Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

SIRADAN BİRİYİM AMA EN ÖN SIRADAN…

ÖZET: Kia Sportage görünümlü çakma SUV’unu üzerime yapmayı düşünen estetikli patronum Semih GüLEN’le Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odasına ziyarete gittik.… Tamam belki arabayı damadı Berhan ŞAHİN’den mal kaçırmak için benim üzerime yapmayı düşünmüş olabilir ama ziyaret için gittiğimiz yerdeki kuruyemişleri niye ceplerine doldurdu ona bi anlam veremedim.

ÖZET: Kia Sportage görünümlü çakma SUV’unu üzerime yapmayı düşünen estetikli

Sabah gazetemde ayaklarımı masaya uzatmış günlük iş konsantrasyonum için sallanan koltuğumda kaykıla kaykıla otururken kapım açıldı…  Sorsanız ki bana “Sabah sabah kimi görmek ister siniz? Kimi görmek istemez siniz??” Direk cevabım, estetikli patronum Semih GÜLEN’in suratını öğleden önce görmeyeyim de işlerim rast gitsin, derim.

Gel gelelim benim hayaller Paris ama gerçekler Soğuksu ile Yenimahalle arasında gidip geliyo.. Her sabah herkesten önce Semih GÜLEN geliyo odama.. Semih GÜLEN’in eşi Gülşen yenge bile sabahları Semih GÜLEN’in yüzünü görmemek için onun işe gitmesini bekleyip, uyur numarası yapıyomuş… Mendebur suratlı diyecem de, davalık olmayalım diye şimdilik bişey demiyom…

Bu sabahta surat beş karış girdi odama…  “Öğleden sonra Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odasına ziyarete gidecez, ziyarette sende ol” dedi…  Oda Yönetim Kurulu Başkanı Erol ALTUNTEPE ile Meclis Başkanı Cengiz ÜNAL randevu vermiş…

İnsan nezaketen bi sorar dimi, “Titrettin öğleden sonra işin/programın var mı, ziyarete sende gelmek ister misin” diye??? Onun cümleler, emir kipli… “Ziyarette sende ol”… Elimiz mahkum, mecburen gidecez…

 

MECBURCU TİTRETTİN…

King oyununu bilir misiniz? Orda bi sürü seçenek vardır… Kız almaz… Son iki almaz… Koz… Rıfkı, falan vardır… Oyunun sonuna doğru da fazla seçeneğiniz kalmaz, “Mecburcu” olursunuz… Oynanmamış hangisi kaldıysa mecburen onu oynarsınız… Heh işte, bende ki durumda o kıvamda… Ele iyi kağıtta gelmemiş zaten, her türlü mecburcuyuz…

Estetikli patronum genelde üst düzey ziyaretlerde yanına ağzı laf yapan, engin fikirlere sahip, beyni zehir gibi çalışan birileri ile gitmek ister… Kendi fikir kırıntılarının, gittiği yerde yetmeyeceğini bildiği için mutlaka yanında ağzı laf yapan birilerini taşır ki, ziyaret hora geçsin… O yüzden mecburen randevuya benle gitmesi gerekiyo…

VE ZİYARET ZAMANI…

Övünmek gibi olmasın diyecem de hiç alttan alasım yok.. Övünerek söyleyecem.. Bendeki 6 üniversite diplomasını üst üste koysam Semih GÜLEN’in boyunu geçer… Çok şükür okumaya olan düşkünlüğümle hep övünmüşümdür… Hal böyle olunca 6 üniversite bitirmiş, çok yönlü, karizmatik, tuttuğunu koparan,  eni boyuna denk bi köşe yazarı olduğum için ve sanayiden kültüre, dedikoducu magazin programlarından Uluslararası gündeme kadar her konuda fikir beyan edebilecek bi kapasitem olduğu için Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odasına gitmek için benden iyisini bulamazdı zaten Semih GÜLEN…

 

SEMİH GÜLEN’İN KURUYEMİŞLE İMTİHANI…

Sağ olsun Oda Yönetim Kurulu Başkanımız Erol ALTUNTEPE ile Meclis Başkanı Cengiz ÜNAL kapıda karşıladı bizi diyecektim ama öyle olmadı tabi ki… İçeri de misafirleri varmış o yüzden bizi Bekleme Odasına aldılar…

Bekleme salonunda beklerken masadaki gondola gözüm takıldı, içi fındık fıstık dolu… Paketinden yeni çıkmış besbelli… Semih GÜLEN, direk bi avuç aldı kuruyemişlerden… Yaşlı ya, enerji veriyo, bi de prostata iyi geliyomuş, dedi… İyi de yaba gibi ellerinle niye bi avuç alıyon ki?? Tek tek yesene…

