Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

“Canım istemiyor “

“Canım istemiyor ” derdi babam. Çokca duyardım ondan . Kendime

“Canım istemiyor ” derdi babam.

Çokca duyardım ondan .

Kendime geldiğim yaşlarda babam çok yaşlanmıştı. 

Ben en son çocuğuyum. 45 yaşındaymış ben doğduğumda.

Onun canının istemediği şey mekan değiştirmekti.

Evden ayrılmak, bahçeden ayrılmak, uyuduğu yatakan, yemek yediği masadan ayrılmak. Çişini yaptığı tuvaletten, elini yıkadığı lavabodan.

 2003’de Karabük’e atandığımdan evi Safranbolu’dan tuttuk.Oralarda da kaldık.Babam ramazan dışında  bir defa çocukların yaş günü için benim eve gelmişti.

Sonraki sebebi-i teşrifi ise ramazanlarda  iftar yemeği. Birkaç yıl sonra buna da itiraz etmeye başladı.

Bir defasında yemeği yer yemez dakikasında evine dönmek istedi.

Öyle istedi ki yenildim, akşamın vakti  çıkmadan Atatürk mahallesindeki eski evimize bıraktım.

Bir sonraki yıl ya da yıllarda artık iftara hiç gelmek istemedi.

Beraber bir iftar Derya Pidede yapıyorduk.Safra kesesi bilmem nesi için hastaneye bi yatmıştı,ona Derya’dan mercimek çorbası söylemişiz, bunu unutmamış, çok lezzetliymiş.

Babam Derya Pide’nin sahibi Rasim bey’i severdi.

Eskiye dönük güzel bir anıları olmuşmuş,onun öyküsü uzun ,çok uzun da değil orta uzun,onun sırası  belki başka zamana

Hep kulaklardadır ya “sonra anladım “dersin.

Yaşanmışlıklar, deneyimler, sözler, olanlar ,bitenler.

Zaman tüketme işte.

Devlet hastanesi bizim eve yürüme uzaklığında.

Pazartesi günleri uğrardım çoğunlukla. Yemek yer laflardık.Keyifli adamdı. Anlattığını güzel anlatırdı.

Okuma yazmayı askerde öğrenmişti ama sonradan  elinden gazete , kitap düşmedi.

Sonra zaman çok eskitti yav. Yaşlanmak tuhaf bir şey.

“Canım istemiyor ” bu işte. Yaşlanmak.

Babamın oğlu olarak çokca ona benzer şeyler deneyimledim. Bazıları  anlatılmaz.Yok aslında  anlatılır,anlatıyorum da yazılmaz.

Bu “canım istemiyor” bana da bulaştı.

Çalışmaya başladıktan sonra yıllık izinlerde ülkemi gezdim.sıra sıra her izinde farklı bir bölgeye giderdim.

Görmediğim 9 il kaldı. Artvin,Tunceli,Kars,Iğdır, Ardahan, Ağrı,Van,Hakkari ve Şırnak.

Artık arabaya binip uzaklara gitmek ,yolu düşünmek yorucu geliyor ama  buraları da görmek istiyorum, “canımın istiyor” olmasını bekliyorum.

Son birkaç yıldır izinleri İstanbul’da geçiriyorum.Çocukların yanında. Kadıköy-Ziverbey’de ev kiraladık. Kadıköy rıhtıma da çok yakın.Yürüyorsun 20 dakika.

Kadıköy’de dolaşmak, Kovan’da çay içip kurabiye yemek, Modaya doğru yürümek, illa ki rastlarsınız  sokak müzisyenlerinden değişik bir şeyler dinlemek.

Bazen folklor grupları  görüyorum. Allaaah tam benlik.

Hepsine ama hepsine  bahşiş veririm. Seyrederken de gülümserim, bahşişi uzatırken de.

Onlar bir sanatçı. Marifet iltifata tabidir arkadaşlar.

 Kadıköy’ün en çarpıcı yerlerinden biri de İş bankası ve Yapı-Kredi yayınevleri. Kitap kokarlar.

Kitaplar kokar. Gül gibi, lavanta  gibi. çok da ucuz satarlar.

Ortaokulda karne  hediyesi alınca Havuzluhanın girişindeki  Kervan kitap-kırtasiyeye koşardım.

Kervan kitap-kırtasiye mis gibi kitap kokardı.

Üst raflarda olurdu hikaye ve romanlar. Fakir Baykurt’un öykülerini,Orhan Kemal’in romanlarını oradan aldım bitirdim.

  Ömer Seyfettinler, Yakup Kadriler, Reşat Nuriler okul kütüphanesinden…

 Bir koca günü Kadıköy’de sağda solda oturarak, denize bakarak,  gelen geçenlerin yaşamları  hakkında senaryolar yaratarak harcadığım çoktur. Zayıfı,şişmanı,açığı ,kapalısı, küpelisi, dövmelisi, sakallısı, dazlağı.İnsanlık akıyor gözlerinin önünden renk renk yaşamlar, beğeniler,mutluluklar,saplantılar.

 Düşünceleri altüst eden bir yaşam akıyor kalabalıkların arasında. Sana saygıyı anımsatıyor.

 Aldığım bir kitabı eve dönmeden bitirdiğim oldu.

 Şimdilik  hala, Kadıköy’ü “canım istiyor”.

 Aynı şeyleri her yıl bir daha yapmak.

 Havaların ısınmasını bekliyorum.Yoksa sahildeki rüzgar çekilmiyor.

Kadıköy/Çarşı