Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

GELÜSE GELÜ, GELMESESSE GENDİ BÜLÜ…

ÖZET: Koşun koşun… Titrettin Abi bu hafta “hat trick” yaptı… Pazartesi gününden sonra bugün de yazı yazdım.. Hayra alamet değil, falan diye düşünen ağzına kürekle vururum.. İçimden geldi yazdım… Aslında konu çok sıcak olduğu için pazartesiyi beklemeyeyim, dedim… “Elime mi yapışır, yazayım gitsin” diye düşündüm, yazdım… Okumaya hasret kalmış KARABÜK GÜNDEM gazetesi okurlarına kıyak geçtim…




ÖZET: Koşun koşun… Titrettin Abi bu hafta “hat trick” yaptı…

 

Yazıya Özel Prospektüs: Mizahimsi yazı sevmeyenler ile yazılarda imla kurallarına dikkat eden ile sayısalcılar okumasın… Sözelciler buyursun…

 

Eveettt sevgili okurlarım, köşe yazımıza hoşgeldinizzz… Alkışşş alkışşş alkışşşş… (Alttan kendime alkış efekti verdim.) Siz duyamamışsanız, o da sizin sorunuzu.. Alkışı duyanlar okumaya devam etsin, diğerleri adaya veda edebilir…

Bugün yine zihninizi açacak, hiç bi gazetede, hiç bi köşe yazısında arayıpta bulamayacağınız konularla karşınızdayım… Şanslısınız… İyi ki KARABÜK GÜNDEM okuyucususunuz, iyi ki TİTRETTİN ABİ gibi bi köşe yazarınız var… Şahsen bende olsam, bizi okurdum…

Bugünkü yazımızda, garantili üniversite kazanma taktiklerinden tutunda, kırmızının üstüne en iyi hangi renk yakışıra kadar, sanat sanat için midir, toplum için midir, tavlada 4-1 öndeyken 4-5 oyun nasıl kaybedilir gibi birbirinden ilginç konulara değinecem… Çayınızdan bi fırt çekip okumaya devam edebilirsiniz..

 

VELİLERRR, ÖĞRENCİLERRR TOPLANINNN…

Öncelikli konum, garantili üniversite kazanma taktiği… Konuya benim küçüklüğümden başlayıp, sizlere ışık tutacak açılımlarla devam edecem.. Psikologlar bile tedaviye bizim çocukluğumuzdan başladığına göre, vardır bizimde bi bildiğimiz…

Şahsen ben küçükten beri Matematiği sevdiğim halde rağmen, şu yaşıma kadar hala parayı bulamamış olmam da ilginç değil mi sizce? Normal şartlarda sayısalcıların hep zengin olacağını düşünürdüm… İnat edip 6 üniversite bitirmeme rağmen hala fakir olarak hayatımı sürdürüyor olmam, olsa olsa ŞANSSIZLIK bence…  Neyse parayı bulma konusuna başka zaman devam ederiz… Gelelim öğrenci ve veliler için vereceğim tavsiyelere.. Baştan söylemiş olayım, borsacıların da dediği gibi “Yatırım tavsiyesi değildir. Kendime not” gibi bi paylaşım yapıp devam edeyim… Aksi halde yıllar sonra önümü kesipte yakama yapışmasın kimse…

Benim tezim şu ki, çocuklarınızı büyütürken gözlemci olun.. “Bu çocuk okur mu? Yoksa ilkokuldan sonra direk sanayiye vereyim de eli anahtar mı tutsun” dersiniz, buna karar vermeniz çok önemli… Mesela benim sayısal zekam ve matematiğe olan ilgim Pişti yüzünden diye düşünüyorum.. Küçükken mahallede arkadaşlarla merdivenlerde Pişti oynardık… Peşinden 51’e geçiş yapınca, bendeki toplama çıkartma işlemi daha da gelişti… Bazı arkadaşlarım ise tavlacıydı… Mahalle arkadaşlarım arasında tavla oynayanların hemen hemen hepsi Sözelci oldu… Bizim Pişti ekibi ise mühendislik okudu.. O yüzden sizde çocuğunuz ilerde mühendis falan olsun istiyosanız arada onunla Pişti oynayın… Yok sözelci olsun diyosanız da, evinize tavla alın… Eşit Ağırlıktan sınava gireceklere tavsiyem ise hem tavla hem de 51 oynasın… İleride dua edersiniz bana…

 

BU BİLGİLERİ HİÇ KİMSE VERMEZ SİZE…

Farkındaysanız sizlere vermiş olduğum bu bilgileri parayla bile vermez hiç bi köşe yazarı size… Misal gazeteci Ergun BAŞKAYA’dan duydunuz mu hiç böyle bi bilgi? Duyamazsınız ki… Sözde gazeteci ama gördüğünüz gibi böyle paylaşımları okurlarıyla paylaşmadıktan sonra benim gözümde gazeteci olarak hiçbi özgül ağırlığı yok..

Köşe yazarı dediğin kişi, içten içe bilgi dağarcığınızı artıracak, kafanızda şimşekler çaktıracak bilgi veren kişi olmalıdır.. O kapasite bende var… Olmayanları zaten siz biliyonuz…

 

ÖRNEĞİMİ GÜÇLENDİRMEM GEREKİRSE…..

