01 Ekim 2023 Pazar
“ Okumayı seven çocukların bellek yetisi daha iyi gelişirken, gençlerin ruh sağlığıda okumadan etkileniyor. Araştırmacılara göre haftada 12 saat okuma, beynin gelişimi için ideal.”
PSYCHOLOGİCAL MEDİCİNE dergisinde yayımlanan çalışmada, erken yaşta çok okumanın, beyin gelişimi bellek yetisi ve daha sonraki ruh sağlığı üzerinde ne şekilde etki yaptığını araştırdı.
ABD’de çocukların beyin gelişimi ve çocuk sağlığı ile ilgili 10.000 çocukla gerçekleştirilen uzun vadeli araştırma verilerinden yararlanıldı. Veriler, klinik söyleşilerden, bellek testleri ve beyin taramalarına kadar uzanıyor.
Ekip, dokuz yaşına kadar boş zamanlarında okumaya başlayan ya da hiç okumayan ergenleri karşılaştırdı.10.243 katılımcının neredeyse yarısı, yani yüzde 48’i,zevk için okuma konusunda çok az deneyime sahipti.
Veya daha sonra okumaya başlamıştı. Katılımcıların diğer yarısı ise araştırmanın başlangıcında üç ila on yıldır okuyordu. Analizler iki önemli sonuç verdi.
1-Okul dışında da erken yaşta okumaya başlayan gençler bilişsel testlerde daha başarılı oldular.
2-Çocukluk döneminde zevk için okuyan gençler, daha iyi konsantrasyon yetisine sahip oluyorlar. Dahası çocukluk döneminde okuyan gençlerde stres, depresyon veya agresiflik gibi sorunlarda daha ender görülüyor.
Beyin Taramalarında da çok okuyan çocuklarda, bilişsel fonksiyonlarda önemli roller üstlenen bölgelerin biraz daha büyük olduğu fark edildi. Bu gençler ayrıca daha az televizyon izliyor, akıllı telefon ve tableti de daha az kullanıyor.
Uzmanlara göre çocukluk döneminde en iyi okuma süresi haftada on iki saat. Bu şekilde beyin yapısı gelişiyor. Ancak 12 saatten fazla okuma önerilmiyor. Artan zamanlar için spor ve sosyal etkinlikler yapılması gerekiyor.
Nuri Kırımlı Tarihçi&Yazar
Türk ordusunun İşgalci İtilaf devletleri ve Yunan birliklerine karşı başlattığı Büyük Taarruzun ilk top atışı tam 101 yıl önce 26 Ağustos 1922 de gerçekleştirildi.
26 Ağustos 1922’de Afyon Kocatepe de başlayan Başkomutanlık meydan Muharebesinde, Yunan Ordusunu bozguna uğratan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’nun sonsuza kadar Türk Yurdu olarak kalacağını Tüm dünyaya gösterdi.
26 Ağustos 1922 sabahı gün ağarmadan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Çakmak ve İsmet Paşalar, Kocatepe’den Büyük Taarruzu Yönettiler.
Türk Askerlerinin Kahramanca mücadelesi ile 30 Ağustos’ta1922’de sona eren muharebe sonunda Yunan ordusunun Büyük bir kısmı dört taraftan kuşatıldı.
Anadolu’daki Yunan Kuvvetlerinin yarısı imha ve esir edildi. Kalan bölümü ise 3 grup halinde geri çekildi.
Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa Yunan Ordunu takip etmesi için, Türk Ordusuna tarihe geçecek;
“ ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ” emrini verdi. Türk yurdu Anadulu’nun düşmandan arındırılması ve bağımsızlığına giden zafer yolunda ilk adımın atıldığı 101 yıl önceki o sabah böylece tarihe altın harflerle yazıldı.
26 Ağustos sabahı Afyon-Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos Dumlupınar’da verilen meydan muharebesinin ardından 9 Eylül’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesi ile işgale son verilerek zaferle sonuçlanacaktır.
Sınırlı Olanaklarla, sınırlı sürede gerçekleştirilen bu büyük zafer bir Türk mucizesidir. Bu zaferi “ Milletin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir” diyen Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ulus olarak büyük minnet borçluyuz.
Büyük Taarruz Zaferiyle Ülke işgalcilerden temizlendi. Yunan Ordusu savaşı kaybetti. Kazanılan zaferle birlikte Ülkemiz İşgalcilerden temizlendi. Sevr Anlaşması yırtılıp atıldı.
