
Bu sıralar poliklinik yoğun.
İki arkadaşımız yıllık izinde.
Bu hafta da ben aldım bu arada. Nerede dinleneceğime karar veremediğimde çocukların yanına İstanbul’a kaçıyorum.
Kentimizden tatil için ayrılanlardan fazlası, tatil için gelenler.
Hep öyleydi de bu yıl sanki daha mı fazla ?
Ben Zonguldak’ta çalıştım 4 yıl. Orada bu daha belirgindi.
Çünkü Ereğli, Devrek ve Çaycuma’nın gurbetçi sayısı kayda değerdi. Mesut Özil Devrek’e geldiğinde bi denk gelmedi ki bana bir yeri kaşınsın, kızarsın, iki çift laf etsek. O zamanlar tanınmıyordu gerçi.
Bizim hastanenin Kastamonu ve Bartın’dan da epey hastası var. Başvuranları bizim klinik pek geri çevirmez. Filanca bölüme muayene olmuş uzaktan gelen yurttaşların bazen Dermatolojiyle işi çıkıyor ,biz de bakıyoruz.
Hasta sayımız arttıkça deneyimlerimiz de çeşitleniyor. Küresel düzene uygun deri problemleri mesela. Bu da artıyor.
Göz etrafının koyuluğundan yakınan ergenlerin bilgisayarda geçirdikleri gece yarıları ,dengesiz uykunun neden olduğu bir koyu halkaya dönüşüyor gözde.
Ya da parmak uçlarında yara bere oluşan anaokulu ,ilkokul düzeyi çocuklarının ellerinden cep telefonu ya da tabletin düşmediğini anlayabiliyoruz.

Anne düzeyinde şu sıralar meşhur olansa kantaron yağı.
Balkonlarda kantaron yağı üretiliyor ve bunu da şu bu cilt hastalığında kullanma alışkanlığı doğmuş.
Bir önceki dönemin popüler ürünü aloe vera idi. Aloe vera adında bir miktar Japon mu desek bir yabancı gizemi de vardı,şöhretinde bunun da payı olsa gerek.
Kantaronda ne olabilir ? Kantaron denince kantardan kaynaklanan bir ağırlık iması olabilir mi? Ya da rengi ilgi çekici.
Neyse işte, deri büyük ve geniş bir organ. 1.5 m2. Bu geniş alana kantaron yağı sürecek illaki bir şey çıkıyor. İnstagramdan mıdır nedendir uyanık bazı fenomenler bir şeyler tarif ediyor diye aklıma geliyor.
Tıbbi bir müstahzar (markalı ürün manasına) yaratıp kullanıma sokmak ilgi çekici. Ben lisedeyken şifalı bitkiler kitabını çokça okuduğumu bilirim. Hatta adını söylemeyeyim şu anda ülkede acaip bir makamda 1 numara olan bir tanıdık bu kitaplardan macun yapıp parayla satardı.
Ben sadece okudum ama. Valla bi şey yapıp kullanmadım, satmadım, iyi ki de yapmamışım. O kitapların en bilinenlerinin birinde uyuz hastalığının nedeninin karaciğer olduğunu yazıyor ve sirke içmeyi öneriyordu, rastgeldim.
Kantaron yağını bana soracak olursanız, kuru deriyi nemlendirme ve tahriş olmuş deriyi toparlama dışında özel bir faydası kanıtlanmış değil. Nemlendirme ve tahriş için daha kullanılabilir ürünler var. Kantaron yağı gibi vıcık vıcık da değil. İleride belki bilinmedik bir faydası çıkabilir ayrı. Kanıtlanırsa başımız üstüne.
Bilgiler, deney ve gözlemlerle üretilir arkadaşlar, iddialarla değil.