09 Mayıs 2023 Salı
VATANDAŞ İSYAN EDİYOR ! KARAYOLLARI SEYREDİYOR..!
8 Mart! Yani Dünya Kadınlar Günü...
12 ot karışımı
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK ÖNCELİĞİ ÇAĞDAŞ EĞİTİME İŞLERLİK KAZANDIRMAKTIR
KARABÜK’TE ‘ERDOĞAN’ FARKI
İyilik Yapın ...Sadece İyilik..Mutlu Olursunuz..
14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde oy kullanacak seçmen vatandaşların sayısını YSK açıkladı. YSK Başkanı Yener, “Yurt içindeki seçmen sayısı 60.697.843 olup bunun 30 milyona yakınını kadın seçmen oluşturuyor. 14 Mayıs 2023 tarihindeki seçimde ilk kez oy kullanılacak seçmen sayısı 4.904.672.” dedi. Yurt dışında yaşayan seçmen vatandaşlarımızın toplam sayısı da 3.286.258’dir. Dolayısıyla 2023 seçimlerinde oy kullanma hakkına 64.191.285 vatandaşımız sahiptir.
2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 59.367.469 seçmen varken bunların 51.197.959’u oy kullanmıştı. Oran olarak bakıldığında %86,24’lük çoğunluk 2018 seçimlerine katılmıştı.
2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde oy kullanacak olan seçmenler, seçmen sandık sorgulama işlemini merak etmektedir. Seçmen sorgulama, seçmen kağıdı sorgulama, seçmen sorgulama servisi veya seçmen sorgulama uygulaması nedir gibi soruları olan seçmen vatandaşlarımıza bu makalenin ilk kısmında cevap vereceğiz.
Seçmenlerin hangi seçim bölgesinde, kaç numaralı sandıkta oy vereceğini, seçmen sıra numarasını ve diğer gerekli bilgileri içeren kağıda seçmen bilgi kağıdı denir. YSK’nın seçim takvimine göre 7 Mayıs 2023 tarihine kadar seçmen bilgi kağıtlarının seçmenlere dağıtımı tamamlanmış olacak.
Seçmen bilgi kağıdı kendisine ulaşmayan veya kaybeden seçmenler ne yapmalı?
Seçmenler e-Devlet sistemi üzerinden seçmen bilgi kağıtlarının dökümlerini alabilir. İlgili döküme ulaşmak için öncelikle e-Devlet sistemine giriş yapmalısınız. Arama kısmına “Yurt İçi Seçmen Kaydı Sorgulama” yazın. Böylece açılan ekranda size ait seçmen bilgi kağıdını göreceksiniz. Bu bilgi formunda; yurt içi seçmen bilgileriniz, seçim bölgeniz, oy kullanacağınız sandık numaranız, seçmen sıra numaranız ve aynı hanede oturan seçmenlerin isim, oy vereceği yer, sandık numarası ve sıra numarası yer alır.
https://www.turkiye.gov.tr/yuksek-secim-kurulu-yurt-ici-secmen-kaydi-sorgulama bu linke tıklayarak seçmen kağıdı sorgulama ekranına erişebilirsiniz.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde oy kullanmak üzere sandık yerine gelen vatandaşlar hangi belgeleri yanında getirmelidir? Seçmenler; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, geçici kimlik belgesi, nüfus cüzdanı, resmî dairelerce verilen soğuk damgalı kimlik kartı, pasaport, evlenme cüzdanı, askerlik belgesi, sürücü belgesi, hakim ve savcılar ile yüksek yargı organı mensuplarına verilen mesleki kimlik kartı, avukat, noter ve askerî kimlik kartı gibi kimliğini tereddütsüz ortaya koyan resimli, resmi nitelikteki belgelerden biri ile seçmen sıra numarasını söyleyerek oy kullanabilecek.
Belediyeler ile köy veya mahalle muhtarlarınca düzenlenip onaylanan kimlik belgeleri seçmenin kimliğinin tespitinde geçerli değildir.
Sandık kurulunun kimlerden oluştuğu da vatandaşlarımızca merak edilmektedir. Bu yazının devamında bu konudan bahsedeceğiz.
YSK, Resmi Gazete’de 14 Mayıs seçimlerinde görev alacak sandık kurullarının görevlerine ilişkin bir genelge yayımladı. Bu genelgeye göre sandık kurulu ve seyyar sandık kurulu; bir başkan, altı asıl ve altı yedek üyeden oluşur ve asıl üyeleri ile toplanır. Kurul başkanı kamu görevlisi olmak zorundadır. Diğer üyeleri de son milletvekili seçiminde o ilçede en çok oy alan beş parti belirler.
