” VERGİDE VE ÜCRETTE ADALET İSTİYORUZ!”

Büro Emekçileri Sendikası Karabük İl Temsilcisi Yüksel ARSLAN Vergi Haftası Nedeni İle Bir Basın Açıklaması Yaparak şöye dedi; Geçmişte Maliye Bakanlığı, kuruluşundan bu yana da Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından “Verginin toplumun tüm kesimlerine benimsetilmesi ve vergiyi gönüllü olarak ödeme alışkanlığının arttırılması amacıyla her yıl şubat ayının son haftası Vergi Haftası olarak kutlanmaktadır. 27. Vergi Haftası, […]

büro

Büro Emekçileri Sendikası Karabük İl Temsilcisi Yüksel ARSLAN Vergi Haftası Nedeni İle Bir Basın Açıklaması Yaparak şöye dedi;

Geçmişte Maliye Bakanlığı, kuruluşundan bu yana da Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından “Verginin toplumun tüm kesimlerine benimsetilmesi ve vergiyi gönüllü olarak ödeme alışkanlığının arttırılması amacıyla her yıl şubat ayının son haftası Vergi Haftası olarak kutlanmaktadır.

27. Vergi Haftası, 22 Şubat tarihi itibariyle başlamış olup, 28 Şubat tarihine kadar yapılacak şekilsel göstermelik etkinliklerle kutlanmaya devam edecektir.

Bu yıl vergi haftası ile 2016 yılı bütçe görüşmelerinin aynı döneme denk gelmesi bütçe gelirleri içerisinde en büyük paya sahip vergi ve bütçenin harcama kalemlerini birlikte değerlendirmemizi sağlarken, emekçilerin vergileri ile oluşturulan bütçelerin nasıl sermayeye, savaşa aktarıldığının da altını çizmemize vesile olacaktır.

TÜRKİYE’DE VERGİ YÜKÜ EMEKÇİLERİN SIRTINDADIR!

Gelir durumuna bakmazsızın herkesten eşit oranda alınan dolaylı vergilere dayanan vergi sisteminde dolaylı vergilerin oranı toplam vergilerin içerisinde %70’kadar çıkmıştır. Kalan %30’luk pay içerisinde ise özellikle emekçilerden alınan gelir vergisinin payı yüksek bir orana sahiptir. Artan oranlı gelir tarifesinde ilk iki dilim tutarı düşük tutularak düşük gelire sahip emekçiler %15’lik gelir vergisi oranı ile başladıkları yılın ortalama yarısını %20’lik gelir vergisi oranı ile tamamlamaktadır. Üzerinde kıyamet koparılan, açlık sınırı rakamlarının bile altında 1300 TL’lik asgari ücret 11. aydan itibaren bir üst vergi diliminden vergilendirilmekte tabiri caiz ise açlıktan vergi alınmaktadır.

HANİ, VERGİ KAMU HİZMETLERİNİ KARŞILAMAK İÇİN ALINIYORDU!

Bütçe gelirleri içerisinde kamu hizmetlerine ayrılan pay sürekli olarak azalırken, özellikle emekçilerden alınan vergiler sürekli artmaktadır. 13 yıllık AKP iktidarı döneminde yapılan bütçelerin en belirgin özelliği halktan toplanan kamu kaynaklarının giderek artan oranda kamu hizmetleri dışındaki alanlara aktarılmasıdır. Geçtiğimiz yıllar içinde kamu kaynakları, asıl kullanılması gereken alanlara değil, yerli ve yabancı sermayeye, patronlara teşvik amaçlı olarak kullandırılmaya başlanmıştır. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay oransal olarak istikrarlı bir şekilde azaltılmıştır. AKP’nin iktidara geldiği kriz dönemi olan 2002’de bütçeden kamu hizmetlerine 42,3 pay ayrılmışken, bu oran 2016 bütçesinde yüzde 25’e kadar düşürülmüştür.

EMEKÇİLERDEN TOPLANAN VERGİLER NEREYE HARCANIYOR!

Ödemiş olduğu vergiler karşılığında kamu hizmeti bekleyen emekçiler, eğitim ve sağlıkta katkı payları, vergi yoluyla şişirilen fahiş elektrik, su ve doğal gaz faturaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Yaptıkları her kuruş harcamada dolayısı ile ödedikleri vergiler de cabası. Sonuç olarak ülkemizde uygulanan vergi politikaları emekçileri yoksullaştırmanın en etkili aracı haline getirilmiştir.

