Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Kurtoğlu ” Rotasyon İstemiyoruz” Dedi

  TES Karabük Şube

 

TES Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu “2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı bugün itibari ile başladı.Ancak ziller bu sene çok dertli çaldı..” diyerek basın açıklaması yaptı.

Yapılan açıklamada ROTASYON İstemiyoruz diyen Kurtoğlu bu sezonunda bir çok sıkıntılar ile eğitim öğrenime açıldığına değindi.

 

kurtoğlu

İşte Kurtoğlu’nun açıklaması;

 

Değerli Basın Mensupları…

Bu eğitim-öğretim yılındaki en büyük sıkıntı MEB Yasası ve ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile birlikte MEB’de hız kazanan kadrolaşma furyası oldu.

Paralel yapılanmayı ortadan kaldıracağız diyerek yola çıkanlar MEB’de taş üstünde taş bırakmadı. Çıkarılan yasayla 4 yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları, il milli eğitim müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları ve MEB’de üst düzey yöneticiler olmak üzere tam tamına 76 bin yöneticinin görevlerine son verilecek bir süreç başlatıldı. Sözde paralel yapıdan şikâyet edenler, MEB’de kendi adaletsiz ve ahlak dışı paralel yapısını oluşturdu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda 4 yılını tamamlayan 8 bin civarında okul müdürünün görevi hiçbir kriter olmaksızın, keyfi bir şekilde uzatılmadı. MEB’de kıyım öyle bir noktaya geldi ki; siyasi, ideolojik anlayışı iktidarla farklı olan, sendikal tercihini yandaş sendikadan yana kullanmayan, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri birer birer tasfiye edilmiştir. Bunun adı MEB’de yönetici soykırımıdır.

Değerlendirmelerde bir sözde sendikanın hazırladığı listelerin elde ele dolaştığı dile getirilmektedir. Ne yazık ki puanlara ve değerlendirme sonuçlarına baktığımızda da bunu net olarak görebiliyoruz. Okul müdürlerinin başarıları, ödülleri, okulundaki öğrencilerin üniversiteye yerleşme oranları, mesai arkadaşları ile ilişkileri, akademik kariyeri, uluslararası düzeyde yayınlanan makalelerine göre puanlar verilmedi. MEB yetkililerinin verdiği puanlarda kriterler şunlardı: Yandaşlık, torpil, ahbap-çavuş ilişkisi. Sonuçta da müdür olarak görev süresi uzatılanların yüzde 81’inin malum sendikaya üye olduğu tespit edildi.

Öğretmenler, okul aile birliği başkan ve başkan yardımcısı, öğrencilerden yani okul müdürünü yakından tanıyan, çalışmalarını bilen insanlardan tam puan alan okul müdürleri; her ne hikmetse MEB yetkililerinin değerlendirmesinden sınıfta kaldı. Başarısız bulunan ve mesai arkadaşları tarafından çok düşük puan verilen okul müdürlerinin bazıları da, MEB yetkililerinin değerlendirmesinden tam puan aldı.
Okul müdürlerini görevinde vekâleten bulunan ilçe milli eğitim müdürleri, sadece 2-3 aydır görevde olan geçici il-ilçe milli eğitim şube müdürlerinin değerlendirmesi ne kadar adaletlidir? Bu insanların okul müdürlerinin çalışmaları, başarıları, bilgi ve tecrübeleri hakkında bilgi sahibi olmaları mümkün müdür? Bu kişiler okul müdürlerini bir kere bile görmediği gibi, okullarının önünden dahi geçmemiştir. İddia ediyoruz; ihtilal dönemlerinde, 28 Şubat’ta dahi böylesine bir tasfiye yapılmamıştı.

