Türk ocakları 106 yaşında

    Türk Ocakları Karabük Şubesi Başkanı Doç. Dr. Taşkın DENİZ, Türk Ocakları’nın 106. kuruluş yıldönümü vesilesi ile şunları dile getirdi. “Türk Ocakları; Türkün Ocağı, Türklüğün Ocağı’dır. Binlerce yıllık tarihe sahip kadim töresi ve inancı gereği Hak adına hakkaniyet yolunda adaletle yürüyen; aklı, bilimi, liyakat ve istişareyi ilke edinmiş; zalime karşı mazlumla olan; söz konusu […]

 

 

Türk Ocakları Karabük Şubesi Başkanı Doç. Dr. Taşkın DENİZ, Türk Ocakları’nın 106. kuruluş yıldönümü vesilesi ile şunları dile getirdi.

“Türk Ocakları; Türkün Ocağı, Türklüğün Ocağı’dır. Binlerce yıllık tarihe sahip kadim töresi ve inancı gereği Hak adına hakkaniyet yolunda adaletle yürüyen; aklı, bilimi, liyakat ve istişareyi ilke edinmiş; zalime karşı mazlumla olan; söz konusu vatanı, milleti, devleti, bayrağı ve kültürü olduğunda gerisini teferruat kabul ederek tüm dünyalığından feragat edebilen edep ve merhamet sahibi Yüce Türk Milleti’nin has ocağıdır. Türkle ve Türklükle sıkıntısı olmayan herkese kapımız açıktır. Türk Ocakları, 25 Mart 1912 tarihinde Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu koşullarda kurtuluşu Türk milliyetçiliğinde gören 190 Tıbbiyeli öğrencinin girişimi ile Ahmet AĞAOĞLU, Fuat Sabit AĞACIK, Mehmet Emin YURDAKUL ve Yusuf AKÇURA önderliğinde Genel Merkezi Ankara’da olmak üzere kurulmuştur. Milli Mücadele Dönemi’ne damga vuran ve düzenli ordunun kurulmasında aktif rol oynayarak Kurtuluş Savaşı’mızın kazanılmasında ön planda olan Kuvay-i Milliye ruhunun doğması ve akabinde Kuvay-i Milliye Birlikleri’nin kurulmasında öncü rolü, Türk Ocakları’nın Anadolu’nun her yerine yayılmış olan şubeleri oynamıştır. Amblemi, 1912 yılında kabul edilen Yüce Türk Milleti’nin simgesi; BOZKURT’tur. BOZKURT, siyasi bir sembol değil aksine Türk Milleti’nin kadim simgesidir. Tıpkı diğer milletlerin sahip olduğu simgeleri gibi. Örneğin kartal Almanların, fil Hintlilerin, ejderha Çinlilerin, aslan Felemenklerin simgeleridir. Ve bu milletler simgelerini onurla her ortamda kullanmaktadırlar. Böylesine bir durumda mensubu oldukları Yüce Türk Milleti’nin simgesini kullanmaktan çekinenleri hatta rahatsızlık duyanları anlamak ve açıklama getirmek çok zor, sizlerin takdirine bırakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bakanlar Kurulu’nun 15 Mayıs 1954 tarih ve 4/3055 Sayılı Kararı ile ‘Kamu Yararına Çalışır Siyaset Üstü Dernek’ kabul edilmiş ve bu öz niteliğinden taviz vermeden varlığını koruyarak Yüce Türk Milleti’ne hizmet yolunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Türk milliyetçiliği, günlük siyasi çekişmelere alet edilemeyecek kadar derin, sloganlara dayalı söylemlere sığmayacak kadar da engindir. Aksi davranışlar, Türk milliyetçiliğini sığlaştırmaktan ve bölünmesine sebep olarak zarar vermekten öteye gitmez. Türk Ocakları ‘Türk’ kelimesi ile kurulan ilk düşünce ve sivil toplum kuruluşudur. Milli ülküsü (mefkûresi); Türklüğün yüceltilmesine yönelik TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’dir. Milli ülküsünü gerçekleştirebilmek için 80’in üzerindeki şubesi aracılığı ile ocak sohbetleri, seminerler, konferanslar ve çeşitli etkinlikler düzenlemektedir. Türk Ocakları’nın yayım organı, kurucusu Yusuf AKÇURA olan ve 30 Kasım 1911 tarihinde yayım hayatına başlaması sebebi ile Türkiye’nin en eski ve uzun süreli hakemli dergisi TÜRK YURDU’dur.

