Yürüdüğümü söylemiştim.
Yani yazmıştım.
Her gün yaptığım bir eylem olduğu için ister istemez konuşmalarımın, yazılarımın , sosyal medya paylaşımlarımın bir kenarına sıkıştırıyorum yürüdüğümü.
Neden yürüyorum ?
Kilo vereyim ,spor olsun diye değil.
Benim derdim ruhsal ferahlama .
İşe yaradı mı? Evet . Az çok yarıyor işte.
Bunu zaten tüm deney ve gözlemler söylüyor, ben de doğruladım.
Haa şunu da not etmeliyim, tempolu bir yürüyüşün 35. dakikasından sonra belirgin bir ferahlama hissi oluyor. Bu bana mı ,herkese mi bilmem ?
Yürürken müzik de dinlerseniz ballı lokma tatlısı oluyor.
Bir akşam yürürken Spotify’dan “Rastgele Türk Müziği “ açmışım.
Sıra sıra parçalar akarken Muallim türküsü denk geldi. Gittim mi taa 1985’lere.
Bu türkü o yıl piyasaya çıktı. Ritmik , melodik bir türkü.
Tek kanallı televizyonumuz ve radyolarımızda, teyplerde filan illa kulağınıza geliyor.
Bizim sınıfta da birisi teneffüslerde bu türküyü mırıldanmaya başladı.
Rüstem. Türküyü mırıldanan sınıf arkadaşımız Rüstemdi.
Kastamonu’dan o yıl bizim sınıfa eklemlenmiş, epey uzun boylu, her gün traş olmayı gerektirecek kadar sakalı çıkan ,kıvırcığımsı saçlı , ya sanki sesi de bodyguardları mı andırıyordu? Kısık kısık. Boğazın epey derininden gelen bir ses. Metin Şentürk’ün sesi ,hah ona benziyor.
Rüstemcim bu türkünün sözlerini değiştirerek söylerdi . Buraya yazılamayacak kadar garip bir şekilde değiştiriyordu. Sınıfımızda kız öğrenci de yoktu, rahat rahat değiştiriyordu. Biz de gülüyorduk.
Bir gün beden dersinde öğretmen hepimize kızdı. Hemen kızıveren bir adamdı.
Beden öğretmenliği o yıl fizik öğretmeni Recep Azarkan’a kalmıştı.
Recep Azarkan çok asil sigara içen, Karabük İmam Hatip Lisesine az denk gelmiş bir fizik öğretmeniydi.
Beden eğitimi öğretmenliğini heralde ömrü boyunca bi bizim lisede yapmıştır.
Bizi yürüttü okul bahçesinde. Hava serin, yerler ıslaktı. Okul bahçesi zemini Demir-Çelik’ten hayrına alınmış cüruflarla döşeliydi. Cüfur, çamur yapmaz, ıslanır.
Neye kızdıydı anımsamadım, kızgınlığını saçma sapan yürüterek çıkardı o ders.
Bir şey dikkatini çekmiş Recep Azarkan’ın .
“ Muallim “ Rüstem, ayakkabısının topuğuna basıp yürüyormuş.
Ayakkabı da iskarpin bu arada.
Öğretmen topuğu ezilmiş iskarpini aldı, Rüstem’in kafasına vurdu,vurdu. Yumuşakça vurdu ama ya, sert değil.
Lise 3’deydik, Rüstem de en büyüklerimizden biri.
Gücüne gitmiş.
Bi sonraki ders miydi neydi ? O dersin öğretmenine “ öğrencilerin ayakkabısının topuğuna basıp yürümesi yasak mı” demişti , “ öğrencileri hakkı yok mu”
İmam-Hatip tarihinin 1980’ler apolitik döneminin ilk direniş söylemi ona aitti.