Puanlamalardaki ciddiyetsizlikleri de zaman zaman kamuoyuyla paylaşmıştık. Emekli olanlara, kurum değiştirenlere, vefat edenlere, şu anda müdür olmayanlara 75 ve üzerinde puan verildi, komisyon üyesi geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine puan verdi. Üstelik geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine 95-100 puan vermişler!
Yandaş-Sen’de bu süreci kendi lehine öyle bir kullandı ki, öyle ahlaksızlıklar yaptı ki; “Bana üye ol seni müdür yapacağım”, “Bana üye olmazsan müdür olamazsın, görev süren uzatılmaz” diyerek, şantajla çalışanları baskı altına aldı. Hormonlu büyüyen, iktidara sadakatle bağlı olan, çalışanları haklarını savunma söz konusu olduğunda süt dökmüş kediye dönen, maneviyat ve değer kavramlarını dilinden düşürmeyen ama uygulamaları ile değerleri ayaklar altına alanlar bir kez daha vicdanlarda mahkûm olmuştur.

Bugün görev süresi uzatılan müdürler ile ilgili tartışmalar kamuoyunda yankılanıyor. Yarın ne olacak biliyor musunuz? Göreve ilk kez atanacak müdürlere getirilen sözlü sınav ve müdür başyardımcısı ile müdür yardımcılarının müdür tarafından belirlenecek olması kamuoyunda çok tartışılacak. Zira MEB Yasası ve bu yasanın ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliğine göre ilk kez göreve atanacak müdürler sözlü sınava tabi olacak. Objektif olmayan bu sözlü sınavlar milli eğitim tarihine “yandaş sınavlar” olarak geçecek. Sözlü sınav komisyonunda yer alan isimler kimlerden oluşacağı, komisyonun nasıl puan vereceği büyük ihtilaflara neden olacak. Sözlü sınav, kişiye özel değerlendirme demektir. Sözlü sınavda ölçülebilir kriterler söz konusu değildir. Bu durumda sözlü sınavlara şüpheyle bakılmayacak mı? Sözlü sınav komisyonunda sendika temsilcileri bulunmadığı müddetçe şaibeler de eksik olmayacak ve bu sınavın sonuçları her zaman tartışılacaktır.

Müdür başyardımcıları ile müdür yardımcılarının okul müdürü tarafından belirlenmesi de okul müdürlerinin ayrımcılık yapacağı anlamına gelecektir. Büyük çoğunlukla okul müdürleri beraber çalışacağı kişileri bilgisine, tecrübesine, başarısına göre değil, sendikasına, aynı siyasi görüşü paylaşıp paylaşmadığına göre seçecektir. Hatta birçok okul müdürü, müdür yardımcılarını teklif ederken inisiyatif kullanamayacak, ellerine tutuşturulan listeleri ulaştıran postacı konumundan ileri gidemeyecektir.

SENDİKA OLARAK ROTASYONA KARŞIYIZ.

Rotasyon konusu MEB’in gündeminde bir süredir vardı. Hatta rotasyon, 2011 yılında Antalya’da yapılan Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda da gündeme gelmişti. O çalıştayda AKP Düzce Milletvekili Osman Çakır teklif etmiş; tüm karşı çıkışlarımıza, mücadelemize ve diğer sendikaların bize destek vermesine rağmen “Bulunduğu okulda kesintisiz 15 yıl görev yapmış öğretmenler o il veya ilçe içinde zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulacak” şeklinde karar alınmıştı. Aradan geçen 3 yılın ardından rotasyon Torba Yasaya alındı ve TBMM Genel kurulunda kabul edildi. Öğretmenlere bu yıl, en geç önümüzdeki yıl rotasyon görünmektedir. Ancak bu rotasyonun il içi mi il dışı mı, süresinin ne olacağı yönetmelik ile düzenlenecektir. Şu anda kamuoyuna yansıyan bilgilere göre öğretmenlere rotasyon 2015 yılının Şubat ayına ertelendi.

Öğretmenlerimiz şu anda tedirgin bir bekleyiş içindedir. Türk Eğitim-Sen öğretmenleri göçe zorlayacak bir sistemi asla kabul etmemektedir. Hatırlarsanız okul müdürlerine yapılan rotasyona da şiddetle karşı çıkmıştık. Bugün gelinen noktada okul müdürlerine yapılan rotasyonun bir fayda sağlamadığı görülmüştür. Nitekim öğretmenlere yapılan rotasyonda fayda sağlamayacağı gibi daha büyük sıkıntılara neden olacaktır.