Mudanya Ateşkes ve Lozan barış Anlaşmaları ile Ülkemiz Tam Bağımsızlığına kavuşmuş,29 Ekim 1923’te Cumhuriyet İlan edilmiştir.
NURİ KIRIMLI Emekli Tarih Öğretmeni/ Gündem Yazarı
Hayvanlar depremi erken hisseder mi?
Bu daima tartışılır hatta pek çok bilimsel makaleye de konu olmuştur. Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi vuran depremlerde hayvanlar tuhaf davranışlar sergilediler mi?
Bu depremi önceden sezdikleri anlamına geliyor mu?
Bu Konularda Ulusal Basında ve ABD’nin ünlü gazetelerinden Washington Post gazetesinde yazılar yayınlandı.
Deprem bölgesinde, Kuşlar karla kaplı binaların üzerinde düzensiz bir şekilde uçtu. Köpekler yüksek sesle uludu. Ardından, Türkiye ve Suriye’de meydana gelen yıkıcı bir deprem binaları yerle bir etti.(Washington Post)
Sosyal Medya Kullanıcıları da, deprem sırasında hayvanların tuhaf davranışlar sergilediğini iddia etti.
Bu iddiayı doğrulamak zor olsa da hayvanların güçlü depremleri insanlardan önce algılaya bildiği fikri eski zamanlardan beri teorileştirilir.
Oklahama Depreminde binlerce kuş’un eyalet boyunca uçtuğu radarlarla görüntülendi. 2020 yılında İtalya’da bir çiftlikte yapılan bir deneyde ineklere, köpeklere ve koyunlara elektronik etiketler takıldı.
Yakınlarda tespit edilen bir deprem sırasında hayvanların 45 dakikadan fazla sürekli hareket halinde oldular. İnekler başlangıçta dondu kaldı, hiç hareket etmediler.
Köpekler çılgınca havlamaya başladılar ve koyunlarda hızlı hareket etmeye başladılar.
Geçen Yıl, Safranbolu’ya gelen ve Depremle ilgili Konferans veren Prof.Dr. Övgün Ahmet Ercan ‘da Mümkünse Evinizde Kedi, Köpek ve Balık besleyin dedi.
24 Temmuzda Lozan Antlaşması 100.yılını dolduracak. Lozan Barı Antlaşması teknik olarak 1.Dünya Savaşını bitiren anlaşmadır. Yeni Türkiye devletini kuran, Cumhuriyetimizin Tapu Senedidir.
Bir Tarihçi olarak toplumu yanlış bilgilendirmek isteyenlere karşı hemen savunma mekanizmasına geçiyorum. Özellikle LOZAN ile ilgili yanlış bilgiler Komşularımızın da ellerinde koz oluyor.
Ege krizinde Yunanistan’ın en önemli kozu İktidarın Lozan Antlaşmasını hezimet gören pozisyonudur. Geçenlerde Dışişleri Yetkililerinden bir diplomat ” yanı başımızdaki adaları vermişiz, başarı diye anlatılan anlaşma başarı değildir” diyerek Lozan karşıtlığını bir kez daha gösterdi.
Kesinlikle Tarihimizde Rodos ve 12 Ada 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile verilmemiştir.1912 de Osmanlının İtalya ile imzaladığı Uşi Antlaşması ile verilmiştir. Lozanda bu durum teyit edilmiştir.
Lozanın 20.maddesinde de Kıbrıs’ın 1914’te İngiltere tarafından ilhak edildiği teyit edilmiş, çünkü Kıbrıs 1878’de Padişah 2.Abdülhamit tarafından İngilizlere kiralanmıştı. İngiltere, Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla da 1914’de Kıbrıs’ı İlhak etmişti.
12 Ada ile ilgili gerçek şudur: İtalya 1911’de Osmanlının Kuzey Afrika’daki son toprağı Trablusgarp’ı işgal etti. Ardından 12 Adayı da işgal ederek yeni bir cephe açtı. Osmanlı 2.Abdülhamit’in Haliç’te çürüttüğü donanma nedeniyle işgali önleyemedi.
1912’de İtalya ile UŞİ antlaşması imzaladı. Uşi antlaşmasına göre Osmanlı, Bugünkü Libya’daki askerlerini geri çekecek, İtalya’da karşılığında 12 adayı verecekti. Ancak donanması olmayan Osmanlı Yönetimi, İtalya çekildiği takdirde Yunanistan’ın bu adaları işgal edeceğini görerek, İtalya’ya 12 Adaları bıraktı.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Kurulurken 12 Ada zaten İtalya’nın egemenliğindeydi.1947 Paris Antlaşması ile İtalya adaları Yunanistan’a bıraktı.