Neyse o sırada Başkan Erol ALTUNTEPE’nin kapısı açıldı… Sanırım kameradan gördü Semih GÜLEN’in kuruyemişlere taaruzunu ki, “Orda beklemeyin, buyrun içeride yabancı yok” dedi…

Ama iç sesim beni yanıltmıyosa, “Semih GüLEN kuruyemişleri bitirecek, hemen müdahale etmem lazım” diye düşündü. Eeeee koskoca ticaret ve sanayi kesiminin temsilcisi… Bilmez mi başına ne geleceğini… 15 dakika dursak Bekleme Salonunda, Ticaret ve Sanayi Odasının 1 haftalık kuruyemiş istikakını iç edecek Semih GüLEN… İçeri girerken avcundaki kuruyemişleri de cebine doldurdu, yolda yerim diye… Hay yarabbim…

 

VE HOŞBULDUK…

Neyse sayın Erol ALTUNTEPE’nin daveti üzerine girdik makam odasına… İçeri de Meclis Başkanı sayın Cengiz ÜNAL da var… Sağolsun beni görünce gözleri parladı… Gözleri “İyi ki sende geldin Titrettin Abi” der gibi baktı… Sever beni.. O sıra da Erol ALTUNTEPE masanın en yakınındaki koltuğa beni buyur etti… Semih GÜLEN’e de sende istediğin yere oturabilirsin türünden bi bakış attı… Normal tabi ki… Kivi ile Amasya elmasını bir tutabilir misin? Tutamazsın…  Haliyle benimde orda bi özgül ağırlığım olacak o kadarcık…

Sonra kafamı çevirdim oda da bulunan diğer kişilere doğru… Biri Kardemir Karabükspor’un eski başkanlarından Mehmet AYTEKİN, diğerleri Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Mustafa ERER ile İstanbul Avukatlarından Bilgi Naz KARAOĞLU’nun babası Sedat KARAOĞLU… Dernek mi kurmuşlar, Vakıf mı kurmuşlar ne kurdularsa nezaket ziyaretine gelmişler…  Uzaktan kafamla selamladım onları da hafifçe…

 

ODANIN OCAĞINA İNCİR AĞACI MI DİKECEZ??

Ziyarette Dünya Kültür Miras Listesinde yer alan güzide ilçemiz Safranbolu’nun ticaret hayatına dair ve sanayicilerimize yönelik engin fikirlerimi aktarmaya çalıştım sayın ALTUNTEPE ile sayın ÜNAL’a… “aktarmaya çalıştıM” dedim farkındaysanız, çünkü ziyarette gazetemiz adına tek konuşan bendim… Estetikli patronum makam odasında da içi kuruyemiş dolu kâselerle, içi kurabiye ve lokum dolu gondolların başına oturmuş löp löp onları götürüyodu…

Bi taraftan yiyo, bi taraftan da diğer misafirlere de akıl veriyo… “Yiyin bunlardan, yiyin.. Enerji deposu bunlar…  Prostata da iyi geliyormuş şu Kajular… “ deyip durdu ziyaret boyunca…

Yok ya, hakkaten bu adamla benim işim var… Böylesi önemli bi ziyarette Titrettin Abi olarak ben Safranbolu’nun turizm, ticaret ve sosyal hayatına yönelik enginn fikirlerimi aktarayım derken, Semih GÜLEN yüzünden Safranbolu Ticaret Ve Sanayi Odasının ocağına incir ağacı dikecektik az kalsın…

 

CEPLER DOLU ÇIKTI…

Neyse nezaket ziyaretimizin sonunda Erol ALTUNTEPE ve Cengiz ÜNAL’la kucaklaştık… “Her zaman bekleriz Titrettin Abi” dediler… Gelirim gelirim, sıkıntı yok dedim…  Ama çaktırmadan da bana “Bi daha gelirsen mümkünse tek gel, Semih GüLEN’i yorma buraya kadar” der gibi birer bakış attılar…

Tam kapıdan çıkarken Semih GÜLEN’in üzerine 3 beden büyük gelen ceketin ceplerinin kabarık olduğu dikkatimi çekti… Büyük ihtimal biz Başkanlarla kucaklaşırken kâsede kalan kuruyemişleri doldurdu ceplerine… Günahı boynuna…

Neyse bugün ki yazımında sonuna geldik… Diğer yazımızda görüşünceye dek şimdilik hoşçakalın….   “Kahkahasız geçen hergün, boşa harcanmıştır”… Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın…