Outlook’tan Göçün 55. Yılında
Hazırlayan/Yazan Erdoğan Gökçe
Beş yıl önce ülkemizden Almanya’ya yaşanan yoğun emek göçünün 50. Yılı kutlanmıştı. O günleri anımsayanlar, Sirkeci tren garında başlayan bir dizi etkinliğin Münih Tren Garına kadar sürdüğünü ve her iki ülkede çeşitli törenler düzenlendiğini hatırlayacaklardır.
55 yıl önce bugün 31 Ekim 1961 tarihinde imzalanan anlaşmayla Almanya’ya yoğun emek göçü başlamıştı. Bu göçten üç kardeş il Bartın, Karabük ve Zonguldak fazlasıyla nasibini aldı. Zonguldak o tarihlerde henüz üçe bölünmemişti. Sadece Zonguldak ilinden o günlerde 127 000’i aşkın insanımız Avrupa’ya göç etti. Bugün sayıları 400 000 ini aşmış durumda bu da Avrupa’da yaşayan toplam nüfusumuzun %12.0 si olduğumuzu gösteriyor
1961 yılında başlayan göç önceleri ‘’Gastarbeiter’’ misafir işçi olarak adlandırılmıştı ancak değişen şartlar onları kalıcılığa sürükledi.
Göç günümüzde azalarak ve şekil değiştirerek devam ediyor. İlk gidenler daha sonra ailelerini yanlarına aldılar, sonra kaçak yolları, hatta yabancılarla anlaşmalı evlilikleri deneyenler oldu. Bugün orada oturma ve çalışma izni olan Türlerle evlilik yapmak göç etmek anlamına geliyor. Eğitim için gidenler ve beyin göçü hız kesmeden devam ediyor. Yatırım amaçlı veya yeni bir yaşam için AB’yi seçenler de var. Değişik kaynaklardan Avrupa’da yaşayan nüfusumuzun üç buçuk milyona ulaştığını öğreniyoruz. Bu sayı yeni doğumlar ve aile birleşimi yoluyla sürekli artıyor. Göçün öncülerinin pek çoğu bugün artık hayatta değiller, bugün 5. Kuşak göç çocuklarıyla temsil ediliyorlar. Eskiden sıla hasretiyle dinlenen Neşet Ertaş’ın, yerini şimdilerde Rap müzik almış, Rap bir çeşit protesto anlamını taşıyor! Teknolojik gelişim haberleşme ve
hava yolu ulaşımını hızla geliştirmiş durumda, bu sayede çekilen sıla hasretleri nispeten hafiflemiş gibi gözüküyor.Avrupa’nın hemen her kentinde tanıdık yüzlerle karşılaşıyorsunuz, öyle ki döner kokusu, patates kızartmasını bastırmış durumda! Sorunları yok mu elbette var, hem de büyük sorunlar. Ancak bu durum onları orada pek engellemiyor, çünkü hayat tüm hızıyla devam ediyor. Uyum sorunu başta olmak üzere, eğitim ve işsizlik büyük boyutlara ulaşmış ve çözüleceğini artık kimse inanmıyor. Sorunları aşmaya yönelik iyi niyetli yaklaşımlar ve sosyal programlar elbette var, var ama tren çoktan kaçmış, yapılan çalışmalar da artık yetmiyor.
Almanya bu büyük göç hareketinin tartışmasız tek lideri konumunda ve kimseye kaptırmayacağı görülüyor. Bir dönem kalkınmalarına önemli katkılar sundukları ülkeler burada yaşamak istiyorsanız bizim gibi olun, bize uyun diyor!
Bugün sorunlar içinde bocalayanlar kadar, içlerinde birçok girişimci var. Yaşadıkları kötü deneyimlere inat yoğurdu hala üfleyerek yemiyorlar. Yaşamlarını birçok sektörde işveren olarak sürdürüyorlar. Avrupa döner sektörü onların kontrolünde! Başta turizm, Hava yolu işletmesi, yönetmen, aktris, restoran, market sahibi, doktor, profesör, rektör yardımcısı, bankacı, polis, avukat, pilot, siyasetçi ve futbol hakemi gibi meslekleri seçenler var.. Genç kuşak, Avrupa’da pek çok üniversitede eğitim görüyor, kendi spor kulüplerini kurmuşlar ve bölgesel dernekleri yoluyla kökleriyle bağlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Yaşadıkları ülkelerin sosyal ve ekonomik yaşamının vazgeçilmez bir parçası olmuşlar. İçlerinden sosyete içinde yer edinen önemli zenginler çıkmış, Moda dünyası ve otomobil çizimi yapan önemli isimler yetişmiş, golf kulüplerinde özel bir yerleri var. Özel güvenlik, finans, spor salonu, oto galerisi ve kuaför salonu işletiyorlar. Camilerinde rahatça ibadet edebiliyor, özel Mezarlıklar kurulabiliyor. Aralarında uçak, yat, çiftlik sahibi olanlar, siyasetçi, milletvekili ve hatta federal kabinede bir bakanları bile var.
Futbol dünyasına birçok önemli isim sundular, Mesut Özil, onlardan sadece biri, o artık dünya futbolunda bir STAR. Sadece Mesut değil elbette Almanya’ya göç edenler arasından birçok gurbetçi Türk genci yaşamını futbol oynayarak sürdürüyor, Başta Almanya olmak üzere, Avusturya, İsviçre, İsveç Fransa, Hollanda, İngiltere liglerinde futbol oynuyorlar, birkaç ülkenin Milli Takımında bile Türk asıllı futbolcular var.
Avrupa’nın dört bir yanında yaşayan bu nitelikli insan gücümüz, ortak akıl ve düşünsel çabalarla orada edindikleri bilgiyi ve yaşam birikimlerini burada kendi ülkelerinde yeniden dinamizme dönüştürmek istiyorlar! Bekledikleri sadece biraz ilgi, çünkü onlar yaşadıkları ülkelerde ‘’Auslander’’, yani ‘’Yabancı’’, kendi ülkelerinde artık ‘’Alamancı’’ olarak anılmaktan ve sadece seçimden seçime hatırlanmaktan artık sıkılıyorlar.