Rotasyona il içi de olsa, iller arası da olsa tamamen karşıyız. Rotasyon zorunlu bir öğretmen göçüdür, yüz binlerce öğretmenin yer değiştirmesi anlamına gelecektir. Düşünün ki 3 yıl, 5 yıl ya da 8 yıl bir okulda görev yapan bir öğretmen isteği dışında adeta başka bir okula sürgün edilecektir. Oysa o öğretmen okulun beynidir. Okulun işleyişini, yapısını çok iyi bilir, gerektiğinde sorunları idareye yansıtmadan çözebilir. Öğretmen kendisini o okula ait hisseder. Şimdi tüm öğretmenleri belli bir süre sonunda oradan oraya gönderdiğinizi düşünün, öğretmenin aidiyet duygusu olmayacaktır, öğretmenlerde kurum kültürü oluşmayacaktır. Ayrıca birinci kademe öğretmenlerinin durumu da rotasyonla yeni sıkıntılar çıkaracaktır. İlkokuldaki öğrencilerin sık sık öğretmen değiştiriyor olması pedagojik açıdan önemli tahribatlara neden olacaktır. Öğretmenin verimliliğini de rotasyonla sağlayamazsınız, aksine rotasyonla öğretmenlerin verimliliği düşecek, öğretmen işinden çok rotasyona, hangi okula gideceğine, o okulda tekrar nasıl bir düzen kuracağına yoğunlaşacaktır. Hele ki iller arası rotasyon tam bir facia olacaktır. Öğretmenlerin kurulu düzenleri olmayacak, öğretmenlerin eşleri, çocukları oradan oraya savrulacak, aile bütünlükleri bozulacaktır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, ücra yerlerde çakılı kalan öğretmenlerimizin taleplerini yerine getirmenin yolu bellidir. Sendikamızın yıllardır dile getirdiği öneri dikkate alınmalıdır. Bu öneri şudur: Zorunlu hizmetini tamamlayan öğretmenlerin herhangi bir şarta bağlı kalmaksızın tayin talepleri gerçekleştirilmelidir. Bu atla deve değildir. MEB bunu gerçekleştirebilecek güçtedir.

TEOG YERLEŞTİRMELERİ VELİLER VE ÖĞRENCİLER İÇİN KÂBUSA DÖNÜŞTÜ.

TEOG yerleştirmeleri aileleri ve öğrencileri isyan ettirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tercihlerine yerleşemeyen öğrencileri evlerinden uzak okullara, meslek liselerine ya da imam hatip liselerine kaydetmesi büyük tartışmalara yol açtı. Bazı öğrencilerin kayıtları evlerinden 80-100 km. ya da 150 km. uzaktaki okullara, bazılarının ise tercih etmediği halde meslek liselerine ya da imam hatip liselerine yapıldı. Bunun nedeni tüm genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesiyle akademik lise ihtiyacını karşılayacak okul kalmamasıydı. Tercihlerine yerleşemeyen ve mağdur olan 40 bin öğrenci otomatik olarak ya evlerinden uzak okullara ya da meslek liselerine ve imam hatip liselerine yönlendirildi. Öğrencilerin önünde ise sadece özel lise ya da açık lise seçenekleri kaldı. Özel okullara zaten maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarını göndermesi mümkün değildir. Açık lise eğitimini ise sendika olarak desteklemiyoruz ve sağlıklı bulmuyoruz.

