Fransa’da akaryakıt zamlarına karşı yaklaşık bir ay önce başlayan ancak zamanla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron İktidarına karşı isyana dönüşen protesto dalgası devam ediyor.
Bende bu eylemlerin nedenlerini araştırıp sizlere gerçekleri sunuyorum.
Fransız Bakanlar Kurulu,13 Şubat 2008’de aldığı kararla, tüm taşıtlarda, sarı yelek ve fosforlu arıza sinyali üçgen bulundurulmasını zorunlu kıldı.
Taşıtlarda sarı yelek bulundurmak, çoğu Avrupa Ülkesi için zorunlu. AB’nin sarı yelek için tavsiye kararı var.
Doğal Olarak, kimse 2018 de “Sarı yelek”lilerin Fransa da eylem yapacağını hesaplamamıştı.
Sarı Yelekliler hareketi, başlangıçta para odaklı; çünkü yıllardır küçülen kamu hizmetlerine, azalan alım gücüne ve artan gelir eşitsizliğine karşı başlatılan bir isyandı.
Fransa’nın bir özelliği,en ücra köşesinde bile bulunan altyapı ve kamu hizmeti iken; küresel ekonominin baskısıyla yoksullaşan devlet, küçük yerleşim birimlerindeki okul, hastane,postane, hatta tren istasyonu vb. gibi kamu kurumlarını zarar ediyor gerekçesiyle kapatmaya başladı.
Devlet, Taşra halkına, “ Araba alın, Kamu hizmetine arabanızla ulaşın!” dedi. Başlangıç da,kolayca kredi verilen halk aynı kolaylıkla araba alabiliyor, uzaktaki kamu hizmetlerine gidebiliyordu.
Ama daralan ekonomi ile birlik de, alım gücü küçüldü. Artık ne kolayca kredi alabiliyor, nede araba. İşte bu yüzden isyanın fitilini taşra halkı, akaryakıta yapılan zam gerekçesiyle ateşledi.
Hükümet bu olaylara ilgisiz kalmadı. Akaryakıt zammı iptal edildi. Asgari ücrete 100 Avro zam yapıldı. Ayda 2000 Avrodan az kazanan emeklilere iyileştirmeler yapıldı.
Sarı yelekli Kalkışma kaotik bir istem listesi eşliğinde nedeni belli ama yönü belirsiz hareketlerle sürüyor. Lidersiz olması isyanı sosyolojik anlamda yenilikçi kılmakla birlikte; büyüyüp gelişme olasılığını zayıflatıyor. Son eylemlerde de sayının azaldığı görülüyor.