Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ARŞİVDEN, (NOSTALJİ) SEÇMELER

FUTBOLDAN SEVGİLERLE (20 Nisan

FUTBOLDAN SEVGİLERLE (20 Nisan 2018)

Futbol ile yakından ilgili her birim için çıkarlarının dışında başarının ödülü olmuyor…
Bu ülkede kirli duvarlar yıkılmaz, yıkanır/boyanır..! Üzerine görkemli yazılar yazılsın, algı operasyonları ile vatandaşlar uyutulmaya devam edilsin diye…
Ancak, vicdanların tutulduğu, adaletin uyutulduğu bir düzende çirkinliğin alkışlarını duyarsınız sadece…
Fanatizm denen algı oturmuştur bir kere baş köşeye…
Vicdanların tutulduğu, kötü insanların el üstünde tutulduğu bir ülkede her şey olur maalesef..
Küfür, Hakaret…! Kafa yarma, şovmenlik yanında KDV si olarak eklenir…
FUTBOL, zarif çerçevelerin içindeki adamların hakkını dün de vermedi yarın da vermez.
Kabadayılara ve darağacı ipini yağlayanlara, takla atan tufeyli tiplere her istediği verilir de adam gibi duruşu olanların eleştirilerine tahammül edilmez…
Bu ülkenin TFF si, Bu ülke kulüpleri içinde HAKSIZ REKABETİ desteklediği sürece de ne karanlıklar çıkar aydınlığa ne de kavgalar biter fanatizm boyutunda..
En demokrat, devrimci gider burjuva özentisi, ırkçı/Faşist kafa kaleciyi över..?.. En Milliyetçi, gider PKK sempatizanı futbolcuyu göklere çıkartır… En muhafazakar spor otoritesi ise, Ateist futbolcuyu manşet yapar…
Sonra da klavye başında kendisini haklı çıkartmak için en yakın dostundan aldığı sövgülerin altına, SEVGİLER yazar…
Bu ülkede, TFF futbolu yönetir, Gençlik Spor teşkilatları Stadyumlara bakar, Futbol kulüplerinin bir kısmı dernek statüsünde bir kısmı kamu yararına dernek ve Şirket ile yönetilir, HAKSIZ REKABET Devlet eliyle FUTBOL Da oynanır da, Devletin REKABET Kurulu orada “ne oluyor” demez..!
Kulüpleri soyan Yöneticiler, Başkanlar, işini aşını, Kulüplerden doğrultur, çıkartır da, orada da kimse “ne oluyor” diyemez…
Yine bu canım güzel Ülkede, Futbol TERÖRÜ ile ilgili yasa çıkartılır, ama stadyumlar önünde kümeleşen gangster tipler bilinmesine rağmen dokunulmazlık ünvanı ile stadyumlara alınarak kavga ve spor terörünün önü açılır…
Neden diye sormayın…
Portekiz Kralı Salazar; “ Futbol olmasaydı ben Portekiz’i bu kadar uzun yönetemezdim” sözü klişedir.. Tıpkı İspanya Kralı Franco “Ben İspanya’yı 3-F ile yönettim” sözlerinin tarihe mal oluşu gibi…
Ne diyelim ne sensiz oluyor FUTBOL ne de senle..…

AKIL VE CESARET ( 10 TEMMUZ 2018)


Çevrenizde kilerden çok duymuşsunuzdur hep “Akıllı ol- aklını kullan” diye.. Akıllı olmak, akıllı kalmak ölçütü de nedense hep parayla ölçümlenir…
Oysa Deliler… Yani Akıllı olanlara karşı akılsız gibi görünenler… Ne parayla işleri vardır, ne mevkiiyle…
Karabük’ün yaşayanları bilir …
Deli Ali’sini… En şefkatli-yumuşak kalbi ile çocuklara yaklaşımını, yaşlılara bakışını !!, Deli olduğu halde taşıdığı koca yüreği…
Ya..! Deli Kezban, Koskoca Başbakan-Cumhurbaşkanı Demirel ‘i bile şaşırtırdı… Ve Deli Mustafa’da ki akıl… Deli Şakir’de ki okuma isteği kitap aşkı..
Deli Rıfkı’mız sağ halen sokaklarda anons geçer görürsünüz kimseye zararı olmaz zira o bu dünyada hırslarından arınmış yaşar…
Aklını en iyi şekilde kullanan bu deliler mazi de kaldı belki ama toplum içinde ki duruşları baki kaldı hep..
Deliler çok kitap okumuşlardır, cümlelerin içindeki gizli özneleri akıllı insanlardan daha kolay bulurlar. Kozmik bir ışık vardır gözlerinde. Karanlıklara en çok onlar itiraz eder, kimseyi sırtından vurmazlar…
Şimdiki zamana odaklanmış halleriyle aslında özgürlüğün keyfini çıkartarak, karşılıksız severlerdi onlar…
Delilik, “akıl ve cesaret arasındaki köprüde halay çekmeye benzer” diyenler ne kadar da haklıymış..