Bakanlık TEOG sonrası istemediği okullara yerleşen öğrencilere boş kontenjanlara nakil hakkı tanıdı. Ancak ilk hafta sistemde aksaklıklar nedeniyle boş kontenjanlar oluşmadı ve işlem yapılamadı. İkinci haftada 14 bine yakın öğrencinin naklini özel okullara aldırmasıyla okullarda boş kontenjanlar oluştu. Ancak nakil işlemlerinde de sıkıntılar yaşanıyor. Okullar boş kontenjanlarını ilan ediyor, veliler boş kontenjanları takip ediyor ve haftalık periyotlarla yerleştirmeye yönelik nakil işlemleri yapılıyor. Eylül ayı sonuna kadar sürecek olan bu işlemde hem velilere hem de öğrencilere psikolojik işkence yapılıyor. Öğrencilerin nakil işlemi tamamlandığında ise neredeyse Ekim ayı olacak. Ne yazık ki bunun tedbirini bile alamayan bir Bakanlık anlayışı ile karşı karşıyayız.
Tüm bunlar göz önüne alındında Milli Eğitim Bakanlığı’nın TEOG ile ilgili yaptığı hatalardan ders çıkarması ve önümüzdeki eğitim-öğretim yılında gerekli tedbirleri alması zorunludur. Çocukların seçeneklerini azaltmak, eğitim davasından vazgeçtiğiniz anlamına gelir. Bu ülkede genel lise ihtiyacı göz önüne alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın genel liseleri yeniden açması gerekmektedir. Aksi takdirde her yıl benzer sorunlar yaşanabilir ve öğrenciler mutlu olmadıkları okullarda okuyabilir.

RESMİ OKULLARA ALTERNATİF SÖZDE OKULLAR AÇIP, BURALARDA KÜRTÇE EĞİTİM VERİLECEK OLMASI NE DEMEKTİR? BU KEPAZİLEĞE GÖZ MÜ YUMACAKSINIZ?

Bölücü unsurlar yine iş başında! Hükümetin sözde açılım politikası sayesinde bölücüler öylesine azdı ki, Güneydoğu’da anadilde eğitim için Bağlar, Cizre ve Yüksekova’da yasal olmayan bir şekilde Kürtçe eğitim verecek okullar açılıp, kayıtlar alınıyor. Bu; mesnetsiz, hainlik ve nefret kokan bu girişimdir.

Alternatif sözde okullar açıp, buralarda Kürtçe eğitim verilecek olması ne demektir?
Bu ülkeyi yönetenler burunlarının dibinde neler olup bittiğinden bu kadar mı habersizdir?

Ey bu ülkeyi yönetenler; Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin okullarına meydan okuyanlara, ana dilde eğitim diye yola çıkanlara, sözde alternatif model getirenlere karşı nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Tüm bu olan bitene göz mü yumacaksınız?

“Ana dilde eğitim vermiyorsanız, biz alternatif model oluştururuz” anlamına gelen bu iğrenç girişim, T.C. tarihinde bir ilktir ve bölücü çetenin bölgede gücünü artırdığının göstergesidir. Kendi kendilerine müfredat hazırlayan, öğrenci kaydı alan, ücretsiz kitap dağıtan, hatta öğretmen yetiştirdiğini iddia eden, İlkokulu 5, ortaokulu 3, liseyi ise 4 yıl olarak belirlediklerini açıklayan bölücü unsurlar açıkça T.C. Devletine meydan okumaktadır. Bir de utanmadan Türkçeyi yabancı dil olarak okutacaklarını söylüyorlar.
Buradan vatandaşlarımıza çağrıda bulunuyorum: Bu sözde okullara kayıt yaptırmayın. Buraların hiçbir yasal dayanağı yok. Şayet çocuklarınızı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımadığı, yasal olmayan bu sözde okullara gönderirseniz siz de suç işler ve çocuklarınızın geleceğine ihanet etmiş olursunuz.

PKK ve yandaşları bölgede öyle bir güç oldu ki, devlet adeta bölgeden elini ayağını çekmiş bir görüntü içine girdi. Yol kesen, kimlik kontrolü yapan, kendi mahkemelerini kuran bölücü örgüt ve işbirlikçileri şimdi de eğitimi dinamitlemeye, yıllardır dillendirdikleri ana dilde eğitim taleplerini sözüm ona hayata geçirmeye, kendi okullarını kurmaya çalışmaktadır. Devletimizin bölücü yapıların okullarımızı değersizleştirme, kendi okullarını oluşturma gayretlerine, iki dilli bir devlet yaratma girişimlerine pirim vermeyeceğine inanıyoruz. Bu ülke bölücülerin istediği gibi at koşturacağı, kendi kanunlarını uygulayacağı, kendi okullarını oluşturacakları bir aşiret devleti değildir. Herkes Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymak zorundadır.

Web Tasarım & SEO: Best4SEO