Sandık kurulu başkanı eğer göreve gelmezse, kamu görevlileri arasından belirlenen üye; bu üyenin de bulunmaması durumunda da en yaşlı üye kurula başkanlık eder.
Başkan veya üyelerden bir kısmının göreve gelmemesi halinde en az dört kişiyle çalışmaya devam edilir.
2023 yılı için sandık görevlisi ücret miktarı henüz belli olmadı. Bununla birlikte, geçen seçimlerde ücret hesaplama yöntemi 2000 x memur maaş katsayısı şeklindeydi. Dolayısıyla bu seneki sandık görevlisi ücretlerinin 2000 x 0,433684 = 867 TL civarında tahmin edilmektedir.
Ülke genelinde oy verme süresi 08.00 ile 17.00 saatleri arasındadır. Bu saatler arasında sandık yerine geldiği halde oy verme sırasında bekleyen seçmenlerin sayısı ve kimlikleri sandık kurulu başkanı tarafından alınarak oy kullanmalarına izin verilir. Buna karşılık YSK’nın belirlediği saatler dışında gelen seçmenler oy kullanamaz.
Oy verme işlemi bitince, kurul başkanı bu durumu yüksek sesle ilan eder. Sonrasında kurul başkanı, oy vermenin bittiği saati tutanak defterine geçirir.
Sandık kurul başkanı, sandıktan çıkan zarfları yüksek sesle iki defa sayar. İki sayım arasında bir fark olursa, üçüncü sayım yapılarak karar verilir.
Sonrasında tespit edilen zarf sayısı, sandık sonuç tutanağına işlenir.
Zarf sayımı yapıldıktan sonra, oyların geçerliliği kontrol edilir.
Sandık kurulu, sandıktan çıkan zarfları geçerli ve geçersiz olmak üzere ikiye ayırır. İtiraz edilen zarflar da bir kenara ayrılarak tekrar incelenir, geçerlilik durumuna karar verilir. Elde edilen her sayı tutanak defterine işlenir.
Geçersiz zarflar paketlenerek paketin üzeri mühürlenir. Paketin üzerine zarf sayısı da yazılır. Bu paket saklanır ve kesinlikle açılmaz.
Oy kullanmak her vatandaşın görev ve sorumluluğudur. Bundan dolayı 14 Mayıs 2023 Pazar günü hem Cumhurbaşkanı hem de 28. Dönem Milletvekili seçimlerinde oyunuzu kullanmayı unutmayın.
Depremde yıkılan binaların müteahhitlerinin cezai sorumluluğunun neler olduğunu bu makalede anlatacağız.
Ülkemizin en büyük gerçeklerinden biri, coğrafi konumu sebepli ne yazık ki depremdir. 6 Şubat 2023 Pazartesi günü sabaha karşı 04.17 sularında merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 büyüklüğünde korkunç bir deprem ile sarsıldık. Yaşanan bu ilk depremin acısını henüz atlamamışken tam 9 saat sonra Kahramanmaraş Elbistan’da 7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem meydana geldi. Bu şiddetli depremler ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki birçok ilimizi -Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Kilis, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Malatya, Hatay- etkiledi.
Öncelikle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz. Hala enkaz altında olan vatandaşlarımızın da en kısa sürede sağ salim kurtulmasını tüm kalbimizle diliyoruz.
Afet ve doğa olaylarını engellemek mümkün olmasa da alınan önlemler sayesinde afet ve doğa olaylarının olumsuz etkilerini en aza indirmek mümkündür. “Deprem öldürmez, bina öldürür.” sözü de tam bu konu için söylenmiştir. Depremde sağlam kalan binalarımızın deprem yönetmeliklerine uygun yapılıp denetmelerden geçtiği görülmüştür. Ne yazık ki buna karşılık, birçok binamızın deprem anında yerle bir olduğu da acı bir gerçektir. Bu binaları yapan müteahhitlerin herhangi bir cezai sorumluluğunun olup olmadığını, ülkemizdeki tüm vatandaşlarımızca, merak etmekteyiz.
Depremde Yıkılan Binalarda Müteahhitlerin Cezai Sorumluluğu Var mı?
