmi kâğıdına.. Zorlanmadan 5-1 yendik.. Parayı tahsilatta zorluk çektik..
“Beyefendi, ödeme yapacak mısınız?”
Cevap, sigaradan derince çekilen bir nefes dumanın havaya üflenmesi..
Yani bana “Havanı alırsın.. O da nikotinlisinden..” muamelesi çekmişti.. Üstü kapalı “O zaman ben de köşemde yazarım..” lafını sokuşturdum da yirmi lirasını alabildiydik..
DÜ BEŞ ATTIM YEK GELDİ..
Vasfi hocamın tavsiyesi üzerine 10 gündür kendimi tavlaya verdim.. Sabah Sedat KARAOĞLU ile başlayıp akşam Tuncay ÖZCAN’la kapatıyom dükkanı.. Gördüğüm en yeteneksiz tavlacı da Sedat KARAOĞLU çıktı… Kendisine tavla ustayı deyip, etrafındaki herkese yenilen başka birini görmedim… İhsan ERSÖZLÜ’den, Birol TAŞKIRAN’a kadar yenmeyen kalmadı… Buna rağmen ısrarla kendisine USTA lakabını niye takar biri anlamışta değilim…
Kendisiyle defalarca oynadık… Her defasında ezici şekilde yenmeme rağmen, hala benimle oynamaya devam ediyo… Şu ana kadar kazandıklarımı kenara koysaydım Kurban Bayramında 3 küçük baş hayvanı tek başıma kesebilirdim.. Ama işte bende de o yok.. Galibiyet sonrası “ziyade olsun” demeyi tercih ediyom…
BUNLARI DA BİLİN…
Tavla mavla diyoruz ama tavlaya hiç kafa yoran oldu mu? Neden tavlanın 4 köşesi var, neden 15 pulla oynanır bilen var mı? Araştırmacı soruşturmacı köşe yazarınız Titrettin Abiniz bu konuda da sizi aydınlatsın…
Tavla, zaman kavramından ilham alan bir oyun. Senenin birliğine temsilen tavla 1 tanedir. Oyunun 4 köşesi 4 mevsimi, içindeki karşılıklı 6 hane ise 12 ayı temsil eder. Ayrıca tavlanın iki farklı renge sahip 15 pulu bir aydaki 15 gece ve 15 gündüzü, karşılıklı 12 hane de günün 24 saatini simgeliyo. Tüm bu detaylar, tavlanın ne kadar ince düşünülmüş ve tasarlanmış bir oyun olduğunu gösteriyo.
Neyse bugünlük bu kadar yetiversin… Perşembe günü görüşene kadar kendinize iyi bakın…