3 Nisan 1937 de Karabük Demir Çelik Fabrikalarının temeli atılıp, 1940 da ilk üretimler alınmaya başladığında, feodal yapısından kurtulamayan ve sanayi devrimi yaşamamış ülkemizde, sanayileşme hamlesi resmen başlıyordu.
Milli kaynaklardan, milli eserler üretilecekti.
Karabük’te üretilen çelik, şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, köprüler, anten direklerine dönüşecek, ülkenin dört bir yanına fabrikalar kurulurken Karabük Demir Çelik artık ‘Fabrikalar Kuran Fabrika’ olarak adlandırılacaktı.
O dönemlerde İşçiler için oluşan 2 sendika ise 17 Kasım 1965 de bir araya gelerek, Çelik İş (Çelik Sanayii İşçileri Sendikası) sendikasını kurup, üyelerinin Ekonomik, Sosyal, Kültürel hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek adına çalışanların Anayasal ve Yasal güvence altına alınmasını sağlıyordu.
Artık, Karabük’te kurulan sendika, Metal iş kolunda adeta Sendikal anlayışın bir okulu oluyordu.
137 Günlük tarihi grev ve grev sırasında yaşananlar bu süreçlerin en somut örneği olarak tarih de ki yerini alıyor,
Ardından 1994 te dönem Başbakanı Tansu Çillerin 5 Nisan Kararları ile YA KAPATILACAK YA KAPATILACAK dediği Demir Çelik Fabrikaları için bir kentin TOP YEKÜN verdiği mücadele başka bir örnek oluyordu..
8 KASIM Türkiye de ‘hak verilmez alınır’ anlayışının zaferle sonuçlanmasının ayrı bir tarihi olarak kayıtlara geçerken, Fabrikamı kapattırmam diyen DÇ Çalışanları, koca bir KENT, bir Bölge, ÜRETİM ARAÇLARINI BİZ YÖNETECEĞİZ diyor ve 1 TL sına yöre halkıyla aldığı fabrikasının kapatılmamasını sağlıyordu..
Tüm bu stratejik süreçlerin lokomotifi de ÇELİK İŞ Sendikası ve Yöneticileriydi.
Kimdi bu yöneticiler,
Ortak bir özellikleri vardı…
Hepsi KARABÜK okulundan yetişmişti…
Sendikada ne zaman, alınan hakların geri verildiği, sıfır zamlara imza atıldığı, çalışanın ötekileştirildiği görüldü, işte o zaman işçide yürüyüşler, yemek boykotları boy gösterdi..
Neden anlattık ve hatırlattık bütün bunları sizlere…
Son senelerde bu heyecanından uzaklaşmış bir sendikal anlayış vardı..
Kenan Yılmaz çıktı TEK YUMRUK hareketi başlattı, en sağdaki en soldaki yada FB lisi, GS lısı, esmeri, sarışını, huysuzu, huylusu hepsi EL ELE KOL KOLA OMUZ OMUZA diyerek cesaretlendi..
Ardından, Karabük’te kurulan KARABÜKLÜ sendikacıların yarattığı okul ile tarih yazan ÖZÇELİK İŞ sendikasında ki durağanlığa son verme adına DEĞİŞİM ŞART diyerek Karabük’lü RECEP AKYEL yumruğunu kaldırdı..
Karabük’te limon sandıkları üzerinde kurulan sendika okulundan yetişen Recep AKYEL..
Sendikanın örgütlü olduğu Sakarya, Bursa, İstanbul, Ankara, İSDEMİR, KARDEMİR, Kocaeli, Kütahya, Konya, Hatay, Osmaniye’de çoğunluk üst Kurul delegeleri de DEĞİŞİM rüzgarlarının işçi lehine nasıl şekillendiğini gördü ve AKYEL’E katılımlar yumruklar havaya kaldırılıp başladı..
Bu YEL bu rüzgar bu değişim hareketi durağanlığın sonunda gelen dinamik patlayış işçinin tek yumruk oluşu ile ortaya çıkıyor..
Tüm Ülke bunu görüyor ve bu rüzgar işçi adına esiyor..
Karabük’te Kenan Yılmaz ile yanan onursal ateşin farkına varamayanlar olayları objektif değerlendiremeyenler yanıldı… Şimdi de bir başka rüzgar daha esiyor ki, bu çok daha farklı…
Bu rüzgarı görmeyenler yine yanılacak..
Tüm ülkeden esen rüzgar, Karabük’te STK lar, Odalar, Bürokratik çevre, iş adamları, işçiler, esnaflar, medya şekil almaya başladı.
Bir yandan İşçiden esen yel, diğer yanda statükonun getirdiği hantallaşmış lüks yapı…
Bir yanda KARABÜK’TEN doğan sendikanın efsane liderinin, “ Sendikaya, Kardemir’e ve Karabükspora , Sahip çıkın…Bu Vasiyetimdir” diyen METİN TÜRKER ruhu diğer yanda hantallaşmış laylay lom bir yapı..
Bir yanda GAZETECİLERE Para dağıtarak susturan susmayınca dekontlar var diyerek aba altından sopa gösteren anlayış, diğer tarafta Metin Türker ruhu ile yöre halkı adına realist Sendikacılık zamanı, DEĞİŞİM zamanı diyerek yola çıkanlar..
Kim bilir.. Belki de Karabüklüyüz, bu kent için mücadele veririz diyenlerin, kimler olduğunu göreceğimiz süreçteyiz..
Yada tufeyli duruşları göreceğiz..
KARABÜKLÜ olmuşlar mı yoksa işlerine göre mi o ölçeği kullanıyorlar ona şahit olacağız..