Bir yapı yapılırken plan ve projesine uyulması, malzeme seçiminde en kaliteli tercihlerin yapılması ve yönetmeliklere uygun olarak denetlenmesi gerekmektedir. Bu adımlarda görev almış her bir kişi o yapıdan sorumludur. Dolayısıyla depremde yıkılan binaların müteahhitleri kesin olarak bu durumdan sorumlu olup eylemlerin kusurluluk haline göre cezai işlemlere tabi tutulacaktır.
Türk Ceza Kanununda, vücut dokunulmazlığı ihlal suçuna dair düzenlemeler yer almaktadır. Bu suçların taksir veya kasten olması mümkün olsa da bu makalenin konusu olan depremde yıkılan binaların müteahhitlerinin kasıtlı olarak insanlarımızı öldürmek isteyeceğini varsaymak istemiyoruz.
Kasıtlı öldürmeyi hariç tutarsak, dayanıksız bina yapan müteahhitler ihmalen öldürme, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçlarından sorumlu tutulabilecektir.
İhmalen öldürme için; Türk Ceza Kanunu 83. maddesinde “Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.” şeklinde bir tanımlama geçmektedir.
Taksirle öldürme; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Taksirle Öldürme” başlıklı 85. maddesinde “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde geçmektedir. Aynı maddenin devamında ölümüne sebep olunan kişi sayısının ceza süresini nasıl etkileyeceği hakkında hüküm verilmiştir. İlgili hüküm, “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi “iki yıldan” on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
Taksirle yaralama suçu ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 89. maddesi ile hüküm altına alınmıştır. TCK 89 şu şekildedir; “Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
Görüldüğü üzere; depremde yıkılan binalardan sorumlu olan kişilere; ihmalen öldürme, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçlarından cezai işlemler uygulanmaktadır. Ancak bu noktada söylenmesi gereken önemli bir dipnot şudur ki; bir kimsenin bir suçtan sorumlu tutulabilmesi için yaptığı davranış ve gerçekleşen eylem arasında kesinkes bir nedensellik bağının kurulması gerekliliğidir. Aksi takdirde bireylerin cezai sorumluluğu olmayacaktır.
Depremde yıkılan binaların temelinin sağlam olmaması halinde müteahhit, mimar, mühendis, usta, işçi gibi kimseler sorumlu olacaktır. Buna karşılık binalara sonradan yapılan değişiklikler de yıkıma yol açmış olabilir. Böyle bir durumda sorumlu kişi tespit edilmelidir.
Canını kurtarsa da evini kaybetmiş, tabiri caizse evi başına yıkılmış olan depremzede vatandaşlarımızın hakları hukuk sistemimizde menfaatlerince korunmaktadır.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bu konu hakkında sorumluların hesap vereceğini, yıkılan binalarla ilgili tahkikatın başlatıldığını söylemiştir.
17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde, yıkılan binaları yapan müteahhitler ve teknik sorumlulara toplam 2100 dava açılmıştı. Depremde binanın yıkılmasının sebebindeki suçun kendisine ait olduğu kanıtlanmış olan bir müteahhit, 200 vatandaşın ölümünden sorumlu tutulmuştu. Müteahhit 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış, bunun 12 yılını yattıktan sonra tahliye edilmişti. Bu örnekte görüldüğü gibi binanın yıkılmasından sorumlu olan kişi tespit edildikten sonra adalet sistemimizde yargılanmaktadır.
Kahramanmaraş merkezli depremde yıkılan binalardan biri olan, Hatay’daki Rönesans Rezidans’ın müteahhiti Mehmet Yaşar Coşkun’un yurt dışına kaçacağına dair yapılan ihbar üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü hemen harekete geçti. Karabağ’a kaçmak üzere olan Coşkun, İstanbul emniyet güçleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı.
Kahramanmaraş depremi için de Türkiye Barolar Birliği tarafından; “Deprem nedeniyle yıkılan binaların yapımında yetkili ve sorumlu olan müteahhitler, proje sonrası mevzuatta aykırı tadil/tamir işlemleri yapanlar ve yıkılan binaların projelerine onay veren, denetimleri gerektiği şekilde gerçekleştirmeyen idari görevliler başta olmak üzere ilgisi olan tüm şüphelilerin tespiti ve haklarında kamu davası açılması için suç duyurusunda bulunulmuştur. Delillerin yok olmaması ve karartılmaması için numunelerin alınması ve incelenmesi dahil, yürütülecek tüm işlemlerde gönüllü ve alanında uzman meslektaşlarımızdan oluşturulacak komisyon ile teknik bilgiye sahip meslek örgütleriyle iş birliği içerisinde sağlıklı bir soruşturma süreci yürütülmesinin temini ve tüm şüphelilerin tespiti için çalışmalara başlanmış olup, cezasızlığın önlenmesi için gerek soruşturma gerekse kovuşturma süreci etkin şekilde takip edilecektir.” şeklinde açıklama yapılmıştır.
