Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilişinin 30. yılı kapsamında düzenlenen etkinlikler yine dolu dolu yaşandı.
Safranbolu’nun 17 Aralık 1994 tarihinde UNESCO’ya dahil edilişinin, dünya mirasına kazandırılmasının, ardındaki emek, tarihi ve kültürel değerlerin kentin uluslararası alandaki önemini bir kez daha hatırlattı.. Bugün ‘Dünyanın Miras Kentinde’ geçmişten geleceğe uzanan bir kültürel köprü üzerinden yürüyerek o derin tarihi hatırladık..
Antik Paflagonya bölgesinde yer alan ve bilinen geçmişi ile MÖ 3000 yıllarına kadar uzanan Safranbolu tarihi, birçok uygarlığın yerleşimine tanıklık eden ender kentlerden.
Bu güzel şirin kentin, günümüzde kültürel miras değerini kazanmasında en büyük katkı veren isimlerin başında şüphesiz Kızıltan Ulukavak ve hemen ardından Mustafa Eren gelmektedir.
Artık o katkı bayrağı Mimar Elif Köse’dedir..
14. yüzyılda şehri egemenliği altına alan Osmanlı Devleti’nin yönetiminde, dönemin kervan yolları üzerinde önemli bir merkez haline gelen Safranbolu’nun gelişen, zenginleşen bir belde olarak kamusal aynı zamanda sivil mimari alanlarında ciddi ilerlemeler yaşandığını bugün biliyoruz…
Belki de günümüzde de yerli yabancı ziyaretçilerini yüzlerce yıl öncesine götürerek tipik bir Osmanlı şehrinin deneyimlenmesini sağlamanın havasını atıyor desek abartı yapmamış oluruz..
Bu etkileyici şehrin simgelerinden önemli unsurlarından biri tarihî köprüleridir. Bu köprüler, geçmişten günümüze uzanan izleri taşıyarak bölgenin kültürel mirasının önemli bir parçası halini almıştır..
Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma taş yapılar, el işçiliğiyle süslenmiş detaylarıyla gerçekten göz kamaştırır. Bunlar arasında en ünlü olanları, Cinci Hanı Köprüsü, Akçasu Köprüsü ve Deli Köprüsü olarak bilinir..
Bugün birkez daha rahmetle andığımız Gazeteci&Tarihçi ‘Aytekin (Kuş) Aytekin’ ağabeyimin bir deyişi ile “Safranbolu’daki bu köprüler, zamana karşı koyarak bugüne kadar ayakta kalmış farklı eserlerdir. Ziyaretçiler, bu köprülerde yürüyerek geçmişi hissedebilir ve tarihle iç içe bir yolculuk yapabilirler ”
Üç farklı tarihi semti bulunan Safranbolu’da, hem bölgenin Doğu ve Batı arasındaki ticaret yolunun üzerinde yer alır hem de Osmanlı toplumundaki kültürel çeşitliliğin yansımaları vardır.
Tarih yazarları bu semtleri şöyle anlatır.
-Çukur, tarihi ilçenin merkezindeki çarşı bölgesi dir.
-Kıranköy, Safranbolu’nun geçmişteki gayrimüslim mahallesidir..
-Bağlar semti ise birçok tarihi şehirde bulunan, büyük bahçeler içinde müstakil evlerin yer aldığı ve kentliler için yazlık bölgesidir..
Yine rahmetle andığım Aytekin abimin “ Safranbolu’yu asıl öne çıkaran, bu sokaklardaki yapıların benzersiz mimarileridir.” deyişini hatırlatayım size..
Safranbolu’da Korumanın 30Yıllık Öyküsünü biz Aytekin Aytekin’den, Kızıltan Ulukavak’tan yada onlar gibi iş bilen tarihçilerden öğrendik..
Bugün öğrendiklerimizi aktardık ama bizim bildiğimiz ve anlattığımız ise bu tarihin devede bir tüyü onu da bilmekteyiz.
Bu yılda otuz yıllık UNESCO tarihi ile yaşanan etkinliklerin sonuna gelindi ve Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dilek Alp’in moderatörlüğünde, Safranbolu Eski Kaymakamı Yavuz Erkmen, Safranbolu Belediyesi eski başkanları Kızıltan Ulukavak ve Mustafa Eren, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Özlem Karakul, KBÜ Başak Cengiz Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysun Öztekin ve Mimar Prof. Dr. Reha Günay konuşmacı olarak yer aldığı ‘ 30 Yıllık Öykü’ paneli dinlerken de yine o tarih içinde kaybolduk…
Biz; Tarihimizi gerçeklikleri ile andığımız, hayretle öğrendiğimiz, zevkle öğrenmeye devam ettiğimiz 30 yıllık öykünün seviyesi, bilimselliği ve görsellikleri için Safranbolu’nun Mimar Belediye Başkanı Elif Köse’ye bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Biliyoruz ki, Safranbolu Yaşanası Bir DÜNYA Kentidir..