H.F.T SEN KONGRDE HESAP VER! (30 KASIM 2017)

Önceki gün Bir Demir atölyesinde çalışan işçiyi seyrettim, Aklıma Yüksek Fırınlarda, Kok’da, Haddehanelerde ,Çelikhane de , anten direkleri, Fabrikaları montaj yapan ve 100 metre üzerinde çalışan, işçiler geldi ..
Ağlayan bebeklerin sözcüsü puslu dumanlara baktım. “O yüzden” dedim, ” Yağmurların Çisil çisil yağarken onlara ninni söylemesi.”
Haykırışlarına da not düştüm. “Çöken develer ayağa kalksın diye …!”
Dün birkaç dostumuz söyledi…
Karabüksporu borca sokarak son model araba aldıran sonra anahtarı fırlatıp atan, Kule parktan kendine ev tutup kirasını Karabükspora verdiren, olmadı Ankara da yakınlarının olduğu iddia edilen binayı Karabükspor Ofisi olarak tutan ve cebe çalışan, Karabüksporu TFF standartlarında MENAJERLERE en çok para veren 2.kulüp yapan, alınan onlarca oyuncudan sadece 14 yada 15 i kadrolara girerken forma şansı bulmadan bankamatik futbolcular yaratan, taraftarı küstürüp tribünlere gelmemesini sağlayan, Basının büyük bölümü tarafından eleştirilen,
Kısacası; KARABÜKSPORUMUZU 200 Milyon borca sokarak kongre günü öncesi kentten 2.kez kaçan,
Karabüksporu adeta KAYYUMA teslim eden ,
-Hikmet Ferudun TANKUT,
Bir Televizyon programında çıkıp; “ Beni Karabük’te 1-2 Gazeteci sevmez biri Semih Gulen, Diğeri Ahmet Gölbek’tir. Anlamında bir şeyler demiş..
Dinlemedik./ İzlemedik..
Dostlarımız, Basından arkadaşlarımız ifade etti..
Bizimle olan iddiası ise “Semih Yönetici olmak istedi Yönetim Kuruluna almadım, onun için kızıyor” anlamında olmuş..
Allah’tan korkmaz… Kuldan hiç utanmaz..Çocuklarının başı için Doğru söyle..
Sen Osman Semih Gülen ile Başkan olduktan sonra bir kere görüştün.. Bir kez o da telefon ile……O telefon da ise özür dileyerek, “af et ben senin abinim, gazetene uğrayacağım konuşuruz” diyerek dil dökmedin mi?
Biraz olsun ALLAH inancın varsa, biraz olsun İffet,namus kavramlarına inanıyorsan konuş…
Sana ne zaman “ben yönetim kurulu üyesi olmak istiyorum” demişim.? Yada kim sana benden böyle bir teklif olduğunu söylemiş..??.
Eğer kendine inanıyorsan ÇIK 11 Aralık KONGRESİ DE KONUŞ…!!
Karabük halkına, Sana güvenip kulübü teslim edenlere, karşı ÇIK KONUŞ..
Karabük Gündem yayın organları için ast olan KARABÜKSPORDUR..
Ve üzülerek beyan ediyoruz, son 2 senedir KARABÜSKPORDA ki yanlışları yazmaktan biz bile yorulduk..
En son alınan ve para yok denilen dönemde bile kulübe idari menajer getiren, Yurt dışı gezilerini hanımınla Karabükspor üzerinden yapan biri olarak ÇIRPINDIKÇA BATTIĞININ farkına var..
Hey…H.Ferudun TANKUT..!!
TUDOR’U nasıl gönderdin, ZORAN’I nasıl aldın, peşinden onu da gönderip ERKAN hocayı 5 haftada nasıl yaktın, şu kısa dönem içinde sadece biz bilmiyoruz..
KARABÜK Gördü..Türkiye öğrendi..
Hele hele Baliç’in eline ilk 11 vererek nasıl demoralize edildiğini, ŞAMPİYON yapan Yücel İldiz’in bir gecede nasıl paketlendiğini yazmama gerek bile yok..
Şimdi biz derdimize düştük seni unuttuk derken, sen çıkıp KARABÜKSPOR konusunda hassas iki gazeteciye çamur at izi kalır politikaları yapmaya çalışıyorsun…
Yazık..
Sen Önce KONGREDE ÇIK 200 Milyona varan BORÇLARIN nedenlerini ve bir kulübün çöküş nedenlerini AÇIKLA..
Nisan ayında “Karabüksporun borcu yok, Sayılı borçsuz kulübüz diyeceksin, HAZİRAN ayında 50-60 kişi ile kongre yapacaksın, kendini aklayacaksın, KASIM ayında olağanüstü kongre ile kaçıp gideceksin…
Bizde yiyeceğiz…ÖYLEMİ…
Ne derler..
Kılavuzu Karga olanın burnu …..Kurtulmaz..
Sen sen ol eline yazılı verilen kağıtları okuyup birilerini suçlamadan önce bir dur..
Bir dk.Ferudun Tankut..Bir dakika..;
Burası KARABÜK “El bildiğini söyler ama burada Emeğin, Namusun,Alın terinin, Hakkın,Adaletin, Dik duruşun borusu öter”

