İyi olmak kolaydır,
Zor olan adil olmaktır…
Başlıktaki söz 1800’lü yıllarda yaşamış Fransız yazar Victor Hugo’ya aittir. Adil olmak konusunu incelediğimizde neredeyse bu kavramın insanlık tarihi ile bir sayılabilecek bir tartışma konusu olduğunu görürüz.
Elbette biz günümüzde özellikle güç ve iktidar sahiplerinden Hz. Ömer adaleti beklemiyoruz, hele de bürokraside ki koltuk telaşını görünce böyle bir beklenti içine girmenin çok safça bir duygu olacağını çok iyi biliyoruz. Ancak Milli Eğitimdeki son uygulamayı görünce ister istemez adalet duygumuzdaki derin yaranın acısını bir kez daha içimizde hissediyoruz. Nedir dönen dolaplar? İsterseniz birlikte bakalım.
MEB bir türlü istediği gibi ayarlayamadığı ve bu sebeple sık sık değiştirdiği Yönetici Atama Yönetmeliğinin son haline bir madde ekledi. Eğitim kurumlarına müdür olarak atanmak isteyenler için yazılı sınava ek olarak bir de sözlü sınav koydu. Denildi ki; Bundan böyle müdürler liyakat esasına göre atanacak, yazılı sınavla tek başına liyakati ölçmemiz mümkün olmuyor bu sebeple sözlü sınav getirdik.Çok doğru işin ehline teslim edilmesi gerekir, bu konuda çok sayıda ayet ve hadis vardır ancak sadece Nisa Suresi 58. Ayete bile bakmamız yeterlidir. “Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.”Hal böyle iken bizler de çok doğru bir iş yapıldığına inanmak istedik öyle ya iktidarda dini bütün, mütedeyyin, Allah’tan korkan bir yönetici topluluğu ve onların atadığı bürokratlar var. Allah’ın bu açık hükmü varken aksini yapmaları beklenemez zaten diye düşündük.
Gün geldi çattı ve yönetmeliğin ilk uygulamalarını görme fırsatımız oldu, bu fırsatı bize ilk sunan müdürlüklerden biri de Karabük Milli Eğitim Müdürlüğü oldu. Neler oldu bakalım; 2011 yılında yapılan yazılı sınavı kazanan müdür adayları mülakat sınavına çağrıldı, 32 müdür adayı bu sınava girdi. Adaylar içinde müdür yardımcıları olduğu gibi halen müdürlük yapanalar da vardı hatta müdür adayları içinde 3 kişi de görevlendirme ile İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürlüğü yapıyordu. Kimdi bu isimler bakalım; Turgut Acarlı, alanı Biyoloji, Eskipazar ÇPL Müdürü iken İl MEM’de Şube Müdürü. Hasan Gümüş, alanı Rehberlik, Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdür Yrd. İken İl MEM’de Şube Müdürü. Nevzat Akbaş, İHL Meslek Dersleri, Karabük Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı iken İl MEM’de Şube Müdürü. Bu arkadaşların hepsini ortak yönü Eğitim Bir Sen üyesi olmaları ve oralarda aktif görev yapmalarıdır. Bunda ne var diyebilirsiniz, müdürlük onların da hakkı, onlar da müracaat edebilir diyebilirsiniz. Doğrudur, böyledir ancak sınav sonuçlarına baktığımızda ne hikmetse sadece bu arkadaşlar 100 tam puana layık görülmüş, diğer adaylar ise 82.2 ile 99.6 arasında değişen puanlar almışlar. Şimdi siz bu tabloya baktığınızda bunun çok adil bir yarış olduğu kanaatine varıyor musunuz? O halde size söyleyecek çok sözümüz yok.
Konu sadece bunula da kalmıyor. Olay o kadar güzel planlanmış ki, her şey ayarlanmış. Yönetmelik sözlü sınavı yapacak komisyonun nasıl teşkil edileceğini de tanımlıyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ya da görevlendireceği bir Müdür Yardımcısı başkanlığında, müdür yardımcısı, şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü ve bakanlık temsilcisinden oluşur. Gördüğünüz gibi sendika ya da sendikaların temsilcileri yok!
Siz öyle sanın,
Karabük’te kurulan komisyona bir bakın,
Bakanlık Temsilcisi İlyas Yıldız, kimdir?
Karabük Gazi Mustafa Kemal İlkokulu Müdürü, Ziraat Fakültesi mezunu yani eğitim fakültesi bile değil, sonradan verilen haklarla öğretmen olmuş ve maşallah kısa sürede hızla yükselerek Bakanlığı temsil eder hale gelmiş. Bakanlık diyor ki; bizim buradan gönderecek arkadaşımız yok, size onun yerine Karabük’ten İlyas Yıldız’ı öneriyoruz. Neden? Liyakati ne? Karabük’te onlarca deneyimli, eski, tecrübeli müdür dururken neden bu isim? Özelliğine bakıyoruz, Eğitim Bir Sen’in en ateşli savunucularından, zamanının önemli bir kısmını da sendikada ve sendika için harcayan bir arkadaş. Hani komisyonlarda sendika yoktu? Bakanlık birçok ilde benzer uygulama ile dolaylı olarak sendikayı sözlü sınavların içine katmıştır.
Anlattığımız bu ayak oyunlarının oynandığı bir sözlü sınav neticesinde sendika kendi adamlarını yazılı sınavlarda düşük puan almış olsalar bile diğer adayların önüne geçirmeyi başarmıştır.
İnanmayan bilgi edinme kanunu çerçevesinde Milli Eğitime müracaat ederek adayların yazılı ve sözlü sınav puanlarını istesin baksın.
Bu konu ülke genelinde eğitim camiasında çok rahatsızlık yarattığı için yaygın basında da ses getiriyor, günlerdir eğitimle ilgili internet siteleri konuyu haber yapıyor hatta Bakanlığın İl MEM’den bilgi istediği söyleniyor. Bu rahatsızlığın milli eğitim içerisinde atamaları yönlendirmek isteyen bir şahıstan kaynaklandığı, bu şahsın davranışlarının artık çok rahatsızlık yarattığı görevi olmamasına karşın sürekli bu işlere karıştığı, istedikleri yapılmadığında sendika ve parti yönetiminden baskı yaptırdığı da kulağımıza gelen duyumlar arasında. Bize gelen bu duyumların sayın büyüklere de gittiği kesindir ancak onlar halinden memnun olacaklar ki bu işler aynen devam ediyor.
Milli Eğitim Müdürlüğü hiç kimsenin babasının çiftliği değil.
Not: Elbette ki bu yazının o arkadaşlar için bir anlam ifade etmediğini biliyoruz, onlar mevcut durumlarının Allah’ın onlara bir lütfu olduğunu ve istedikleri gibi kullanacaklarına inanmışlar, adeta gözleri görmez, kulakları duymaz olmuş. Allah onların boyunlarına halkalar geçirmiş de burunları yere inmez olmuş. Allah hepimizle birlikte bu kardeşlerimize de affetsin, amin !