Tarihte bugün..

  3 MART 1924 TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE LAİKLEŞMENİN ÇAĞDAŞLAŞMANIN BAŞLANGICIDIR Değerli Dostlar Türkiye Cumhuriyeti’nin lâikleşmesinde 3 Mart 1924 tarihli kanunların büyük önemi vardır. Bu tarihte kabul edilen 429 sayılı kanunla Şer’i ye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti kaldırılmış, 430 sayılı kanunla eğitim ve öğretimi birleştiren Tevhidi-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiş, 431 sayılı kanunla […]

 

3 MART 1924 TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE LAİKLEŞMENİN
ÇAĞDAŞLAŞMANIN BAŞLANGICIDIR
Değerli Dostlar
Türkiye Cumhuriyeti’nin lâikleşmesinde 3 Mart 1924 tarihli kanunların büyük önemi vardır. Bu tarihte kabul edilen 429 sayılı kanunla Şer’i ye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti kaldırılmış, 430 sayılı kanunla eğitim ve öğretimi birleştiren Tevhidi-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiş, 431 sayılı kanunla da Halifelik kaldırılarak Osmanlı Hanedanı yurt dışına çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün önderliğinde uygarlık yolunda attığı bu adımlar sayesinde bugün Orta Doğu’nun çağdaş, demokratik ve en gelişmiş bir ülkesidir. Dünya devletleri içinde etkili bir devlettir. Atatürk’e ve O’nun bıraktığı mirasa sahip çıkıldıkça daha da büyüyecektir.
Türkiye’nin güçlü olmasını istemeyen iç ve dış mihraklar, konumuz olan 3 Mart 1924 tarihli kanunlar da dâhil olmak üzere, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Atatürk’ün kişiliğini ve lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan iftira ve karalama kampanyaları yapmaktadırlar.
Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında dış düşmanların da teşvikleri ve yardımları ile isyanlar çıkarılırken, günümüzde Atatürk, yıpratılmaya ve Türkiye, yurt içinde ve uluslararası alanda zora sokulmaya çalışılmaktadır. Bu malûm ve menfur çevreler, yurt içinde terör estirmeyi, Türk milletini dinî ve millî kamplara ayırmayı; yurt dışında da Türkiye’nin menfaatlerini baltalamayı amaçlamakta ve hatta Türkiye’den toprak talep etmektedirler.

 

Bütün bunları yaparken de, millî birliğin ve gelişmenin kaynağı ve gücü olan Atatürk’e ve O’nun ilke ve inkılâplarına saldırmaktadırlar. Bunu da, amaçlarının önündeki tek engel olarak görmektedirler.
Bu mihrakların oyunlarını bozmak için;
Türkiye’de Atatürkçü düşünceyi yaygınlaştırmaya, millî birliği pekiştirmeye, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye’de ve dünyada daha iyi anlaşılmasına ve güçlenmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Burada şunu da ifade etmek gerekir ki, Atatürk eğitim-öğretimin birleştirilmesi ve dün olduğu gibi bugün de istismar edilmeye çalışılan din konusunu şu açık, net sözleriyle ortaya koymuştur:
“ Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz müsaviyiz ve dinimizin ahkâmını mütesaviyen öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. Milletimizin, memleketimizin darü’l-irfanları bir olmalıdır. Bütün memleket evlâdı kadın ve erkek aynı surette oradan çıkmalıdır .” Mustafa Kemal Atatürk.
“Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi ne bir din ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika âleti olarak kullanılamaz.”
İslam Dünyasındaki tek Laik ve Çağdaş olan Ülkemize Sahip çıkalım. Bizi Ancak bu karışıklıktan, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği ışık ve yol kurtarır.

Exit mobile version