Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

YORULDUM İNANIN Kİ!

  Çevremize bakarken sürekli eleştirisel gözlerle bakmayı bir tarafa bırakıp
 
Çevremize bakarken sürekli eleştirisel gözlerle bakmayı bir tarafa bırakıp güzel şekleri de görmek gerekir değil mi? Bunlardan bir tanesi (sonuna kadar desteklediğim) binaların cephelerinin bir düzene kavuşturulması… Renkler ve diğer şartlar elbette zevke göre tartışılabilir ama yine de çirkin olan bu görüntülerin ortadan kalkması için çok önemli bir adım.
 
Tabelaların da bu kapsamda düzenlenmiş olması fevkalade. Sanırım klima üniteleri de aynı şekilde bu işe dahil olacaktır. Ve sanırım yine binaların üst katlarına tabela, yazı vs. asılmayacaktır.
 
Bir ilave; giriş katlarının, dükkân önlerinin aşırı derecede işgali ve bu sebeple yine görüntü kirliliği oluşması önlenmezse yapılan düzenleme eksik kalmaz mı? Ayrıca yapılan bunca işe, emeğe ve çekilen bunca sıkıntıya da yazık olmaz mı? Neyse bunu sorduk geçtik…
 
Her güzel şeyin, yapılan iyi şeylerin bir de külfeti oluyor elbet. Esnaf bir süre bundan sıkıntı çekiyor, müşteri kaybına uğruyor ama bunlar geçici şeyler. Herkesin biraz fedakârlık etmesi gerekiyor. Burada önemli olan bu sıkıntıları minimuma indirmek.
 
Tam da boyanmış binaların önünden geçiyor ve fotoğrafını çekiyordum.
 
Fakat bir anda korna sesleri yükseldi. Trafik öylesine felç olmuştu ki insanlar öndekini ikaz etmek yerine aslında içlerindeki tepkiyi dile getiriyorlardı. Bence haklıydılar da. Yolun bir kısmı çalışma için zaten soldan daraltılmıştı. Sağ taraf da aynı şekilde. Üstelik sağ tarafta ayrıca park yapılmasına izin verilmişti. Bu da yetmiyor, bu kadar hengamenin ortasında 2. sıraya park eden “DENSİZLER” var. Bunu bir kenara not edelim.
 
Bugün bir de postanenin oradan Cevizkent’e giden yol kapatılmış: tam bir fecaat… Nereden gidilecek? Tek yer var: Kartaltepe’ye çıkan elli metrelik yol. Ama gelin görün ki PTT kavşağından o yola dönmek ve oradan çıkabilmek her normal insanın bile sinirlerine hakim olabileceği bir şey değil. Evet kabul, orada bir tamirat var, iş yapılıyor ama bu kadar da iş bilmezlik olmaz ki.
 
Tüm bunlar için iki basit önlem herkesi memnun etmeye, sorunu bir nebze olsun çözmeye ve nefes aldırmaya yetecekti belki de.
 
Nedir o?
 
Her iki yola da belki birkaç saatliğine, bir-iki günlüğüne ihtiyaç varsa bir iki haftalığına “PARK YASAĞI” getirmek. Neden Kares AVM’nin arka tarafına (Albay Karaoğlanoğlu caddesine) geçici bir süre (bana kalırsa kalıcı olmalı) park yasağı getirmiyorsunuz? Hadi onu yapmadınız, bir günlüğüne Kartaltepe yolundaki “üstelik sağlı sollu” parkı neden kaldırmıyorsunuz, kaldırtmıyorsunuz? Yukarıdan araç alt cadde de tıkanıyor. Hatta neden Erhaller’in önünde bile bir günlüğüne park yasağı getirmiyorsunuz?
 
Avuç içi kadar Karabük’ün trafik açısından böyle sıkıntı çekiyor olması üzücü. Namal kavşağından 200 evlere çıkılamaması, polis evinin önünden tekrar geliş gidişe dönmesi, haftanın en yoğun trafiğinin olduğu gün (Cuma*Cumartesi) DÇ kavşağında da çalışma olması, kütüphanenin önünden Yenişehir’e giden yolda çalışma olması… Cuma Pazarı tarafını saymıyorum bile… İçler acısı bir durum hepsi. Karabük şantiye gibi ama şantiyede bile bir düzen, bir iş akışı vardır.
 
Dün tam bir çile idi bu şehirde bir yerden bir yere gitmek. Bunu birilerinin görmesi gerekmiyor mu? Emniyetin trafik birimi neden buna yön vermiyor? İki tane memur kardeşimizle buradaki soruna neden müdahil olmuyor? Belediye zabıtası, trafik müdürlüğü, fen işleri bunu neden görmüyor? Bu şehrin gazetecileri nerede? İnsanlar neden bir şey söylemiyor?
 
Yoruluyorum… Mücadele etmekten yoruluyorum. Öncelikle kendimle mücadele ediyorum. Kendi kendime “sus” diyorum, “sana mı kaldı, sonra bir sürü tepki alıyorsun” Niye, insanların sıkıntı çekmesin diye. Kabul etmeliyiz ki bu şehri yönetenler aynı anda her şeyi göremez. Ama onların çalışanları var, onlar adına görmesi gerekeler var, görevleri bu olan insanlar var. Yöneticiler yapılacak işi, projeyi ortaya koyar, bu işlerin yürütülmesi takibi çalışanların görevidir.
 
Ben sadece vatandaşlık görevimi yaptım. Dertlerini dile getiremeyenlerin sesi olmak istedim. Bunun için kim bana ne derse desin, hakkımda ne söylerse söylesin ne düşünürse düşünsün umurumda değil. Kimseye tepki olsun diye yazmadım, bir övgü de beklemiyorum, kimseye şirin görünmek bir derdim de yok. Yoruluyorum belki ama “Halik bilsin” vesselam.