Yılın son günü KBÜ için şok iddialar Ülke gündeminde patladı. Sözcü Gazetesinden Ali Macit’in araştırmaları ile ortaya çıkan ve İlahiyat Fakültesinde yaşandığı iddia edilen olay Ülke gündeminden ses verdi.
Gazetenin haberine göre, Karabük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Rezzan Yılmaz başını açınca başka fakülteye sürgün edildi.
Haber detayına göre ” Karabük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Rezzan Yılmaz, başını açınca fakültenin Dekanı Prof. Dr. Abdulcebbar Kavak, öğretim görevlisine başı açık şekilde okula giremeyeceğini belirtti. Bunun üzerine Yılmaz, başka bir fakülteye gönderildi. Olay yerel medyaya “Başını açan akademisyen fakültesinden sürüldü” başlığıyla yansıyınca Yılmaz, yerinin değiştirilmesiyle başını açması arasında bir ilişki olmadığını belirten bir açıklama yayınladı. Öte yandan Dekan Prof. Kavak’ın “Keşke basına verse, ben önümüzdeki dönemde milletvekili olmak istiyorum zaten işim kolaylaşır” dediği öne sürüldü. Akademisyen ile ilgili iddiaları sormak için aradığımız Prof. Kavak, sekreteri aracılığıyla, “İddialara cevap vermek istemiyorum” dedi.” şekli ile verildi.
TÜRKİYE BU YASAKLI ZİHNİYETİ YAŞAMIŞTI !!
Türkiye’de Sadece erkeklerin eğitim gördüğü İmam-Hatip okulları bünyesine 1951 yılından itibaren kız öğrencilerin de alınması eğitimde başörtüsü tartışmalarını başlatmıştı. 60’lı yıllarda üniversite yönetimlerinin kararları ile başörtülü kadınların üniversitelere alınmaması protestoların başlamasına neden olmuş ardından 12 Eylül darbesi ve 28 Şubat sürecinde doruk noktasına ulaşan başörtüsü yasağı sadece üniversitelerde değil, kamuda da başını örten kadınların önünü tıkamış özgürlüklere de vurulan darbe olarak yaşanmıştı.
“İkna Odaları”, “Benim başörtülü bacılarım” söylemleri döneme damgasını vurdu. Türkiye’de siyasi bir figüre dönüşen ‘başörtüsü’ imgesi binlerce kadının eğitim, iş hayatına mal oldu. 1970- 80’li yıllarda başörtülü öğrencilere yönelik şiddet de içerebilen (başörtü ve mantoların zorla çıkartılması) zorlama ve yaptırımlar başladı. Bu çeşitli illerde (Ankara, Konya, Malatya) gerginliklere sebep olurken yine Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde, daha sonra da Hacettepe Üniversitesi’nde başörtülü öğrencilerin kampüs içinde de dolaşmaları yasaklandı. Atatürk Üniversitesi türbanlı veya sakallı fotoğraf ile mezun olmak isteyen öğrencilere diploma verilmeyeceğini duyurulmuştu.
1983 de YÖK, 7327 Sayılı Kararname ile yükseköğretim kurumlarında bulunan görevli ve öğrencilerin nasıl giyineceğine ilişkin kurallar belirledi. Genelgede “Bütün kız ve erkek öğrencilerin, elbise, gömlek ve ayakkabıları temiz, düzgün ve sade olacak; başı açık olacak ve kurum içinde baş örtmeyecektir.” hükmü yer verdi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Nesrin Konuk’un derslere başörtülü katılması üzerine verilen okuldan bir ay uzaklaştırma cezasına karşı açtığı davanın sonunda Danıştay 8. Dairesi’nin aldığı karar YÖK’ün yaptığı düzenlemeyi geçersiz kaldı. Danıştay kararında “Ancak, bu konuda kendi toplumsal çevrelerinin baskısına ve göreneklerine boyun eğmeyecek ölçüde eğitim gören kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf Laik Cumhuriyet İlkelerine karşı çıkarak dine dayalı bir devlet düzenini benimsediklerini belirtmek amacı ile başlarını örttükleri bilinmektedir.” yer almıştı.. 90 lı yılların başında Özal hükümetinin çıkardığı 2547 sayılı yasanın ek 17. maddesine göre üniversitelerde her türlü kılık ve kıyafet serbest oldu, SHP’nin düzenlemenin kaldırılması talebi AYM tarafından reddedildi ve 1997’ye kadar bu serbestlik devam etti. Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle kanunun yürürlüğe girmesinden önce yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet ile ilgili olarak verilmiş her türlü disiplin cezaları bütün hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırıldı. (25/10/1990 tarih ve 3670 sayılı Kanunun Geçici Maddeleri)
2008 de Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İspanya ziyaretinde yaptığı açıklamasında Türkiye’de başını örtenlere “başörtüsünü siyasi simge olarak kullanıyorsun” şeklinde baskılar yapıldığını söyledi. Erdoğan, “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz?” diyerek önemli bir konuda yaptığı açıklama ile noktayı koymuştu..
TARİH TERSİNE Mİ DÖNDÜ?
“Bugün KBÜ yaşananlar ise Türkiye’nin yakın tarihte yaşadığı olayların tam tersi olarak yaşanmaktadır” diyen konuya yakın kaynaklar, Karabük Üniversitesi yakın zaman içinde YÖS sınavlarında yapıldığı iddia edilen yolsuzluk ardından Fuhuş olayları ile ve son yaşanan Dina olayı ile istenmeyen şekilde gündeme getirilerek zarar gördüğünü, bugün ise bu başarörtü konusunda ki iddialar ile tekrar ülke gündemine geldiğinin altını çiziyorlar
Öte yandan yılın son günü çarpıcı bir şekilde ülke yaygın basınında gündeme taşınan ve dikkat çeken olay sonrası Fakültenin Dekanı Prof. Dr. Abdulcebbar Kavak’tan yada Rekör Prof.Dr Fatih Kırışık’tan bir açıklama gelmemesi ise manidar bulunuyor.
Kaynak Başını açan akademisyene sürgün! – Sözcü