Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

PENDİK TERSANESİNİN KURULUŞ HİKAYESİ-50 YIL SÜREN UĞRAŞ

FABRİKALAR YAPAN FABRİKA BÖLÜM 6

FABRİKALAR YAPAN FABRİKA BÖLÜM

PENDİK  TERSANESİ’NİN KURULUŞ HİKAYESİ

 

 

İlk olarak yeni kurulacak tersanenin nerede kurulacağına karar vermek üzere beş üyesi mühendis olmak üzere 7 kişilik bir heyet teşkil edilmiş. Heyetin mühendis üyelerinin hepsi Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da Gemi Mühendisliği tahsili yapmış ,en az bir iki dil bilen çok iyi eğitilmiş kişiler.

Teşkil edilen bu heyet 1936 yılı içinde Marmara’nın bütün  koylarını gezerek Tersane kurulmasına uygun bir yer aramışlar ve nihayet PAVLİ ADASI’nın bulunduğu PENDİK Koyu’nu en münasip yer olarak tespit etmişler.Bilahare Japonlar ve Polonyalılar tarafından  da uygun bulunan   bu koyda hazine arazisi yetersiz görülerek 1937 yılında  civar arazilerin istimlaki suretiyle arazini genişletilmesine karar verilmiş.

Tersanenin istimlak, arazi düzeltme ve proje çalışmalarını yürütmek üzere Fabrika ve Havuzlar İşletmesi mühendislerinden, aynı zamanda yer seçim heyeti üyesi Mümtaz BALSÖZ PENDİK TERSANESİ’nin ilk kurucu müdürü olarak görevlendirilmiş.

1 Ocak 1938’de DENİZBANK kurulunca hem yeni kurulacak Pendik Tersanesi’nde hem de mevcut tersanelerimizde çalıştırılmak üzere yurtdışına mühendislik eğitimi için talebe gönderilmesine karar veriliyor.

Aynı sene içerisinde yani 3 Nisan 1937 de temeli atılan Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri 9 Eylül  1939 senesinde üretime başlamış fakat Pendik Tersanesi’nin kuruluş çalışmaları çeşitli nedenlerle gecikmiş ve  ikinci temel atma töreni nihayet 29 Mayıs 1969 günü yapılmıştır.

PENDİK TERSANESİ ve PENDİK SULZER MOTOR Fabrikası ile ilgili olarak bir dönem Denizcilik Bankası’nda  Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışan  Ali CAN bey iki değerli  eser neşretmiştir:

1-BİR TERSANE BİR HAYAT

2-PENDİK –SULZER MOTOR FABRİKASI BELGESELİ

Bir Tersane Bir Hayat isimli eserin bazı bölümlerinden kısa alıntılar:

“ 1948 yılında küçücük bir çocukken kapısından içeriye girdiğim tersanelerden , emekli olduğum 1984 yılında 36 yıl çalıştıktan sonra ayrıldım.Bu 36 yıl içinde hem çalıştım hem okudum. Bir zamanlar çırak olarak çalıştığım Haliç Tersanesi’nde müdürlük yaptım. Daha üst görevlerde bulundum. Avrupa’ya , Japonya’ya görevli olarak gönderildim. Hemen hemen bütün dünya tersanelerini gezip görme imkani buldum.

Batının ve Japonya’nın modern tersanelerini , bizim geri kalmış tersanelerimizle mukayese edip üzüldüm.

……1977  Şubatında , gördüğüm kadarı ile PENDİK TERSANESİ , üzerinde yarım yamalak birkaç atölye binası yapılmış, müteahhitlerin çoğu tarafından terk edilmiş , çamurlu bir araziden ibaretti. Ortalıkta çalışan işçi filan da görünmüyordu.

Bu yarım yamalak inşaatlara , içi su dolu havuz çukuruna , ortada görünmeyen mendirek inşaatina çok paralar sarf edilmişti ve maalesef bu inşaatlarda büyük yolsuzluklar da yapılmıştı.

Tersane’nin perişan durumunu görünce çok üzüldüm.Büyük Atatürk’ün kurulmasını ta 1936’larda emrettiği ve Cumhuriyet tarihinin en büyük ve çağdaş tersanesi hayali , ehil olmayan ellerde tam 41 yıl sonra 1977 Şubatında çamurlu bir arazi halindeydi ne yazık ki…

1977 yılında Yugoslavya’nın meşhur  3 MAYIS TERSANESİ’ni ziyarete gitmiştik. Tersane toplantı salonunda sıra  Pendik Tersanesi Müdürümüzü  takdime gelince “ Mr. Karademir, Pendik Shipyard Manager “ dedim. Tersane müdürü daha  lafimi bitirmeden kahkahalar atarak ‘He is not Pendik Shipyard Manager; he is Pendik Area Manager ‘ demez mi? Türkçesiyle ‘ O, Pendik Tersanesi Müdürü Değil, Pendik Arazi Müdürü,’ demek istemişti…  Adamın katıla katıla gülmesi ve Cemal Karademir’I tersane müdürü değil de arazi müdürü ilan etmesi, salonda buz gibi bir hava estirdi. Hepimiz donup kalmıştık. Adam bizimle düpedüz alay etmişti.