Türk Ocakları, Yüce Türk Milleti’nin her bir ferdinin yüreğinde bulunan ahlak ve inanç temelli milli duygularını canlandırma ve ön plana çıkarma konusunda gönül kazanma yolunu seçmiştir. Bu kapsamda Türkle ve Türklükle sıkıntısı olmayan herkese ayrım yapmadan siyaset üstü bir üslupla ulaşmayı hedeflemektedir. HEDEF KİTLEMİZ başta gençlerimiz olmak üzere TÜRK MİLLETİ’NİN TÜMÜ, HEDEF COĞRAFYAMIZ ise dünyanın neresinde tek bir Tür bulunuyorsa orayı da göz önüne alacak şekilde TÜRK DÜNYASI’NIN TAMAMIdır! Hedeflerimize ulaşma konusunda varlık sebebimiz olan milletimizin temsilcileri tüm anne ve babaları, geleceğimize yöne verecek evlatlarını yetiştirme hususunda Türk Ocakları’na yönlendirme konusunda desteğe çağırıyoruz.

Son yıllarda aziz milletimizin ve devletimizin yaşadığı sıkıntılar hepimizin ortak değeri olan vatan – millet – devlet – bayrak ve kültür kavramları konusunda “TÜRKLÜĞÜN VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN NE DENLİ ÖNEMLİ OLDUĞU” nu bir kez daha ortaya koymuştur. Çünkü bu kavramlar ortak değerlerimizdir ve siyaset üstüdür. Hepimiz siyasi çıkarlarımızı ve dünyalık hırslarımızı bir kenara bırakarak bu kavramlara sahip çıkmalı ve bu kavramlar üzerine gençler yetiştirmeliyiz. Bunu gerçekleştirirken sloganlara dayalı söylemleri bırakmalı, dünyanın hangi coğrafyasında bir Türk bile yaşıyorsa o coğrafyaya ulaşacak akla ve mantığa dayalı milli ve bilimsel projeler ortaya koymalıdır. Unutulmamalıdır ki; Yüce Allah’ın izni ile bu coğrafyada Türk ve Türklük var olduğu sürece İslamiyet de varlığını hak ettiği şekilde muhafaza edecektir. Çünkü Türklük ile İslamiyet ayrılmaz birlikteliğe sahiptir. Feraset, basiret ve azimet sahibi Aziz Türk milletinin her ferdi bunları başarabilecek kudrettedir. Bundan yana şüphemiz de yoktur.

Vakti zamanında canı pahasına vatan mücadelesi veren askerimize, polisimize ve korucularımıza alçakça tuzaklar kuran hainlerin çoğu bu ihanetlerinin bedelini geç de olsa ödemektedir. Asıl elebaşılar ve beyin takımları da mutlaka ödeyecektir. Bu hainlere destek veren, silah taşıyan, onların propagandasını yapan sözde vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması;  alenen veya örtülü şekilde terör örgütlerinin militanlarını besleyen, onlara belediye araçlarını tahsis eden belediye yöneticileri hakkında da hukuk ve meşruiyet çerçevesinde her türlü yasal işlemin yapılması geç ama çok yerinde olmuştur.

Türkiye içeriden ve dışarıdan bir kuşatmayla karşı karşıya… Yakın geçmişte yapılan hatalar ortada. Ancak topyekûn bir “MİLLÎ MÜCADELE ŞUURUYLA” hareket edersek yaşanmakta olan sıkıntılarımızı en az zararla atlatırız ve geleceğe daha ümitle bakabiliriz. Yöneticilerimizin siyasî rekabet ve çekişmeleri bir yana bırakmaları, bu zorlu süreci siyaset tartışmalarının malzemesi yapmamaları da söz konusu milli şuura ulaşılması açısından elzemdir. Bu konuda Aziz Türk milletinin feraset ve basiretine güvenmekten bir an bile vazgeçmemeliyiz.

Tarihte pek çok badire atlatmış bir milletiz. Uyanık olmak ve asla rehavete kapılmamak lazımdır. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığımız tarihî tecrübeyi tekrar tekrar hatırlamalı ve asla unutmamalıyız. Şu anda ülkemizde her yerde herkesin diline yerleşmiş olan “beka meselesi” kavramını ilk kullanan Türk Ocakları Genel Başkanımız olmuş ve bu kapsamda “Türkiye’nin Beka Meselesi” adlı yazısında dikkat edilmesi gerekenleri yakın dönemde dile getirmişti. “GÜN, BİRLİK VE DİRLİK GÜNÜDÜR. BU KONUDA, SİYASET ÜSTÜ DURUŞUNU BOZMAYAN TÜRK OCAKLARI ve TÜRK OCAKLARI KARABÜK ŞUBESİ ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMEYE HER DAİM HAZIRDIR.”

Yüce Allah’tan tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlık, ailelerine başsağlığı ve sabır niyaz ediyoruz. Yüce Allah yar ve yardımcımız olsun.”

Exit mobile version