Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

“tirit”

Bizim buralarda Ekim,Kasım deyince

Bizim buralarda Ekim,Kasım deyince hava ece (iyice) soğur. Malum Kuzey yarım küre.

Sonra kış boyu sararmış dökülmüş yaprak senfonisi olur bizim bir caddede. Aslında bir caddede değil tabi, her caddede ,her sokakta Yenişehir mahallesinde.

Sık sık yürürüm Yenişehir mahallesinin düzenli sokaklarında, caddelerinde.

Yol kenarında dizili ağaçların irice yaprakları yere serilir sonbaharda. Sararmış dut çarşafı gibi kaplar zemini, neredeyse beton gözükmez.

Gözükmesin zaten, ne burda ne başka yerde. Kahrolası beton.

Basmaya kıyamıyorum ben yapraklara .

“Düşene bir tekme de sen atıyorsun” oluyor sanki. Yaprakların aralarından kahrolası betonu seçiyorum, seçerken yoruluyorum.

Düşen kuru yapraklara
Yağan deli yağmurlara
Hırçın esen rüzgarlara
Seni sordum yok dediler

Yürüme , ayaklarımın eyleminden zihnimin eylemine de dönüşüyor.

Zamanda yürüyorum. İki ileri bir geri.

Aha şu küflenmiş kapının 40 sene önceki hali neydi, ya da 2121’de tam bu nokta ne halde olacak? Küflenmiş kağşak kapı. Boyası dökülüyor ,gacırdıyor.

Otobüsden inen memurların bu kapıya koştuklarını söylemişti biri.
Alakart restoranı yaz-kış gecenin ilerleyen saatlerine kadar açık, bir oyun eğlence mekanına açılan bu kutsal kapıya.

Kapıdan içerisine göz atıyorum .Hareket yok. 1 saat dikizleseniz 1 etkileşim belki.

Mekan mafya filmlerinde Pablo Escobar ve adamlarının köstebeklere işkence yaptığı döküntü yerlere benzemiş. Duvarlar da epey yüksek.

Filmcilere duyrulur.

Tirit işte burada yaşardı kırk yıl önce. Burada çalışırdı. Burada güldürür, burada şaşırtırdı.

Tirit, şimdilerde anca Hülya Avşar’a Ardahan’da özel üretilen kaşar peyniri gibi bir peynirle hazırlanan, iki tarafı da aynı mükemmellikte kızarmış, yemesine doyum olmayan tostu burada yapardı.

Tirit bu mekandaydı. Kısa kesilmiş fırça gibi saçlarıyla,ağzından sigarası , çekmecesinden viskisi hiç eksik olmayan sessiz sedasız bir çalışandı. İşini iyi yapan.

Tirit lakabının neden konulduğunu bilen çıkmadı. Çok kişiye sormuş değilim aslında , bir kişiye sordum, o da anımsayamadı. Adını anımsadı sadece adını, bir de yeterli miktar anı.

Bir akşam mutfağa yoğurt siparişi gelmiş. Açık yoğurtların revaçta olduğu yıllar.

Buzdolabını açmış Tirit. Bir sağa bir sola bakmış, aşağı bakmış, yukarı bakmış, belli ki kepçe arıyor, elinde kalmış yoğurt kasesi.

-“Çabuk ol” demişler, “çabuk” yoğurt lazım acele.
“Tamam geliyor ” demiş artık Tirit , elini sokuyor bakraca , kaseyi doldurmuş.
Buyrun afiyet olsun.Madem öyle kepçeyi alan yerine koysun kardeşim.
Tirit sessiz içicilerdendi.

Ben böyle bir kaç kişi bilirim. Sağlam içerler.
Keyifli insanlar olurlar yalnız. Mülayim, hatırnaz. Tüm sinirleri akşamları içkileriyle boşalır gider.

Bir de bir bira içip “sarhoş oldum” ayağına eşkiyalık yapanlar da vardır.
Ben böyle de bir kaç kişi tanıdım.

Yıllar sonra Tirit’e rastlamış biri. Tirit bir kaç defa ısrarla “hakkını helal et”demiş. Bir kaç gün sonra da yaşamını yitirdiği duyulmuş. ‘Keramet gibiydi” diyor o biri.

Web Tasarım & SEO: Best4SEO