Günümüzde kiracı ve ev sahibi arasında pek çok farklı konularda anlaşmazlık yaşanmaktadır. Bu anlaşmazlıklar daha çok ev sahibinin hangi durumlarda kiracıyı çıkarabileceği ve kira bedelinin yıllık artış miktarının ne kadar olabileceğine ilişkindir. Yazımızda bu iki konuya ilişkin en çok merak edilen sorulara cevap vereceğiz.
Kira sözleşmesi bitiminde yeniden sözleşme yapmam gerekir mi?
Hayır! Kiracı sözleşmenin bitiminden 15 gün önce sözleşmeyi uzatmayacağını ev sahibine bildirmedikçe kira sözleşmesi otomatik olarak uzar. Dolayısıyla kiracı her yıl yeniden sözleşme yapmak zorunda değildir.
Sözleşme süresi bittiğinde kiracı evden çıkarılabilir mi?
Hayır. Sözleşme süresi sona erdiği gerekçesiyle ev sahibi kiracıyı evden çıkaramaz. Ev sahibi ancak 10 yıllık uzama süresinden sonra kiracının tahliyesini isteyebilir. Bu durumda bir yıllık sözleşme yapılmışsa ev sahibi ancak 11 yılın sonunda kiracıyı herhangi bir sebep göstermeden evden tahliye ettirebilir.
Yeni ev sahibi eski kiracıyı evden çıkarabilir mi?
Yeni ev sahibi kiracısı olan bir gayrimenkul satın almışsa artık var olan kira sözleşmesinin tarafı haline gelir. Dolayısıyla yeni ev sahibi evi satın aldığı gerekçesiyle eski kiracıyı evden çıkaramaz. Ancak yeni ev sahibinin kendisi, eşi, çocuğu veya anne babası satın alınan eve konut olarak ihtiyaç duyuyorsa satın aldığı tarihten itibaren 1 ay içinde kiracıya ihtar çekerek evi 6 ay içinde tahliye etmesini isteyebilir.
Ev sahibi hangi durumlarda kiracıyı çıkarabilir?
İş kazaları değişik kurum ve kuruluşlar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü iş kazasını; ‘Belirli bir zarara ya da yaralanmaya neden olan, beklenmeyen ve önceden planlanmamış olaylardır.’ Şeklinde tanımlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise; ‘Önceden planlanmamış, çoğu kez kişisel yaralanmalara, makinelerin, araç ve gereçlerin zarara uğramasına üretimin bir süre durmasına yol açan olaylardır.’ şeklinde tanımlayarak, iş kazasının ekonomik boyutuna vurgu yapmıştır.
En basit tanımıyla iş kazası; işçinin işini yaparken, işine giderken veya işiyle ilgili herhangi bir faaliyeti esnasında kaza geçirmesi olayıdır.
İş kazası geçiren işçi, ruhen veya bedenen zarara uğramış olabilir. Ruhen veya bedenen zarar gören işçi, bu zararını gidermesi için Borçlar Kanunu gereğince dava açması gerekir. İş kazası neticesinde cismen zarar gören işçi, zararın giderilmesini talep edebilecektir. Bununla birlikte ölüm ve bedensel zarara uğrayan işçi bazı giderlerin karşılanmasını talep edebilecektir.
İş Kazası Geçiren İşçinin Ölümü Halinde İstenebilecek Tazminatlar
İş Kazası Geçiren İşçinin Yaralanması veya Sakatlanması Halinde İstenebilecek Tazminatlar
Yukarıda sayılan tazminatlar haricinde iş kazası sebebiyle geleceğe yönelik hak kayıpları da tazminat olarak istenebilir.