Benim bu tezimi gerçekçi bulmayanlar olabilir.. Normaldir.. Çokta umrumda olmamakla birlikte yine de tezimin doğruluğunu bi misalle örneklemem gerekirse, dün Makine Mühendisi (sayısalcı) Sedat KARAOĞLU ile Kamu Yönetimi ve Siyasal Bilimler (Sözelci) okuyan Tuncay ÖZCAN, işler kesat olduğu için klasik tipik küçük esnafların yaptığı gibi “Hadi tavla oynayalım” dediler… Yancı olarakta bende ordayım…

Yukarıdaki tezime baktığın zaman 51 oynasalar direk Sedat KARAOĞLU yener derdim ama onlar tavla oynamayı seçti… Haliyle ben daha başlarken zeki, çevik ve bir o kadar da haşin bakışlı köşe yazarı olarak Tuncay ÖZCAN’a iddia oynadım… Ki, oyun başlamadan da anlattım kendilerine.. Sayısalcı adamdan tavlacı çıkmaz… Güldü geçti Sedat KARAOĞLU…

Neyse tavla başladı, ilk oyunu Tuncay ÖZCAN aldı… Sedat’a göre “şanslıydı”… İkinci oyun, Sedat mars etti, üçüncü oyunu yine Sedat aldı, dördüncü oyunu da… Skor, Sedat:4 – Tuncay:1…

Sayısalcı Sedat KARAOĞLU maşallah papağana döndü… “Noldu senin tezine, tavla da sayısalcılık, sözelcilik önemli değil, bilek önemli” gibi bilimsel yanı olmayan, boş beleş lafları arka arkaya sıralıyo 4-1 önde olduğu için… Bense Brezilya’nın balta girmemiş ormanlarından gelen, tazecik çekirdeklerden çekilmiş ve kokusuyla insanın içini ısıtan kahvemden bi yudum alıp, Tuncay başkanın kazanacağına olan inancım ile gayet rahat müsabakayı izliyom…

Beşinci oyunda sözelci Tuncay ÖZCAN mars etti… 4-3.. Altıncı oyunu yine Tuncay aldı 4-4.. Geldik son ele…

 

TEZİMİ, ATASÖZÜ İLE DESTEKLEMEK GEREKİRSE….

Bir de şu var ki, “Tavlacının iyisi, kıllı olur derisi” diye bi atasözü mü ne vardı.. Kıl konusunda da zaten Tuncay ÖZCAN, Sedat KARAOĞLU’na 3 gömlek fazla gelir..

Son elde ilk zarda düşeş (6,6) atan sayısalcı Sedat KARAOĞLU hala bilimsel olmayan varsayımlarla “Damar damar üstüne gelmiş gibi bi ağrı hissediyon mu?” diye rakibini domine etmeye çalışsa da sözelciliğin vermiş olduğu özgüvenle, içeri kapılarını yaptı… Sonra da pencü se (5,3) ile sayısalcı Sedat’ın pulunu kırdı… Tek yapıya 4 el üst üste gele atan Sedat KARAOĞLU haliyle müsabakayı 5,4 kaybetti…  Ve ben haklı çıktım… 4-1 öndeyken oyunu 5-4 kaybedene Sayısalcı denir…

Güneş altında 4 saat 24 dakika kalmış patlıcan rengine dönen yüzündeki ifade hala gözlerimin önünde… 65 IQ ile benim bilimsel tezimi destekleyen sayısalcı Sedat KARAOĞLU’nu tanıyanlar telefon açıp sorabilir… Size de bilimsel olmayan şeyler söyleyecektir… Gülün geçin.. Hatta kahkaha atın… “4-1 öndeyken 5-4 yenilmeyi nasıl başardın?” diye laf sokmakta serbest…

 

DEĞİNMEDİĞİM KONULARA, BUGÜN DE DEĞİNMEYECEM…

Fark ettiyseniz yazıma başlarken “Bugünkü yazımızda, garantili üniversite kazanma taktiklerinden tutunda, kırmızının üstüne en iyi hangi renk yakışıra kadar, sanat sanat için midir, toplum için midir, tavlada 4-1 öndeyken 4-5 oyun nasıl kaybedilir gibi birbirinden ilginç konulara değinecem” demiştim… Fark ettiyseniz bunun sadece 2 tanesine değinebildim… Neden? Çünkü üç evlek orman manzaralı arazi büyüklüğündeki köşemde diğer konulara yine yer kalmadı… Rabbimin verdiği akılı siz değerli okurlarıma aktarmak için yetmiyo bu kadar köşe bana… Kent meydanındaki uzun direğe ismi verilesi, saçsız kral Semih GÜLEN’e söyleyinde gazeteye Ek sayfa koysun… Eskiden ulusal gazeteler “Saklambaç”, “Haftasonu”, “Kelebek” gibi ekler koyardı… Bizim KARABÜK GÜNDEM gazetesine de benim yazılarımın yayınlandığı gün EK koymak şart oldu…

Neyse artık olduğu kadar idare edecez… Diğer yazıda görüşene dek kendinize çok ama çok iyi bakın..