3 MAYIS TERSANESİ -1977  

                                                         PENDİK  TERSANESİ-1977   

 

Meğer 3 Mayıs Tersanesi müdürü bir yıl evvel gelip Pendik Tersanesi’ni gezmiş, benim bir kaç ay evvel gördüğüm çamurlu araziyi  o da  gözleriyle görmüştü. Esasında adam haklıydı. İlk gördüğümde ben de tersaneden çok, çamurlu bir araziye benzetmemiş miydim Pendik Tersanesi’ni?…

Benzer bir olay Japonya’da da benim başıma gelmişti.1973 yılında japonya’da bulunduğum sırada , ne zaman Pendik Tersanesi’nin lafı geçse , Japonlar Pendik için “Pendik is pending, (Pendik sallantıda ) “ deyip gülüyorlar, bizimle dalga geçiyorlardı.

Pendik Tersanesi 1937 ‘den beri dünya Tersanecilik çevrelerinde konuşuluyordu ve inşaati en uzun süren Tersane olarak bütün dünyada adeta meşhur olmuştu. Tersane müdürünün sözleri benim üzerimde bir

kamçı tesiri yapmıştı.

Dönüşte ne yapıp yapıp bu tersanenin bitirilmesini sağlamalıydık. Bizim neslimiz artık bu ayıbı temizlemeliydi. Kendi kendime adeta söz verdim. Allah bana imkân verirse ben elimden geleni yapacak bu tersaneyi mutlaka bitirip açacaktım.

Meşhur 3 Mayıs Tersanesi’ni bu duygularla kafamız karmakarışık olarak gezdik. 3 Mayıs Tersanesi büyük inşa kızakları, modern tekne atölyeleri , vinçleri ve SULZER lisansı ile imal edilen dizel motor fabrikası ile Japonya’daki büyük tersanelere benziyordu.

Bizim Pendik Tersanemiz de bitirildiği zaman bu tersaneden bile büyük olacaktı, ama nasıl ve ne zaman? 3 Mayıs Tersanesi’ni hem gıpta ederek hem de hüzünlenerek gezdik. Başkalarının başarılarını görüp imrenmek bana işkence gibi geliyordu.

Yugoslavya gezisi sonunda onurumuza verilen bir yemekte Yugoslav’ın biri , ‘Bizi 500 yıl siz Türkler idare ettiniz.’ diye bir laf etti. Sofradaki başka bir Yugoslav da ona cevap olarak , ‘Bizi hala Türkler idare ediyor, şimdiki başbakanımız Türk değil mi? ‘ demez mi? O sıralar hakikaten Tito’ nun başbakanı Türk asıllıydı ve çok da başarılı olduğu söyleniyordu.

Bırakın Japonları, 500 yıl hükümranlığımız altında yaşayan bu insanlar bile tersanecilikte ve gemi inşa sanayiinde bizi fersah fersah geçmişlerdi. Yugoslavya’dan bu düşüncelerle , moralımız bozulmuş olarak, başımız önümüzde döndük.

Yugoslavya’dan bu duygularla döndükten sonraki yaşantım tamamen Pendik Tersanesi’nin bitirilip açılması , Pendik Tersanesi’nde dizel motor üretebilmek, o günden sonra benim hayatımın tek gayesi haline gelmişti.

1977’den emekli olduğum 1984 senesine kadar süren 7 yıllık zorlu ve uzun çalışma sonunda , bana yardımcı olan , destek veren değerli insanlar ve etrafımda seferber olan sevgili arkadaşlarımla beraber Tersane’yi bitirip açmayı başardık.

Sulzer’den lisans alıp motor fabrikası kurduk., gemi tip dizel motorlar ürettik.Bu motorları inşa ettiğimiz gemilere kâh ana makine , kâh jeneratör dizeli olarak monte ettik. Gemilerimizi yerli dizellerle çalıştırabildik. Polonyalılara , Almanlara büyük gemiler inşa ettik. Adeta nefes almadan çalıştığımız , çırpındığımız bu son derece yorucu ve meşakkatli yıllar sonunda , bizden evvelki nesillerin emeklerinin boşa gitmesini de önlemiş olduk.

Böylesine dev bir tesisi ülkemize kazandırmış olmanın , yurtdışına gemi yapıp satmanın, 1950’lerdeki saç mavna yapabilen gemi sanayimizi 75.000 tonluk dev gemiler yapar hale getirmenin büyük sevincini ve mutluluğunu yaşadık.

Kendimizi hiç dinlemeden , sağlığımızı hiç düşünmeden , sadece yoğun çalışmayla geçen uzun yıllar sonunda Tersane bitmişti  , ama o sıralar mecburi olarak yaptırdığım bir check-up sonucunda sağlığımın da ne yazık ki fena halde bozulduğunu öğrenmiştim. Tansiyonum 18-12 cıvarında dolaşıyordu ve vücut enerjim adetasıfıra inmişti.Durup dinlenmeden hep çalışarak geçirdiğim uzun yıllar beni nihayet tüketmiş, hurdaya çevirmişti.

15 Mart 1984’te emekliliğimi isteyip çok sevdiğim tersanelerden , bütün hayatımı geçirdiğim yerlerden , adeta bütün hayatımı vakfettiğim bir sevgiliden kopmanın burukluğu ve hüznü ile ayrıldım.

ALİ CAN(Denizcilik Bankası Genel Müdür Yardımcısı-Emekli)

 

7.bölümü ile devam edecek

Web Tasarım & SEO: Best4SEO