ADD BASINA VE KAMUOYUNA BİLGİSİ İLE AÇIKLAMA YAPARAK ŞU SATIRLARA YER VERDİ;
LAİKLİK, UYGAR İNSAN OLMAKTIR!
Laiklik yoksa, demokrasi de yoktur, hukuk devleti de yoktur, fikir ve ifade özgürlüğü de yoktur, inanç ve vicdan özgürlüğü de yoktur.
Laiklik, sadece “din ve vicdan özgürlüğü güvencesi”, sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” gibi sığ tanımlara sığmayacak kadar geniş anlamlı bir ilkedir.
Elbette din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir laiklik. Ama bunun ötesinde, insan aklının her türlü dogma, efsane, masal, hurafe gibi bilimsel dayanaktan yoksun safsatalara tutsaklıktan kurtularak özgürleşmesidir aynı zamanda ve bu bilim dışı safsatalarla insanların istismar edilmesi, sömürülmesi, köleleştirilmesi sapkınlığının da panzehiridir.
Sadece “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” olarak da tanımlanamaz laiklik. Öyledir elbette, ama bir adım daha giderek, aynı zamanda din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Çünkü laiklik, toplum yaşamını düzenleyen yasaların asla herhangi bir dinsel kurala bağlanmadığı, toplumsal mutabakatla belirlendiği, koşullar değiştiğinde değiştirilebildiği, devlet yetkililerinin de, kurumların, grupların ve bireylerin de kimsenin inanç yahut inançsızlığı ille ilgilenme, sorgulama ve müdahale etme haklarının olmadığı ve bunun da hukuki güvence altında olduğu bir yaşam düzeni demektir.
Uluslaşmanın ve ulusal bağımsızlığın da olmazsa olmazıdır laiklik. Birlikte yaşamanın, düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün, bilim, sanat ve kültürde yaratıcılığın güvencesidir. Kadın-erkek eşitliğinin, bilimsel eğitimin, emeğin en yüce değer olduğu bilincinin, kısacası uygar insan i olmanın da tek yoludur.
Bazılarının pek sevip sık kullandığı “Laik olan devlettir, insan laik olmaz” önermesi de boş bir laftan ibarettir. Bu ifade, devleti taş binalar olarak gören, insandan soyutlayan, gerçekle ilgisiz, sakat bir düşünce ürünüdür. Devleti insanlar oluşturur ve laik olmayan insanların görev yaptığı devletin laik olması da kuşkusuz düşünülemez.
Laiklik, bütün bunlar, hatta daha fazlasıdır da, ülkemizde hali nicedir?
10 Nisan 1928
Bu tarih; 75 yıldır anayasasında Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazan Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetme görevini üstlenen sağ iktidarların bir türlü görmek istemedikleri, sürekli unutturmaya çalıştıkları devletimizin laiklik niteliğinin ete kemiğe büründüğü tarihimizin en önemli günlerinden biridir.
9 Nisan 1928 günü Başbakan İsmet İnönü ve 120 milletvekilinin TBMM’ne verdikleri yasa teklifiyle 1924 Anayasası’nın “Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslam’dır, Resmi Dili Türkçedir, Makarrı Ankara şehridir” diyen 2. maddesinden “Devletin dini, Din-i İslam’dır” tümcesi, 16. maddesindeki milletvekili yemini ile 38. maddesindeki Cumhurbaşkanı yemininden “Vallahi” sözcüğü ve 26. maddesinden de din işlerinin düzenlenmesini TBMM’nin görevleri arasında sayan cümlenin çıkartılması isteniyordu. Yasa aynı gün 264 üyenin oy birliği ile kabul edildi ve 10 Nisan 1928’de yürürlüğe girdi. Böylelikle devletimiz adı konmadan laikleşti. (5 Nisan 1937’de de laiklik ilkesinin anayasaya girmesiyle adı konmuş oldu) Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir işi ve işlemi din kuralları ile, naslarla görülemeyecekti.
Bu yeni düzen, asırladır milletin temiz duygularını istismar ederek ceplerini dolduran şeriatçı yobaz asalaklar sürüsünün çanına ot tıkıyordu elbette. Hiç kabul edemediler. Emperyalist efendilerinin güdümünde laikliğin dinsizlik, Atatürk ve Kemalist devrimcilerin dinsiz olduğu propagandası ile cumhuriyeti ve kurucu babalarını yıpratmaya çalıştılar, çalışıyorlar.
Günümüzde de 10 Nisan Laiklik Günü’nü yok sayan, unutturma çabası içinde olanların kutsal inançları nasıl istismar ettiklerini her gün izliyoruz. Bu aymazlar; meşruiyetlerinin kaynağını kurutmaya, bindikleri dalı kesmeye çalıştıklarının da, batı emperyalizminin 100 yıllık hain planına uşaklık ettiklerinin de farkında değiller.
Demokrasinin olmazsa olmazının laiklik olduğunu öğrenmenin en pahalı ve en acılı yolu, laikliği ve dolayısıyla demokrasiyi yitirip teokratik bir diktanın tutsağı olmaktır. Bu uygarlaşma ilkesini yaşamlarına ve devletlerine yerleştirememiş toplumların ne halde olduklarını görmek içinse bölgemize bakmak yeterlidir.
Unutulmamalıdır; Atatürk ilkeleri ile Aydınlanma Devrimleri ve bu bağlamda laiklik, milletçe 102 yıldır altında güvenle yaşadığımız Cumhuriyet Kubbesi’ nin kilit taşıdır, asla dokunulmamalıdır !
Atatürkçü Düşünce Derneği 359 şubesi, 39 temsilciliği ve 75 bin üyesiyle Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşmak azim ve kararındadır.
10 Nisan Laiklik Günü kutlu olsun.
Saygılarımızla.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