İş Kazası Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
İş kazalarında maddi tazminat hesaplanırken işçinin kazanın meydana gelmesindeki kusuru, maluliyet oranı (yaralanmanın veya sakatlığın boyutu), işçinin kazadan önce aldığı maaşı, işçinin yaşı, evli ve çocuk durumu gibi değişkenler dikkate alınır. İşçi, kazanın meydana gelmesinde ne kadar az kusurluysa, yaşı ne kadar küçükse, iş kazasından önce ne kadar yüksek maaş alıyorsa o derece yüksek tazminat alacaktır.
İş kazasında kusur durumu bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacaktır. Yine işçinin maluliyeti sağlık kurulunca düzenlenen sağlık raporuna istinaden SGK tarafından belirlenmektedir.
Borçlar kanunumuzun ilgili maddelerinde düzenlen manevi tazminat; bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özellikleri göz önünde tutularak, zarar görene uygun bir miktar paranın ödenmesi şeklinde madde metninde ifade edilmiştir. İşçinin cismani zarara uğraması halinde, yakınlarının bu zarar dolayısıyla hayat seyirleri değişir, kaza dolayısıyla psikolojileri bozulur ve benzer etkiler gözlenirse manevi kayıpları bu tazminat türü tarafından giderilir.
İş Kazası Tazminat Davası Hangi Mahkemede Açılır?
İş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında İş Mahkemeleri görevlidir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Örneğin Karabük İş Kazası Tazminat Davasında Karabük İş mahkemesi görevliyken Safranbolu İş Kazası Tazminat Davasında görevli mahkeme Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesidir.
İş kazası Tazminat Davası Nerede Açılır?
İş kazası tazminat davası iş kazasının gerçekleştiği yer mahkemesinde açılabilir. Bunun yanı sıra işveren merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde de iş kazası tazminat davası açılabilecektir. Örneğin Karabük iş kazası tazminat davası için şirket merkezi farklı bir ilde olsa da işin yapıldığı yer Karabük ise dava Karabük İş Mahkemesinde açılabilir.
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020 yılında Türkiye genelinde 933.808 Trafik kazası meydana gelmiştir. Bu kazaların yaklaşık %89’unu maddi hasarlı trafik kazaları oluşturmaktadır.
Maddi hasarlı trafik kazalarında kazanın tarafları polis çağırmadan kendi aralarında kaza tespit tutanağı düzenleyebilmekte ve araçlarında meydana gelen hasarın onarılmasını karşı tarafın sigortasından talep edebilmektedirler.
Ancak araç sahiplerinin zararı araç onarım ücretinden ibaret değildir. Kaza yapmış araçların, onarım yapılırken orijinal parça kullanılmış olsa dahi, piyasa değeri düşmektedir.
Kazada kusuruz olan veya daha az kusurlu olan taraf, kaza sebebiyle aracında meydana gelen değer kaybını karşı taraftan veya sigorta şirketinden talep edebilir. Bu talebin karşılanmaması durumunda değer kaybına ilişkin tazminat davası açabilirler.
Araç Değer Kaybı Tazminat Davasını Kimler Açabilir?
Trafik kazası sebebiyle değer kaybı tazminatını kazada tam kusurlu olmayan kişiler talep edebilir. Kazada tam kusurlu olan taraf, değer kaybı tazminatı alamaz.
Kaza sonrası aracın hasar gören kısmında daha önceden değişim, onarım yapılmamış olması gerekmektedir. Örneğin sol çamurluğu daha önceden değişmiş olan araç kaza yaptığında yine sol çamurluğu değişirse araç sahibi, değer kaybı tazminatı talep edemeyecektir.
Aracın 165.000 Km’den daha düşük olması şartı Trafik Sigortası Genel Şartlarında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Artık bütün araçlar için Km’sine bakılmaksızın değer kaybı tazminatı talep edilebilir.
Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?
Kaza sonrası aracın değer kaybı, uzman bilirkişiler tarafından aşağıda yazılı kriterlere bakılarak belirlenir.
Dava Ne Zamana Kadar Açılmalıdır?
Araç değer kaybı tazminatı davası açmak için 2 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Trafik kazası sebebiyle aracında değer kaybı olan araç sahipleri hak kaybına uğramamak için 2 yıllık süre içinde dava açmaları gerekmektedir.
Görevli Mahkeme
Araç değer kaybı için açılacak tazminat davası karşı araç sürücüsüne veya araç sahibine karşı açılacaksa ve bu kişiler tacir değilse dava Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır. Ancak karşı taraf tacirse veya dava, sigorta şirketine karşı açılacaksa davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerekmektedir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.