Bizim Yenişehir mahallesinin temelleri de Kardemir ile beraber atılmış. Yakınlarda okuduğum bir kitapta Kardemirin nasıl kurulduğunu öğrendim.
İngilizler , Hindistandaki egemenliği gevşetmeye başladığında orada kurdukları bir fabrikayı söküp, gemilerle kendi memleketlerine götürüyorlar. Artık öneri bizimkilerden mi onlardan mı detay bilenden yine öğrenebiliriz, bu fabrikayı Türkiye’ye taşıyorlar.
Karabük seçildiğinde İngilizler çalışanların moral ve motivasyonu için de kapsamlı bir şehircilik tasarlamışlar. Yenişehir mahallesi içindeki sosyal tesislerin çoğu bir zihniyetin eseri.
Zamanın İngiliz çalışanları Karabük’te atlı spor kulübü bile kurmuşlar, bizimkiler de üye olmuş, sonra anlaşmazlık olmuş, Türkleri üyelikten çıkarmışlar. Bunu da bir yerde okumuştum.
Yenişehir mahallesinde ağaç çoktur biliyorsunuz.Hem de ne ağaçlar. Yazın soğuk tutar, kışın sıcak. Yola güneş değmez yapraklarından. O devasa ağaçların ( at kestanesi vb) böcek tutmayan ağaçlarmış ve bilinçli bir şekilde seçilmiş. Bunu da merhum eczacı Tahir abi söylemişti bana.
Alpay “Eylül’de gel” şarkısını Yenişehirde mi yazdı acaba? O şarkıda geçen “ağaçlar konfeti gibi üstümüze yaprak dökecekler “ bölümünü dinlerken hemen zihnimde Yenişehir sokakları belirir.
Lisede okuyan sevdiğine yazılmış sözler. Zaten bütün liseler de buradaydı. Tam uymuş.
Hangi yurtsever Yenişehir mahallesini SİT alanı ilan edip yapılaşmayı önlediyse, Şirinevler’e yetişememiş. Orası da Yenişehir gibi tek katlı bahçeli evlerden oluşuyordu.
Babamın Kardemirden en yakın iş arkadaşı Hasan amcanın ( Hasan Toraman) evine konuk olurduk. Bahçesinde oturup ev yapımı poğaça yerdik, çay eşliğinde.
Bir parantez açayım. Babam ve Hasan amcanın kabirleri yanyana. Beşbinevler mezarlığında. Orada da beraberler.
Bi keresinde de aynı sokakta biraz da ha yukarıda , arkadaşımın teyzesinin evine gidip odun kırdık, bize öğle yemeği ikram etti. Orta 1-2 yiz.Çok değil demek ki 1982’lerde hala yokedilmemişlerdi. Evin dışında bahçedeki masanın üzerinde artık sadece saraylarda pişebilecek türden kuru fasulye ve pilavdan yedik, ayran içtik.Çoban salatadaki domatesler maniaydı.
Zamanla Şirinevler mahallesi toptan dönüşüm geçirdi. Hepimiz biliyoruz.
Yenişehir mahallesi direkten dönmüş. Az az dış kenarlardan yontulmaya başlandı ama umarım korkulan başa gelmez.
Geçen senelerde bir arkadaş akşam yemeğine davet etti. O muhteşem evlerden birinin bahçesinde yemek yiyecektik. Mesut henüz emekli olmamıştı Kardemir’den. Bahçelerinin Yenişehir’in en büyük bahçeli evi olduğunu söylediydi. Yedik içtik, bereketli olsun. En son çıkarken bana diş kirası niyetine bir torba da nar verdiler. O bahçede nar ağacı var düşünebiliyor musunuz? Organik,sıfır ilaç nar.
Yenişehirin anıtlık ağaçlarının gölgesinde akşam serinliği çökmeden güneşin son ışıkları eşliğinde ,bu güzelliği koruyanlara minnet hissiyle yürüyorum.
Hastaneden çıkıyorum, molozu kalan eski Vatan hastanesinin ( taa eskiden Demir-Çelik hastanesi ben orada doğmuşum) oraya kadar uzayıp , geriye dönüyorum.
Dönerken ıslık çalıyorum.
Farklı yolları kullanıyorum. Her metresinde bir anı beliriyor. Kuş üzümlerini cebime dolduruyorum mesela.
Ağaçlar o zaman da bu kadar heybetlimiydiler? Dikiyorsun büyüyorlar, sonra 20 metre oluyor mesela, sonra durup yüksekten Karabük’ü seyrediyorlar. Kimler geldi ,kimler geçti?