Ne oldu HAVAALANI Projesi ? (25 Mayıs 2017)

5 senedir havanda su dövülüyor mu yoksa Karabük’ün suratına bakıldığında aptal (!) gibi mi görünüyor insanlar anlamak mümkün değil ?
Ne oldu HAVALANI için yapılan anlaşma !
Ne havaalanıymış be.!. Onca proje, uğraş , koşturma derken siyasetin işi duraklatması, ardından bir iş adamının Şefik Dizdar’ın pisti ben yaparım demesi ile yeniden canlanan,gündeme gelen HAVAALANI ..,
Yine pişirilip pişirilip servis edilemedi…Yine söylemler, açıklamalar, havada mı kaldı..?
Yazık..!
Havacılık Yüksek okulu bu sene öğrenci alacak… Alacak da, alsa ne olacak ? , Tıpkı Tıp fakültesi olmadığı halde TIP’a öğrenci alındığı gibi…
Deve misali yani neresi doğru ki…
Şefik Dizdar mı vazgeçti, KBÜ mü işlemleri tamamlayamadı, Dosyalar Valilikte mi Kaldı, Bakanlık mı Durun dedi ? ne oldu…

MUTLUMUSUN TÜRKİYE! ( 18 HAZİRAN 2015)

Eskiden Mahalle aralarının en süslü melodisi çocuk sesleriydi,
Çiçeklerin anası topraktan, bereket fışkırırdı da Yoksulluğun dergahında sevdalı olan mutlu olurdu.

Şimdilerde, kadınları öldüren, genç kızları yakan, kurumların başında çalan ; takım elbiseli, lort ayakkabılı hırsızlar mutlu… Parayı sonradan gören, mangalda kül bırakmayan magandalıktan sıyrılamamış Şerefsizler mutlu…

Şimdilerde, Gargameller sokaklarda balgam atma yarışında, çevreyi katleden fabrikalara takla atan yazarların ilan kavgasında, Yola çıktığı dostunu satma yarışında…

Soysuz dizilerde, kimin eli kimin cebinde, merakla beklenirken her gece, uyduruk yarışmalarla zenginlik hayali kuruyor artık, İnsanlarımız.. İpiyle kuyuya inilecek insan kalmadı, Paranın ve yalanın dili her şeyi susturur oldu.. Dürüstlüğü ve haksızlığa karşı haykırmayı terk eden bir zamanın içindeyiz. Organik insanlardan, hormonlu delikanlılara geçiş yapan bir düzeni alkışlıyoruz hep birlikte…

Eskiden her kentin bir-iki serseri-şerefsizi varken şimdilerde adam gibi adam bulmak zorlaşır oldu memlekette.. Yasaklanan kitapları inadına okuyan onurlu erkekler döneminden, Vicdansız, namusuz, hırsız, şerefsizler devrine geçtik!