EĞİTİM, SAĞLIK, ÇALIŞMA BAKANLIĞI, DİYANET BÜTÇELERİ

Eğitim bütçesi yıllar içinde rakamsal olarak artıyor gibi görünmesine karşın, eğitim yatırımlarına ayrılan payın azalıyor olması dikkat çekidir. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17 iken, 2016 yılı itibariyle bu oranın yüzde 8,23’e geriletilmesi öngörülmektedir.
Sağlık bütçesinin önemli bir bölümü sağlıkta dönüşüm uygulamalarına ayrılmakta, herkese eşit, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlık hakkı yıllar içinde adım adım tasfiye edilmiştir. Özel sektörden mal ve hizmet alımlarının bu yılki sağlık bütçesi içinde belirgin bir şekilde artmış olması, halkın vergilerinin bir kez daha ilaç tekellerine ve özel sağlık kuruluşlarına aktarılacağının kanıtıdır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2002-2014 yılları arasında sadece özel hastanelerin sayısı 271’den 550’ye çıkarak, oransal olarak yüzde 102 artış göstermiştir. Sadece bu rakam bile sağlık alanında yaşanan özelleştirmeyi anlamak açısından önemlidir.

ÇSGB bütçesinin yeterince arttırılmaması, 2016 yılında daha fazla iş cinayeti, daha fazla taşeron istihdamı ve sendikal hak ihlali yaşanmasına resmen davetiye çıkarmaktadır.

Türkiye’de dini devlet tekeline alan ve ilk kurulduğu yıllardan itibaren Sünni-Hanefi mezhebinin resmi temsilcisi gibi hareket eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi hatırı sayılır bir artışa tabi tutularak, her yıl olduğu gibi bu yıl da çok sayıda bakanlığı geride bırakmıştır.

GÜVENLİK VE SAVAŞ BÜTÇESİ

2016 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı, aynı zamanda, tam anlamıyla bir güvenlik ve savaş bütçesi olarak hazırlanmıştır. Türkiye’nin içeride ve dışarıda savaş ve şiddet politikalarında ısrarcı olduğu, 7 Haziran seçimleri sonrasında başlayan çatışmalı sürecin, 1 Kasım ile birlikte topyekun bir savaş stratejisine dönüştürülerek derinleştirildiği bir dönemde hazırlanan 2016 bütçesi bir taraftan işçi ve emekçileri ağır vergi yükü altında ezmeyi hedeflerken, diğer taraftan savunma ve güvenlik harcamalarındaki belirgin artış üzerinden başta bölge illeri olmak üzere, tüm ülkede baskıcı, otoriter bir yönetim anlayışını yerleştirmeyi hedeflemektedir.

VERGİDE VE ÜCRETTE ADALET İSTİYORUZ!

Maliye Bakanlığı maliye emekçilerinin bile angarya olarak gördüğü şekilsel, göstermelik vergi haftası etkinleri ile kamuoyuna şirin görünme yerine içine dönmelidir.

AKP iktidarının maliye emekçilerinin tüm itirazlarına ve direnişine karşın İMF talimatı ile çıkardığı 5345 sayılı kanuna göre oluşturulan Gelir İdaresi Başkanlığı ile Maliye Bakanlığı’nda yaşanan yeniden yapılanma süreci 10 yıllık bir süreçte halen tamamlanamamıştır.

Bir iddiaya veya ortaya konulan hedeflere 10 yıldır ulaşılamamış olması bile başlı başına girilen sürecin başarısız olduğunun tescilidir. Maliye Bakanlığı bir an önce hatalı gidişattan vazgeçip bir bütün maliye emekçilerini gözeten yerden bakanlıktaki bu parçalı yapıya son verecek bir süreci başlatmalıdır.
Adil bir vergi sistemi tartışmalarına paralel olarak nasıl bir Maliye Bakanlığı yapılanması tartışması bakanlığın ve maliye emekçilerinin birinci gündemi olmalıdır.
Maliye Bakanlığı’nın 2005 yılından bu yana içine girdiği yapılanma sürecinin yarattığı fırsat eşitsizlikleri, parçalanma ve ortaya çıkan başta ücret olmak üzere adaletsizlikler, ortaya çıkan iç tartışmalardan dolayı kurumun enerjisini içe harcamasına neden olmaktadır. Maliye hizmetleri ve maliye emekçilerinin tekrar bütünleşmesi sağlanmalıdır. Maliye Hizmetleri Sınıfı oluşturularak gelir ve gider ayrımı ortadan kaldırılmalı, bakanlıktaki tüm unvan ve kadrolar bu sınıf içerisinde yeniden tanımlanmalıdır. Merkez-taşra, gelir-gider ayrımları kaldırılarak, uzmanlık kadroları tek bir isim altında birleştirilmeli, uzmanlık konusunda tüm maliye emekçilerine fırsat eşitliği tanınmalıdır.

Maliye Bakanlığı maliye emekçilerinin söz ve karar sahibi olacağı şekilde yeniden yapılandırılırken vergi politikalarının oluşumunda sendikaların ve TÜRMOB’un görüşü alınmalıdır. Bakanlık dolaylı vergi kolaycılığından vazgeçerek Anayasada yer alan vergilendirme ilkelerine uygun hareket ederek herkesten mali gücüne göre vergi almayı ana hedefi haline getirmelidir.

MALİYE EMEKÇİLERİ GÖSTERMELİK VERGİ HAFTASI KUTLAMLARININ FİGÜRANI OLMAYACAK!
VERGİDE ÜCRETTE ADALET İSTİYORUZ!
SAVAŞA, SERMAYEYE DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE!

Exit mobile version