TIPKI BEŞİKTAŞIN SARAYLI FİKRET’İN DEĞİL ÇARŞININ OLMASI GİBİ
Kuşlar çığlık çığlığa şarkılar söylüyordu çiçekli ağaç dallarının arasından; bahar gelmişti.
Şortlu, Converse’li genç adamlar, mini etekli, askılı bluzlu güzel kızlar, sınavlarından kurtulmanın da verdiği hafiflemeyle, karaca gibi neşe içinde sekiyorlardı kampüslerinde
Kampüs onlarındı, bu okul onlarındı. Tıpkı Beşiktaş’ın saraylı Fikret’in değil, Çarşı’nın olması gibi. Ülkelerinin gelecekti mühendisleri, sanatçıları, bilim insanlarıydı onlar.
Yorulmuşlardı; şimdi eğlenmek, müzik dinlemek, belki de bir bira içip öyle izlemek istiyorlardı bahar şenlikleri sahnesindeki grubu.
Hak etmişlerdi çocuklar be.. Sevdiği kızla kesişecek, elini tutup aynı şarkıya eşlik edecekti biri. Diğeri de hiç tanımadığı çocuğun hayalini kuruyordu; orada tanışacaklardı.
Kızlı erkekli eğlenerek; Şirinler gibi pür neşe karşılayacaklardı baharı hep beraber.
Okula girdiğimizde kafamızın içinde kendiliğinden Luois Armstrong’tan ‘What a Wonderful World’ çalarken, kampüste Sırlar Dünyası’nda ney üfleyen adamla karşılaştık sahnede.
Bu sene şiir dinletileri olacak şenlik yerine, dendi. Peki dedik bir dakika, kötü niyetlilik etmeyelim hemen.
Bu bahar okulumuz belki de edebiyata, sanata, bilime adamıştır kendisini. Böyle olması durumunda, ucuz pop müzik konseri olsun, diye tutturacak değildik.
Fakat ortada ne bir bilimsel aktivite ya da söyleşi, ne de Sırlar Dünyası Abileri dışında ‘sanatçı’ yoktu.
O yüzden bu işin bir ‘sanat sevgisi’ olmadığı çok açıktı. Mevlütlü, ilahili, belki de ilerleyen günlerde maklubeli, ayranlı olarak git gide zenginleşen içeriğiyle bizi doyurmaya çalışacaktı şenliklerimiz. Fakat herkesin yüzü asıktı. Bu bahar, kimse şenlenemiyordu.
Toplum olarak son zamanlarda dayatmaya bayılıyorduk. Ne izleyeceğimiz, ne yapacağımız, nasıl eğleneceğimiz hediye paketleri halinde süslü püslü önümüze sunuluyordu. Bu yüzden bu ‘sunum’lara karşı çıktığınızda yadırganıp kınanırsınız.
Çünkü çok güzelmişler gibi, hediye gibi sunulurlar. Biz tabi henüz çok gençtik, hatayla, yanlışla dirsek temasındaydık, onlardan iyi mi bilecektik canım, bu yüzden sevgili büyüklerimiz bizim nasıl eğleneceğimize de karar vermişti. İyiliğimizi istiyorlardı be, ama gençler işte, hiçbir şeyden memnun olmazlar, her şeyden şikayet ederler. Fıtratlarında var, kanları deli. Neyse dinletide yumuşar, pamuk gibi olurlar.
Hem biz öğrenciydik en nihayetinde, okumaya gelmiştik buraya. Derslerimizle ilgilenip, fazla kurcalamamamız lazımdı.
‘Bahar Şenliği’ni, ‘Bahar Dinletisi’ne dönüştürmek iyi niyetli bir iş değil, edebiyat sevgisinden hiç değil, tamamen siyasidir. Üstelik oldukça bıçak sırtı bir konu gibi göründüğünden, eleştirildiğinde her zaman yaptıkları gibi: “Bunlar dine karşı, ne var bunda hoşlanmayacak” şeklinde savunmaya geçilip eleştireni hedef yapmak muhtemeldir, bu saldırıya ek olarak bu kez bir de, şiirden, sanattan bahsedebilirler; entelektüel bir iş yaptıklarını iddia edebilirler. Şenlikte herhangi bir dinin, fikrin temsilciliğine soyunmak, kültürünü dozerle bırakır gibi önümüze yığıp, fikrimiz alınmadan, öğrenci yok sayılarak yapılan bu bahar dayatmasını reddediyoruz. Kendi kendinize dinletinizi yapıp eğleniniz.
Yalnız bakın Okan Bayülgen’in de dediği gibi; havalar da güzelleşti.. Bize ekmek atıyorsunuz.
Not : Merhaba sevgili okurlar. Yazmak istedim,farklı görüş sunayım sizlere dedim Karabük Gündem olur dedi…Yazılarım özünde sözünde şahsıma aittir okuyup farklı görüşler sunmakta sizlere ait olacaktır..Artık 15 günde bir yazıp KAMPÜSTEN, Evden, DÜNYADAN kısacası hayattan kesitler ile sizlerle olacağım…
Ben CEM ALAN..