Ne Allah korkusu, ne kültür yapısı…
Hepsi tüketilmiş…

İnsanlık, ayağından vurulmuş atlar gibi terk edilmiş
Şimdiki zamanda erkekliğin leşinden meydanlara heykel bile dikilebilir.
O kadar çok düzenbaz türemiş ki, o kadar çok Patron, Başkan, Müdür , Yetkili ,
Zengin..! sıfatı ile etrafımızdalar ki…

Hasar büyük! “Hukukumuz böyle erkeklere zeval vermesin!” diyerek düşünenlerin ülkesindeyiz.

Önce ÖZGECAN sonra MUĞLA’nın Ortaca İlçesi’nde kanalda cesedi bulunan 18 yaşındaki Cansu…

Vatan, Millet, Sakarya diye Bağıran benim Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Ülkem.. şimdi Özgür müsün, İnançlı mısın…

Mutlu musun Türkiye…

Eskiden… (24 EYLÜL 2014)

Hayallerimiz iplerine tutunduğumuz dalları olmayan bir salıncak sa, nostaljimiz unutamadığımız mahalle maçları,gece sinemaları ve kaçak dere yüzüşleri ise annelerimiz için kapı önü sohbetleri ise hele hele o günlerin şarkıları 45’lik longplay içinde ‘bir sonbahar akşamı’ ise halen bir umut var demektir gelecekten…
Birbirine kenetlenmiş kollar,karşısındaki insanın gözünün içine bakarak konuşmak varken, gizli kameraya alınmış görüntülerle insanları sırtından vurmak İnsanlık mı…
Camilerde siyaset yerine ruhun temizliği,Okullarda defter aralarında kurutulmuş güllerin kokusu olurdu eskiden..
Birdir bir oynanırdı sokaklarında güç alınırdı birbirinden ve al satarım bal satarım diyerek toplumun bir parçası olduğumuzu anladığımız oyunları paylaşırdık eskiden..
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin denirken, bütün dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa diye umut edilirdi eskiden..
Paraya aşık olunmayan arkadaşlıklarda ne rüşvet tanırdı ne de soysuzluk vardı.. Tek heyelan toprakta olur İnsanlık yaşamazdı kaymaları eskiden..
Eskiden çocuklara “büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulurdu. Şimdi “Büyüyünce nasıl zengin olacaksın? Diye soruluyorsa eğer hızlandırılmış zengin olma kursları babadan oğula indirimli verilmeye başlamış demektir..
Çocukken kazandıklarını yaşlandıkça kaybeden büyükler ülkesinde, hayat tersine çeviriyor filmi.
Para bir toplumun en büyük ahlaksızlığı haline gelmişse eğer orada yeni bir dünya kurulmuştur demektir ve O dünyanın adaleti de yoktur, asaleti de.
Biz ise büyüklerimizden ‘hayatın anlamı sadece belini doğrultmak değil,her türlü şartta dik durmak’ olduğunu öğrenmiştik…
Delikanlılık yıllarımızın kitaplarını yeniden okumalıyız beklide..
Dostoyevski’den ‘ Yasaklara karşı başkaldırmayı’ Ömer Seyfettin’in Diyet’ini mesela okumalıyız ve kesip atmalıyız çıkar ve menfaat dostluklarını..
Birer birer…..

ESKİDEN MİŞ GAZETECİLİK! ( 2 MAYIS 2009)

Eskidendi Gazetecilik. Dik duruş…İlkeli-Objektif habercilik..
Kızdıklarına nefretle kusmazlardı, kabullenmediği siyasi görüşün insanlarını ölümünü beklemezdi…
Gazeteci suçluların olduğu yerde günahı ölenlerin üzerine atmazdı eskiden,.
Ne kadar çok okunursa okunsun. Kalemi ne kadar iyi olursa olsun fark etmezdi..
Erdemli gazetecilerin, kurduğu cümleler kitlesel imha silahı olmazdı…
İnsanları birbirine düşürmesi gibi planlar yapılmaz, ön yargılarla kuşatılmaz, zulme uyum sağlamaz, öç almak için kendi kalemini kiralamazdı..
Eskiden Gazetecilik iyilik ve güzellik biriktiren gönül kumbarasıydı.
Hayatın zorluklarını yaşarken bile neşe çalan hayat korosuydu,
Şimdilerde çıkarlarıyla öpüşen Tufeyliler korosu olmuş ağlayanı yok..
Ellerinden öptüğüm, Öğretmenlerim vardı, her bayram hatırını sorduğum..
Gerçek dostlar vardı köşe başında buluştuğum..
Eskiden, paylaşırdık bir dilim lokmayı ve özgürlüğün elini tutarken,.gökkuşağı altında…
Güneşe ayna tutanlarla bir olurduk ..
Biz hep özgür, ve aydınlık bir geleceğe kurduk saatlerimizi. Her dakikada bir bakardık, Özgürlüğü farklı tadardık..
Kırsak da kalpleri özür dilemesini bilir, erdemli tavrımızı sunardık kadehler içinde.
Sık sık deniyor ya..! ‘Yandaş gazetecilik’ diye, işte şimdilerde moda…
Yandaşa yağdırırlar da, giremezsin her topa, bu kadar derler pasta…
Gazetecilik duygusunu nezaket ve saygıdan başladığını sonra kamuyu bilgilendirmek için dürüst habercilik olduğunu öğrendik.
Dürüstlük ve Zarafetin sokak aralarında bile geçerli oluşunu..
Birbirlerini kutsal analar üzerinden hatırlarını soran densizler olmazdı..
Futbol güneşin altında tarlalarda oynanırdı, alt yapılardan çıkan futbolcular ile gurur duyulurdu..
Şimdilerde transferi ben yaptım milyon dolarları taraftardan topladım mesaisi başladı..
Spor kulüplerinde beyefendiler yönetici olurdu. Taraftar yan yana oturur sporun keyfi yaşanırdı.
Başarılarda gözyaşları olurdu gururun verdiği…
Sadece güncel haber değil spor gazeteciliği de adam gibi yapılırdı..
Kim bilir….Ondandır beklide eskiye hasret… Ondandır belki de bu sitem..
Bugüne bakıyorsunuz, bir yanda siyasi otoritenin dahi tasvip etmediği bürokratlar, siyasiler gitse de işimize baksak diyen bürokratlar…
Boş zamanlarda, ATATÜRK’ÜN soy sop araştırmasını yapanlar, soylarının nereden geldiğini e-devlet de bulamıyor..
Erken kalkan görevinde kalıyor..
Muhalefet basın duyurusu yapınca işler çözüldü sanıyor..
KARDEMİR kongrelerinde dönen baskıcı oyunları görmeyenler mahalle yaşatma derneğinde birbirini kırıyor…
Kentte, yollar delik deşik olmuş her dönem ayrı asfalt yapılıyor..
Belli değil, kimin parasıyla kime hava atılıyor,
Asgari ücret üzerinden insan pazarları kuruluyor.
Korkuyu, baskıyı kuran gazeteci davetlerde baş köşeye alınıyor,
Aralarında dik duran onurlu gazeteciler satılıyor.
Her seçimde nutuklar atılıyor, halkını ayağı kırılmış atlar gibi ölüme bırakanlar bir anda kral oluyor.
Menfaat dünyası akıl üstüne oturuyor, milyon dolarlar ile hesaplar yapılıyor.
Sonra Eğitime önem vermeyen toplum çöker nutukları ile günler torbalara dolduruluyor…
Dizi filmlerde kimlerin eli kimlerin cebinde bilinmiyor ama o diziler reyting rekorları kırıyor…
Aynı dizileri keyifle izleyenler ar namus konusunda sosyal medyalarda ahkam kesmeye devam ediyor…
Yazanlar 9 köyden kovuluyor, 10.köyü arıyor….
Velhasıl eskidenmiş Gazetecilik…
Eskidenmiş….

Web Tasarım & SEO: Best4SEO