Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ALPER AKÇAM’DAN TEŞEKKÜR

Uzun bir dönem Karabük’te

Uzun bir dönem Karabük’te hekimlik görevi yapan, sevilen Opr.Dr Alper Akçam bugüne kadar 20 den fazla kitabı ve bir çok yayınlanmış makaleleri ile devam ettirdiği yazarlığında son yayınladığı eserlerler için imza günü düzenledi

Akçam “Abis Yayınevi ile birlikte düzenlediğimiz “Alper Akçam’dan İmzalı Kitap” kampanyasına çok büyük bir ilgi oldu. Tüm okurlarıma teşekkür ederim ” ifadelerinde bulunarak şu açıklamayı yaptı;

TÜM OKURLARIMA VE ABİS YAYINEVİNE GÖNÜL DOLUSU TEŞEKKÜR…

“Önceki gün hem çok mutlu olduğum, hem çok zorlandığım saatler geçirdim. Abis Yayınevi ile birlikte düzenlediğimiz “Alper Akçam’dan İmzalı Kitap” kampanyasına çok büyük bir ilgi oldu. Dört yüzün üstünde kitap imzaladım. Türkiye’nin birçok farklı ilinden ve bölgesinden tutun, Avusturya’ya, Fransa’ya, Almanya’ya kadar kitap istemleri geldi… Saat 11.30’da başladığım imza işi, hiç aralıksız saat 16.45’e kadar sürdü.
Bir geçiştirme, baştan savma yapmak istemedim kuşkusuz. Okurlarım yazarlarının el yazısında biraz da yüreğini duysun, onun duygu dünyasına da dokunabilsin istedim. Sigorta hastanelerinin çok gerilerde kalmış sayısı iki yüzleri aşan, her hastanın kişisel kartına düşen notlara, reçetelere, laboratuvar ve röntgen istem kâğıtlarına kadar yüzlerce evraka varan yazışmalarında şişen parmaklarım yine aynı günlerini anımsadı…
Mutluluk, yorgunluk duyguları, ve bir çoğunun adını facebook sayfalarından da bildiğim okurlarıma özel ve ayrı bir ses verebilme çabasının zihinsel fırtınaları arasında saatler üst üste geçti. Yayınevi’nin (Suat Kaya ve İhsan Akdaş dostlarıma adlarıyla da teşekkür etmeliyim) hazırladığı atıştırmalık bir şeylere el dâhi uzatamadım; birkaç yudum su ile tamamladım işi…
Bir yandan imza atarken, bir yandan kulaklarını da çınlattım okurlarım; Reyhan Çelebi Karamuklu adı geçince Bursa, Turgut Sarıçam İzmir, Mustafa Karakuzey Sinop, Zeki Bulat Karabük; ve diğerleri, söyleşilerimde, imza günlerimde hep karşımda bulduğum, gülümsemeleriyle mutlu olduğum insanları ve yeni okurlarımı anarken onlarla yine yan yana gelmişim gibi duygular yaşadım.
Kitap fuarlarında yıllarca artık karşıma bir okuyucu gelsin hele diye bekledikten, iki günlük yolculuklarla vardığım kimi açık oturumların bitimindeki imza aşamalarında büyük düş kırıklıkları yaşadıktan sonra geldiğimiz nokta, benim gibi derdi para ve ün olmayan, okuruyla arasında yaşama ilişkin duyumsanabilir güçlü ilişkiler kurmak, bir tür yol arkadaşlığı yapmak çabası içinde olan, aynı zamanda kimsenin kayığına binmemiş, Orhan Kemal ustamızın deyimiyle “kimsenin düdüğünü çalmamış,” sivri dilini esirgemeden edebiyatı hayattan koparmaya, kendini yazının kralı sayıp sorumsuzca sağa sola çamur atmaya çalışanlara ya da beyinsiz işgüzarca yalakalık yapanlara karşı lafını sözünü hiç esirgememiş bir yazar için onur verici, gurur okşayıcıydı.
Edebiyatımızı hayattan koparmak isteyenlerin, hayatı damıtmaya çalışmış halk kökenli yazarlarımızı gözden düşürmeyi iş edinenlerin etrafımda oluşturduğu susuş ve görmeyiş duvarlarını okurlarımın uzattığı bu ele tutunarak yıktım gibi geldi bana…
Kitap kampanyasına gösterilen bu ilgiyi yalnızca pandemi koşullarının insanlarımızı eve bağlamış olmalarıyla açıklamak olası değil. Aramızda, son aylarda daha da çoğalan bir dostluk ve dayanışma ortamı kurulmuş olduğunu açıkça görüyorum. Başlangıçta biraz uzun bir yazı yazdığımda ilgilerden uzak kalan sayfamda şimdilerde içtenlikle yazılmış, konuya bodoslama giren yorumlar, eleştiriler, öneriler arka arkaya yer almaya başladı. Facebook sayfasında son zamanlarda yaşanan bazı teknik sorunlar bana büyük engeller çıkarıyor olsa da (beğenilerim kayboluyor, yorumların bir kısmını göremiyorum, paylaşanların kim olduğuna bir türlü ulaşamıyorum, mesajlar gelmiyor ya da gitmiyor, emojiler birilerinin kafasına göre dayatılıyor bize falan filan) tüm okurlarıma zahmetlerinin karşılığında yazarlarının kendilerini duyduğuna ilişkin bir ses, bir davranış iletmek istiyor, bu uğraş, gün geçtikçe bana daha da değerliymiş gibi gelen okuma ve yazma zamanlarımı elimden alıyor olsa da, onları yanıtsız bırakmak istemiyorum.
Sonradan en sade suya tirit bulduğum iç dökmelerime bile ilgi gösterip uzun uzun yorumlar yazıyor güzel insanlar, bana destek olmaya, sıkıntılarımı paylaşmaya çalışıyor. Çok zamanımı alıyor diye yakınmalarımı bir yandan onlara duyurmaya çalışırken, bir yandan da onları yanıtsız bırakmayı kendime yakıştıramıyorum…
Sözün kısası bu sayfalarda büyüyen dostluk ve okur-yazar ilişkisinin çok mutluluk veren bir harman ve hasat dönemiydi yaşadığımız… Umarım imzalayan kadar imzalattıranlar, kitaplara ulaşanlar da mutlu olur…
Tek üzüntü kaynağım, kitap talebi konusunda, aralarından çıktığım yayla insanlarının, Doğu illerinin kampanyaya ilgisizliği oldu. O illerden Batı’ya göçmüş gurbetçilerle çok iyi ilişkilerim var ama orada yaşamayı sürdürenler ya henüz kitap ve okuma kaygısından epeyce uzaktalar; ya da benim kitaplarımı okunmaya değer bulmuyorlar.
Şimdi artık yüzlerce evde adım geçiyor, satırlarım okunuyor, oralarda, onların imgelem dünyalarında da kendi kavrayışlarınca, kendi duyuşlarınca ben de var oluyorum… Birlikte yaşıyoruz sanki.
Yazıdan kalkan imgelem kuşu hayatlarımızın üstünde uçuyor…
O kanatlarla herkese merhaba; tüm okurlarıma ve Abis Yayınevine gönül dolusu teşekkürler.”