Tüm bunlara rağmen hükümet neden adaların İsmet İnönü tarafından Lozan da verildiğini sürekli söylüyor?
Çünkü Yunanistan bu durumdan yararlanıp, Ege’de avantaj sağlamaya çalışıyor.
Lozan Anlaşmasının 100.yılında hala gizli maddeleri öğrenecek miyiz efsanesinden vaaz geçiniz. Lozan Anlaşmasının tamamı 23 Ağustos 1923’de çevrilerek TBMM’ne sunulmuş ve Meclis tarafından onaylanmıştır.
Lozan Anlaşmasından sonra Cumhuriyetimiz kurulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’e saldıramayınca, İsmet İnönü’ye ve Lozan Barış Antlaşmasına saldırılar başlamıştır. Lozan’ı ne kadar itibarsızlaştırırsanız Atatürk ve İsmet Paşa’yı da o kadar itibarsızlaştırmaya başlıyorsunuz.
İslamcılar bunu bir taktik olarak kullanmaya başlıyorlar ve kimse sorgulamıyor. Şu anki Türkiye’ye ve çevreleyen coğrafya’ya baktığımızda bizim kadar uzun bir siyasal geçmişi ve rejimi olan ikinci bir ülke yoktur.
Biz Lozan’a göre hareket ettiğimiz sürece komşularımızla birlikte barış ve demokrasi kuşağı içinde yaşarız. Bu nedenle LOZAN BARIŞ antlaşmasının değerini bilmemiz gerekir.
2030 Yılında dünya çocuklarının yüzde 63’lük kısmı düşük ve aşağı-orta gelirli ülkelerde yaşıyor olacak. Bu yüzden de Birleşmiş Milletler, belirlediği 17 sürdürülebilir kalkınma hedefi arasında 4.üncü madde de “ Nitelikli Eğitim-Eğitimde fırsat eşitliği, herkese kaliteli eğitim hakkı diyor.
Öncelikle hatırlatma da yarar var.2015 yılında New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler sürdürülebilir Kalkınma zirvesinde,193 ülkenin imzası ile kabul edilen “2030 sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin” herkesi kapsayan ve herkese eşit derecede kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim imkânı tanımak gerekir, Maddesi gereği Nitelikli eğitim öncelikle desteklenmelidir.
UNİCEF de bu doğrultuda dünyanın farklı ülkelerinde eğimde fırsat eşitliğini sağlamak ve 2030 hedeflerine ulaşmak için çalışıyor. UNICEF bu amaçla 2019 yılında ülkelerdeki temel verileri inceleyerek geniş kapsamlı bir eğitim raporu hazırladı.
UNICEF 2023-2030 arası hedefleri:
1-Çocuklar için yoksulluğu bitirme
2- Çocuklar için sağlık ve mutluluk
3- Çocuklar için kaliteli eğitim
4-Çocuklar için cinsiyet eşitliği
5- Çocuklar için temiz su ve sağlık önlemleri
6-Çocuklar için uygun temiz enerji
7-Çocuklar için insana yakışır iş ve ekonomik büyüme
8- Sorumlu Tüketim ve Üretim
9-Çocuklar için barış, güçlü kurumlar
10-Çocuklar için olan hedeflere ortaklık.
Ülkemizin Milli Eğitim Bakanlığı’da UNICEF’in desteklediği projeleri dikkate alarak, Nitelikli Eğitim için herkese eşit fırsat tanımalıdır.
Bu arada; Okullarımız 11 Eylül 2023’de açılacak. Çocuklar bu üç aylık tatili nasıl geçirecek, tatilde ne yapacaklar, okullarımız bunun için hazırlık yaptılar mı?
Çocuklarımızın büyük bir bölümü tatilde öğrenme kaybı yaşıyor. Bu tatillerin süresini azaltmak gerekiyor. Okullarımızın açık olduğu gün sayısını artırmak MEB nın görevleri arasında olmalıdır..
Çocuklara evde eğitim kaynağı sunmak, mahallede, spor, sanat ve bilim yapılacak alanlar açamayacaksak, üç aylık tatil “ ÖĞRENME KAYBI “na yol açıyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.